Küpe II-4: Tohum

Bu dine tarihinden koparılıp müzeye koyulan bir taş muamelesi yapmanın bedelini kalplerimizin taşlaşması ve yaşanan hayattan taşlanmakla ödüyoruz. Halbuki Allah onu bize bir tohum göndermiş, besleyip büyütmeyi, meyvesiyle gıdalanmayı emretmişti. İlk meyveyi de peygamberin elinden yedirmişti. Biz hikâyesini alıp ameliyesini terk ettik. Düşünüp didinmeyi terk ettik. Emeği değil tohumu kutsadık. Avuçlarımızda çürüyen tohum gibi, vahiy de duvarlarımızda çürüdü.

O tohum toprağa, hayata, sokağa, bilime atılacaktı. Yeşertecekti değdiği yeri. Doğduğu yeri yeşerttiği gibi. Elimiz toprağa değmediği için tohum nasıl yeşertilir bilemedik. Sabrın, emeğin ne kadar güzel olduğunu bildirmediler hocalar. Şu vakit şu kadar oku yeter dediler. Yetmedi. Öğrenmek de istemedik. İstemiyoruz.

Toplamak, dilenmek, el açıp dua etmek, sonra her şeyin değişeceğini beklemek bize daha sihirli tılsımlı geldi. Gerçeğe uyanmak zordu. Tembelliğimiz bizi uykunun içine soktu.

Uyudukça büyüyeceğimizi zannettik bebek gibi. Bilmiyordu o bebek dokuz ay kendisine emek, iki sene kendisine süt ve sevgi vereni.

Hattını yazıp duvarlara asınca, astık ümitlerimizi de idamlık mahkum gibi duvarlarımıza. Baktıkça korur bizi zannettik, okudukça girer zannettik. Bak girmemiş işte.

Düşün, aklet, fehmet, fıkhet diyen Kuranı okuyup bırakanlar, onun esas okumayı emrettiği kainatın ayetlerini okuyanlar karşısında sapır sapır döküldüler. Bilim, akıl, güç, uçak, tank, füze kuru duaya, okumaya galip geldi bak. Gözün açık mı uyanık mısın, orada mısın?

Sana ham rüyalar gördüren efendine söyle, kulluk ettiği reklamını yaptığı adamları orada kullanıp öldürdüler ya da onları Londra’ya, Pensilvanya’ya götürüp eteklerindeki taştan adamcıkları kan göllerine döktüler.

Elinde tuttuğun tohumu okşamayı bırak Müslüman onu toprağa at. Sen topraksın, topraktansın unutma. Ağzında çiğnemeyi bitir de yut onu artık. Kanına, gözüne, ufhuna karışsın. Oturuyorsan madem yaz, üret, çiz, resmet, bir işe yarasın oturuşun, duruşun. Yürüyorsan, koşuyorsan amacın olsun.

O tohum hep diri kalacak kağıtlarda. Senden bir yerlere sürülmeyi, havada sallanmayı, pankart olmayı değil zamanın ve mekanın toprağına karışmayı bekliyor. O kadar kopuğuz ki hayattan, tohumu nereye götüreceğimizi, gömeceğimizi bilmiyoruz.

AVM, iş yeri, ev arasına duvar faresi gibi sıkışmış kalmış Müslümanlar, bombaların duvara sıkıştırdığı bebek karşısında elbette suskunlar. Becerebilseler hacklerlerdi uydularını zalimlerin. Beş yüz milyon tekil bilgisayarla tekil saldırı yapıp çökertirdi istediği sistemi. Amaaan banane doğru ya…

Ahmet BAYRAKTAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir