Bedri Rahmi Eyüboğlu ile Mari Gerekmezyan Arasındaki Aşkın Hikâyesi

1940’ların başları… Evli ve yeni çocuk sahibi olmuş olan Bedri Rahmi Eyüboğlu Güzel Sanatlar Akademisi’nde asistanlık yapmaktadır. O sırada akademinin heykeltraşlık bölümüne misafir bir öğrenci gelir. Esmer bir Ermeni kızı Mari Gerekmezyan.

İkili arasında filizlenen yasak aşk sanat ile beslenir ve ortaya büst, tablo ve şiir gibi sanat eserleri çıkar. Mari, Bedri Rahmi’nin büstünü yapar. Bedri Rahmi ise Mari’ye portreler çizer ve şiirler yazar.

Bedri Rahmi Eyüboğlu, en bilindik şiirlerinden biri olan Karadutum’u da zannedildiği gibi eşi için değil Mari için yazmıştır.

“Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Agaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.

Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum 
Gökte ararken yerde bulduğum 
Karadutum, çatal karam, çingenem 
Daha nem olacaktın bir tanem 
Gülen ayvam, ağlayan narımsın 
Kadınım, kısrağım, karımsın.

II

Sigara paketlerine resmini çizdiğim 
Körpe fidanlara adını yazdığım 
Karam, karam 
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam 
Sıla kokar, arzu tüter
Ilgıt ılgıt buram buram. 
Ben beyzade, kişizade, 
Her türlü dertten topyekün azade 
Hani şu ekmeği elden suyu gölden.
Durup dururken yorulan 
Kibrit çöpü gibi kırılan
Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan 
Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan 
Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum

N’etmiş, n’eylemiş, n’olmuşum 
Cömert ırmaklar gibi gürül gürül 
Bahtın karışmış bahtıma çok şükür. 
Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum.

Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sensiz bana canım dünya haram olsun.”

Geride kalan sanat eserleri ve sonradan ortaya çıkan mektuplar ile ölümsüzleşen bu fırtınalı yasak aşk kısa sürer. Çünkü Mari, dönemin öldürücü hastalığı tüberküloza yakalanır. Tedavi görecek parası da bulunmamaktadır.

Üstüne üstlük Mari ardı ardına önemli eserler üretmiş olmasına rağmen yaşadığı yasak aşk ve Ermeni oluşu nedeni ile ailesi, sanat çevresi ve toplum tarafından da dışlanıp yok sayılmıştır.

Bedri Rahmi ise elinden ne gelirse yapmaya çalışır. Paha biçilmez tablolarını haraç mezat satıp Mari’nin ilaçlarını alır. Ancak Mari 1947 yılında henüz 34 yaşında iken hayata gözlerini yumar.

Mari kısacık hayatına kocaman bir aşk sığdırmayı başarmış olsa da, o kısa hayatı evli, çocuklu ve üstüne üstlük tanınmış bir adamın hayatında ikinci kadın olmanın yarattığı ezginlik ile sürdürmek zorunda kaldı. Uğradığı etnik ve sanatsal dışlanma da cabası oldu.

Ardında bıraktığı eserlere hakettikleri değer gösterilmedi. Adına anılması gereken listelerde yer verilmedi. Belki Bedri Rahmi’nin ününden ötürü geride bıraktığı mektuplar bulunmasa, bugün adı bile bilinmeyecek ve zikredilmeyecekti.

Mari Gerekmezyan için başta bir ihanetin parçası olması nedeni ile olumsuz şeyler de söylenebilir. Ancak ne yaptıysa aşkı için yaptığını da unutmamak gerekir. Hele ki bir aşk üzerinden geçen 70 senenin ardından hâlâ konuşulabiliyorsa…

Emel AKBAŞ

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir