İslamcı Bir Türk: İsmail Gaspıralı

Hukuk 1.sınıfa kadar ne acıdır ki Namık Kemal‘in laik ve Türkçü, Gaspıralı İsmail‘in de Türkçülüğün babası olduğunu sanıyordum. Doğru bilgiye ulaşacak hiçbir kaynak ve bilenimiz yokmuş demek ki. Meğerse bu iki isim de esaslı birer İslamcıymış.

Namık Kemal meğerse Şeriat da Şeriat diyen, kapitalizme, kapitülasyonlara, Babıâli istibdadına, elçilerin müdahalesine, İslam Hukuku dururken Batılı kanunların alınmasına şiddetle karşı biriymiş. Cumhuriyet’in ilk yıllarında ona düşmanlığın sebebi de İslamcı oluşuymuş.

İsmail Gaspıralı ismini daha çok duyardık ama kendisine ait tek satır okumuşluğumuz yoktu. Mübarek meğerse Kırımlı Tatar-Türkçü gençlerin Türkçü bulmadığı biriymiş. Onun “dilde-işde-fikirde birlik” sloganı Müslümanların İslam temelinde birliği imiş.

Gaspıralı’nın İslamcı olduğunu ilk defa Cafer Seydamet Kırımer‘in 1934’te yayınlanan “Gaspıralı İsmail Bey” adlı kitabında görmüştüm. Gaspıralı’nın yanında yer alan biri bu tabiri kullanıyorsa bir bildiği olmalıydı. O tarihten sonra hep kaynak topladık ve “okuduk”.

Naçizane kütüphanemizde Namık Kemal ve Gaspıralı ile ilgili çok sayıda eser var. Kitap almadan, okumadan iddialı laflar söylemek adetimiz olmadığı için haliyle kitap alıp okumaya mahkumuz. Bu sebeple bu kitabı içeriğine hiç bakmadan aldım. İnşallah pişman olmayız.

Türkçülüğün babasının İsmail Gaspıralı olmadığı artık tartışmasızdır. Merhum Türkçü de değildi. Türkleri merkeze almak, onları bir kılmak için çalışmak Türkçülük değildir. Türkçülük daha farklı birşeydir. Mesela Yusuf Akçura hem Türkçü hem de Türkçülüğün babasıdır.

Ancak Akçura’nın Türkçülüğünde Ziya Gökalp‘te olduğu gibi Osmanlı tecrübesinin amil/müessir olduğu sosyolojik vurgu yerine Türkî coğrafya ve etnisite daha baskınsa da ondaki Türkçülük hem entelektüeldir hem de diğer kavimlere düşmanlık değildir. Ancak Akçura seküler-laik biridir.

Yusuf Akçura’nın deha derecesindeki zekâsı, tedbirli oluşu, İslam’a bir medrese hocasından daha vakıf oluşu, Kazan’daki ulema ve İslamî yenileşme ile alakası onun Türklüğü, Türkçü ve seküler açıdan ele alış özelliğini herkesin aynı kuvvette anlamasına mani olmuştur.

Ziya Gökalp’in Akçura’ya düşman oluşunun esas sebebi Akçura’nın İTC’ye muhalif hatta kibirli oluşudur. Yahya Kemal Beyatlı da Akçura’yı Osmanlı’ya “düşman olduğu” için düşman görür. Aslında Gökalp de Beyatlı da  Akçura’nın Osmanlı Türklerini küçümsediğine inanır. Bu, tartışmalı bir husustur.

İsmail Gaspıralı İslamcılığı, Rus idaresini uyandırmayacak şekilde tatbik etmek ister. İttihad-ı İslam’ı evvela birbirini asan-kesen Türkler arasında hayata geçirmek ister. Merkeze aldığı iki değer vardır: İslam ve İstanbul Türkçesi.Gaspıralı Kırımlıdır ancak Kazan’a öncelik verir.

Kazan’da da İstanbul Türkçesi revaç bulur. Hatta ilginçtir İstanbul Türkçesini merkeze alanlara Türkçü, Kazan lehçesini savunanlara Tatarcı denir. Mesela şair Abdullah Tukay önceleri Türkçü iken sonra maalesef Tatarcı olur, Kazan Tatar lehçesi üzre şiirler yazar.

Gaspıralı’nın yazdıkları bugün de anlaşılıyor ancak Tukay’ınki Kazan lehçesi üzre olduğu için zorluyor. Kırımlılar İstanbul’a yakınlığı sebebiyle de bu lehçeyi tercih etmiştir. Cengiz Dağcı da önce Kırım Tatar lehçesi üzre yazmış ancak hatasını anlayıp İstanbul lehçesine dönmüştür.

İslamcılık, İttihad-ı İslam ve İstanbul lehçesi İsmail Gaspıralı’da bir bütündür. Rusya’nın Türkleri kabilelere ayırıp onları birer millet, lehçeleri de birer dil sayıp ayrılığı körüklemesine ve kökleştirmesine rafine bir şekilde çare bulmuş ancak kabileci cahiller onu anlamamıştır.

Türk dünyasının birliği İttihad-ı İslam’ın Türkler arasında hayat bulması davası olmalıdır. Semerkant-Buhara – Hive – Kazan – Kırım – Tirmiz – Zemahşer – Merv – Horasan – İsfahan – Yesi -Tebriz – Bakü hep İslam’la anılan yerlerdir. Yolumuz Gaspıralı’nın yoludur: İslam ve İstanbul Türkçesi.

İsmail KÜÇÜKKILINÇ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir