2. Convivialist Manifesto Hakkında

 

Universal convivialism or communal conspiratio?

Yukarıda linkini verdiğimiz yazının özet çevirisi Sosyolog Prof. Dr. Nilgün Çelebi tarafından dilimize çevrildi. Çeviri metni aşağıdadır:

Türkçe karşılığını tam bilemiyorum. Convivialist Sosyoloji diye bir akım başlamakta. Socius için en uygun bulduğum ama bir dipnot dışında deklare etmeye çekindiğim bir kavram olan Ortay’ı burada kullansam ve Ortaycı Sosyoloji desem bilmem ne dersiniz? Özetin özeti şu: azmanlaşmaya ve kibre karşı dikilmek; birbirinle dalaşmadan karşıtınla işbirliği yapmak. Ki bunun yolunu da sosyoloji önerecektir deniyor.

Diyorum bir gün herkes benim teorim etrafında birleşecek diye ama ne faide, sizler bilemeyeceksiniz?

2. Convivialist Manifesto Hakkında 

Bu manifesto 2020 yılı Şubat ayında yayımlanır. Convivialist Manifesto adıyla yayımlanan bu çağrı aslında ikinci manifestodur. İlki 2013’te deklare edilmiştir. (Convivialist kelimesinin Türkçe karşılığı olarak sözlüklerde şenlik, neşe ortamı yazmakta. Metin ilerledikçe okurun zihninde daha da uygun Türkçe karşılıklar uyanabilir). Global Sociology’de (vol.10.s.2.August 2020. Ss5-7.) ISA Başkanı Sari Hanafi’nin manifestoyu kaleme alanlardan Sosyoloji Profesörü Alain Caille yaptığı görüşmenin özeti aşağıda yer almakta:

On yıllardır Neoliberal ideolojinin hegemonyası (Gramscian anlamda) altında yaşıyoruz. Rantiye ve spekülatif kapitalizmin dayatmaları altındayız. Bu durum çok sayıda eşitsizlikleri beslemekte, demokratik ideallerin içeriğini boşaltmakta. Diktatörlerini başlarından atmaya çabalayan ülkeler dışında, özellikle gençler arasında demokratik ideallere duyulan inanç zayıflamakta. Bu açıkça katastrofik bir durum. Demokrasi günümüz dünyasının hemen her yerine tehdit altında aynen 1930’ların Avrupa’sında olduğu gibi. Eleştirel düşünce, bu arada sosyoloji de giderek eriyip görülmez hale geliyor. Neoliberal ideoloji çok güçlü zira devasa ölçekteki maddi, ekonomik, finansal, askeri, polis, medya ve bazen de suç örgütleriyle iç içe durumda. Bunlardan daha da önemlisi alternatif bir ideoloji yok. İklim değişmesi ve ekolojik felaketlerle çevrelendik.

Neoliberal ideoloji şu sayıltılar temeline organize olmuştur:

1- Toplum yoktur, varolan bireylerdir,

2- Açgözlülük iyidir.

3- Daha zengin bir toplum iyidir zira bundan o toplumdaki herkes faydalanacaktır.

4- İnsanlar arasında tek arzulanan koordinasyon tarzı serbest pazardır, buna kendi kendini düzenleyen spekülatif ve finansal pazar da dâhildir.

5- Sınırlama yoktur. En çok ihtiyaç duyulan en iyisidir.

6- Bu düzenin dışında bir alternatif yoktur.

İlginç olan, bu sayıltıların hiçbirinin gerçek bir teorik veya ampirik tutarlılığının bulunmamasıdır. Yine de bunlara karşı nasıl muhalefet edeceğimizi bilemiyoruz. Neoliberalizm karşısında iktidarsız haldeyiz. Dünün büyük ideolojileri olan liberalizm, sosyalizm, komünizm, anarşizm gibi modern politik ideolojilerimiz bugün yok.

Bunun için en az 3 sebep var:

1-Tüm bu ideolojiler insanın ihtiyaçlarca belirlenmiş yaratıklar olduğunu benimsedi. Aralarındaki çatışmalar da maddi kıtlıklardan dolayı idi. İşte bu anlayışla bu ideolojilerce ilk görev, daha çok üretim olarak belirlendi.

2- Bu sözde çözüm, ancak doğa suiistimal edilebilir ve sonsuza kadar da öyle olmalı diye kabul edilirse anlam ifade der.

3- Biz insanlar açgözlü yaratıklar olarak görülünce de diğer çatışma kaynakları ihmal edilmiş oldu. Misal tanınma tutkusu (desire for recognition). Sonuç olarak farklı kültürlerin, dinlerin hatta kadın ve erkeklerin bir arada yaşayabileceklerine dair bir olasılık sunmadılar.

Convivializm terimi yeni bir politik ideolojiyi işaret etmekte, post-neoliberal dünya inşası umudunu sunmakta. Conviviality “birlikte yaşamak” demektir, Bize şu soruyu sordurtur: İnsanlar birbirleriyle dalaşmadan nasıl işbirliği yapabilirler ve yapmalıdırlar. Convivializmin 5 nihai ilkesi var: Ortak doğa, ortak insanlık, ortak sosyalite, meşru bireylik (legitimate individuation) ve yaratıcı muhalefet (“to cooperate by opposing without slaughtering each other”). Bu 5 ilke olası meşru politik seçimler için ortak aksiyomatik bir zemin sunar. Bunların her biri diğerini destekler ama hepsi birlikte şu imperatife boyun eğerler: Azmanlaşmaya ve kibre karşı zorunlu olarak üst olmak. İnsanlık kibre eğilimi nasıl kontrol edebileceğini öğrenmeye yeterince vakit ayırmadı. Sosyolojinin öncül görevi işte bunun yolunu göstermektir.

Bu girişimimizde örgütlü dinlerden de destek bekliyoruz. Bizim manifestomuz Papa Francis’in Hristiyanlar adına ve El Ezher’in Baş İmamı Ahmet el Tayyip’in Müslümanlar adına 4 Şubat 2019’da imzaladıkları Human Fraternity for World Peace and Living Together deklarasyonundan pek çok ortak pasaj barındırmaktadır. Bunların yanısıra başka dinleri ve kurumları da desteğe davet ediyoruz. ISA bize çok yardımcı olabilir.

Özet Çeviri: Nilgün Çelebi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir