Sonra

“Ben senin gözlerine dönmek istiyorum.
Sonra da…
Sonra diye bir şey yoktur.

Tarih dışıdır sonra.”*

 

Oysa hep sonrasını merak eder, arar insanoğlu. Âdem’den sonra, Nuh’tan sonra, yaradılıştan sonra, ölümden sonra, bu günden sonra, yarından sonra, şundan sonra, bundan sonra. Sonra şekillendirir bütün zamanlarımızı. Sonra başlatır ve sonra bitirir yaşam serüvenimizi. Öykülerimiz sonrayı anlatır, şiirlerimiz sonranın izinde. Devasa bir evrendir sonra. Bitmez tükenmez bir konu başlığı. Sonraya alan açılsın diyedir cümle yaşadıklarımız. Sonrayı kutsasın içindir bütün eylemlerimiz. Yaptıklarımızın ve yapmadıklarımızın sonra çıkar kokusu. Sonradır ömür tezgahımızın dokusu. İnançlarımız, sevdalarımız, öfkelerimiz sonraya adanmıştır. Sonraya kurban edilmiştir bütün benliğimiz. Varlığımız sonranın karnında bir noktadır nihayetinde. Yokluğumuz sonraya bir başlangıç yeniden.

Sonra engin bir hayal âlemidir  açılır  önümüze. Tarifi imkânsız bir genişlik. Devasa bir meydan. Tabula rasa. Şartlara ve ihtiyaçlara binaen resetlediğimiz bellek. Yeni başlangıçlara besmele kıldığımız bir vird. Her defasında başımızı kaldırıp yeniden ufka baktığımız bir lahza-i mukaddes. Durak ve konak tanımadığımız bir bitimsiz koşu. Aradığımız bu esasında. Andan kaçışın,  anı ve önceyi ıskalamanın fiyakalı  bir mazereti. Unutma hevesimizin iştahla önümüze serdiği hayal sofrası. Geçmişi geçmişte bırakmanın rehaveti. Eksik kalan yanlarımızın tamamlanma ve kemale erme gayreti. Hiçbir şeye son noktayı koymadığımızın/koyamadığımızın sessiz sedasız  ilanı. Geleceğe mütevazi bir meydan okuma. Ten kafesine sıkıştırılmış ruhumuzun varlık mücadelesi. İki cihanı içinde barındıran ademoğlunun bu cihana sığamama manifestosu.

Biteviye bir devinimdir sonra. Bin bir geceyi sabaha çıkaran bir masal. Kusurlu ve eksik yanlarımızı tamamlama çabası. Büyüme ve kemale erme gayreti. Büyüdükçe küçülme paradoksu. Varlık iddiası ile hiçliğin girdabında devinme. Bir narin ceylandır sonra, peşinde insanoğlu derbeder bir  avcı. Arar durur sonrayı. Kan ter içinde koşar peşinden. Umudunu yitirmeden, hayallerini kaybetmeden. Her sonra bir başka sonraya gebe. Ebedi bir döngü. İnsan soyunun cümle emeğini durmadan öğüten bir değirmen. Ama bu değirmende insanı öteye taşıyacak bir azık her daim mevcut. Konak konak, menzil menzil büyüyen bir serüven. Meşakkatli bir oyun ve eğlence rallisi. Zaten bir oyun ve eğlenceden öte nedir ki dünya meşgalesi?

Sonu gelmeyen bir koşudur sonra. Her menzilde öteye kaçan bir hayalet. Nihayetsiz bir maceranın başka başka etaplarda dönenip durması. Her sonranın bilinmez mahiyeti, nev-i şahsına münhasır mecburiyeti. İmkan ve imkansızlıkları. Kapanan sayfalar, açılan kapılar. Yeni başlangıçlara bilenen umutlar. Geride bırakılanlara belli belirsiz bir selam ile geleceğe abanmış bir iyi niyettir sonra. ‘Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer.’ Mağlubiyetten vücut bulmuş bir galibiyet. Mazinin koynunda boy vermiş bir gelecek. ‘Her şeyin bir sonrası vardır’ dedirten hakikat. Sonra hep sonraya bıraktığımız, ‘sonradan gelir aklıma hep sonradan’ dediğimiz bir bilmece. Hep öncesi ile yol aldığımız çok bilinmeyenli bir denklemdir sonra. Çözümünü arayıp durduğumuz, formüllere sığdıramadığımız bir çengelli bulmaca.  

En güzel sonra savaşlardan sonradır. Umudun zirvesi, hayallerin Nirvana’sıdır savaş sonrası sonralar. Geçmişin muhasebesinde boğulup, hasar tespitinde harcanmaması gerektiği kadar değerli bir andır savaşlardan sonraki sonra. Geleceğin inşasına, umudun diriltilmesine, yaşamın canlandırılmasına  harcanması gereken bir zaman. Hiçbir şeyi sonraya bırakmayacak kadar dolu dolu anlamlandıran bir hengamedir savaşlardan  sonraki sonra. Yaşamı yeniden şekillendiren bir insanüstü gayretin adı. Geride kalmışlara bahşedilen inanılmaz bir servet. Sonra? Sonrası umut, sonrası bereket. Besmele ile yol alan, hamd ile menzil aşan, şükür ile konak tutan bir hareket…

Fadıl KARLIDAĞ

—–

*(İlhan Berk-Akşama Doğru-YKY e-kitap)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir