Ziya Gökalp ve Fikirlerine Yapılan Eleştiriler

Ziya Gökalp Kimdir?

Ziya Gökalp, ülkemizde Türkçülük/Milliyetçilik fikrinin öncüsü sayılan kişilerden biridir; bir Türk milliyetçisidir. İttihat ve Terakki Partisi üyesi ve Türk Ocağı’nın kurucularındandır; İttihat ve Terakki partisinin politikalarında önemli/belirleyici etkileri olmuştur. O, aynı zamanda, Türk Sosyoloji’sinin de kurucusu kabul edilir. Tarih, Felsefe ve Sosyoloji alanlarıyla ilgilenmiş; fikirleri ile Atatürk’ü (ilke ve inkılaplarını) etkilemiş bir bilim ve düşünce insanıdır.  Bu çerçevede Ziya Gökalp, Türkiye Cumhuriyeti’nin kültür temellerini atan kişilerden biri olarak takdim edilir. Ziya Gökalp, Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk millî eğitiminin düzenlenmesine yönelik fikirler üretmiş, katkı sağlamış; 1923 yılında oluşan ikinci mecliste/TBMM’de milletvekili olarak görev yapmıştır. Halk Partisinin (CHP; Atatürk) ilkelerini, hazırladığı bilimsel bir broşürle desteklemiş, güçlendirmiştir; Ziya Gökalp’in “9 umde” (9 ilke) olarak ortaya koyduğu esaslar, MHP ve Alparslan Türkeş doktrinini de etkilemiştir.

Gökalp, Batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık akımlarını belirli ölçülerde kendince sentezlemiş ve Türk milleti için adeta bir sosyal program üretmiştir. “Türk milletindenim; İslâm ümmetindenim, Avrupa medeniyetindenim” sözü, onun sentezini ve programını net bir biçimde ifade eder.  Ahlâkta, dinde, sanatta, hukukta, ekonomide, politikada ve felsefede Türkçülük yanlısıdır.

Ziya Gökalp’e Yapılan Eleştiriler:

Gökalp’e yöneltilen eleştirileri, şu başlıklar halinde sıralayabiliriz: Onun kültür ve medeniyet tanımlarına itiraz, milliyetçilik anlayışına itiraz, geliştirdiği metoda ve senteze itiraz.

Gökalp, bazı yabancı bilim ve fikir adamlarının düşüncelerinden etkilenmiştir; sosyolog Emile Durkheim, oryantalist Leon Cahon, Moiz Kohen, Ernest Renan ve F. Hegel gibi filozoflar bu isimler arasında sayılır. Gökalp’in toplum, kültür ve Sosyoloji alanındaki fikirleri büyük ölçüde Durkheim’den alıntıdır; milliyetçilikle ilgili fikirleri ise ismi verilen diğer Batılı ve Yahudi aydınlardan izler/etkiler taşır. Bu çerçevede, Türk milliyetçiliğinin fikir babası ve öncüsü kabul edilen Gökalp’in aslında millî/öz değerlerimize ne kadar dayandığı, geliştirdiği metodun ve fikirlerin ne kadar millî olduğu tartışma konusudur. Gökalp’in milliyetçilik anlayışı, Batılı yoruma göre şekillenmiş,  modern bir milliyetçiliktir.

Gökalp, kendine özgü orijinal bir fikir ileri sürememiş, eklektik bir biçimde sentez ve alıntı fikirleri, Türkiye şartlarına uyarlamıştır. O’nun Osmanlı döneminde ortaya koyduğu fikirleri ile Cumhuriyet döneminde ileri sürdüğü fikirler arasında, şartlar gereği, bariz farklılıklar vardır; yine bu iki dönem, Gökalp’in fikirleri kendi içinde değerlendirmeye tabi tutulursa, o bahiste de ileri sürdüğü fikirler arasında bazı tutarsızlıklar, çelişkiler tespit edilebilir. Bu, bir yönüyle, onun bir arayış içinde olduğunu gösterir; adeta fikirlerine son şeklini verememiş, tamamlayamamış gibidir. Birçok konuda öncü sayıldığı için çelişkilere düşmesi doğal karşılanabilir. Nedir onun çelişkileri, birazdan değineceğiz.

Gökalp, Osmanlı’nın sonu, Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki sosyoekonomik ve siyasî şartlara göre düşünceler üretmiş, tavır almış bir fikir insanıdır; onun düşünceleri, o dönem şartlarına özgüdür. Gökalp, ümmetten millete geçişte yeni bir ulus kimliğinin inşa edilmesine yönelik fikirler ortaya koymaya, temel atmaya çalışmıştır; fikirleriyle yeni bir kültür, yeni bir medeniyet, yeni bir toplum ve devlet modeli kurmak istemiş; Osmanlı modelinin artık miadını doldurduğunu görmüştür. Ona göre Osmanlı, millî değildir; Osmanlıca da Türkçe değildir. Osmanlıcılık, Türklüğe zarar vermiştir. Gökalp, Osmanlıcı değildir, Türkçüdür. Selçuklu ve Osmanlı kültür ve medeniyetinden ziyade İslâm öncesi Türk tarihine ve İslâm öncesi Türk kültürüne yönelik araştırmaları ve çalışmaları olmuş, daha ziyade Eski Türk kültürüne/köklere yönelmiştir. Şüphesiz onun bu tavrı değerlidir; ancak zamanın ilerlemesiyle kültür ve medeniyetin geliştiğini, değiştiğini, farklılaştığını da göz ardı etmemek gerekir; kültür, devamlılık arz eder; bu bağlamda eskiye dönüş, çok da isabetli olmayabilir. Bu bağlamda onun Arap ve Fars kültürünün etkilerini bir kenara iterek İslâm öncesi, eski Türk kültürünü, çağdaş Batılı değerlerle yeniden yorumlayarak yeni Türk toplumunu bu temeller üzerine inşa etme amacında olduğu anlaşılır.

Ziya Gökalp, kültür ve medeniyet kavramlarını tanımlamış; bu iki kavramı, tanımlarını, kesin bir şekilde ayırmıştır. Gökalp’in yaptığı kültür, medeniyet tanımları ve kültür–medeniyet ayrımı, eleştirilere uğramış; bu iki kavram, doğuda ve batıda, farklı kişilerce, farklı şekillerde tanımlanmıştır. Gökalp’e göre kültür, millîdir; medeniyet, evrenseldir, millî sınırları aşar.  Medeniyetle kast ettiği, teknoloji ve maddî araç gereçlerdir. Gökalp, Avrupa’nın medeniyetini, teknolojisini almak ancak Avrupa kültüründen uzak durmak düşüncesini savunur; ilk bakışta bunda haklı gibi görünür. Ancak kültür ve medeniyet, birbirinden ayrılabilen şeyler değildir; bunlar birbirleriyle ilişkili, hatta iç içedir; alınan teknoloji, sanat vs. doğal olarak kültürü de etkiler, şekillendirir, değiştirir; sonuç, Gökalp’in düşündüğü gibi olmaz, olamaz; olmamıştır da! Küreselleşme denilen olgunun yoğunlaştığı günümüzde bunu daha iyi görüyor, anlıyoruz.

Gökalp, milleti, kültür birliği olarak görür; O, ırkçı/biyolojik milliyetçi değildir; kültür milliyetçisidir, kültür milliyetçiliğini savunur. Gökalp’e göre bir insanın hangi kanı taşıdığı, hangi soydan olduğu önemli değildir; önemli olan hangi kültüre bağlı olduğu, kendini nasıl tanımladığı, hangi ulusa bağlı hissettiği ve hangi ulusa/ülküye hizmet ettiğidir; kişi, kendini nasıl tanımlıyorsa öyledir, düşüncesindedir. Gökalp, milleti var eden en önemli ögelerin dil, tarih ve kültür birliği olduğunu savunur. Sosyalizmi, millet fikrinin/milliyetçiliğin karşıtı hatta düşmanı olarak görür; bu sebeple sosyalizme karşıdır. Ancak zamanla birçok “ulusal sosyalist” akımlar türemiş; uzlaşmaz sanılan bu iki akım uzlaşmış ve Gökalp, bunları görmemiş; şartların değişmesiyle ideolojiler de değişmiş, yeniden şekillenmiştir. Bu bağlamda milliyetçiliğin farklı yorumları yapıldığı gibi sosyalizmin de farklı yorumları ortaya çıkmıştır.

Gökalp, Osmanlı’nın son dönemlerinde, çağdaşı olan liberal ve İslâmcı düşünürler tarafından eleştirilmiş; onlarla karşılıklı fikir tartışmaları yaşamıştır. Günümüzde ise bilhassa milliyetçi-maneviyatçı kanatta yer alan Cemil Meriç, Necip Fazıl, Erol Güngör gibi bazı fikir adamları, Ziya Gökalp’in fikirleri arasında tutarsızlıklar olduğunu tespit ederek, Gökalp’in fikirlerini eleştirmişlerdir.  Bu isimlere Nurettin Topçu’yu da ekleyebiliriz. Bu eleştirilere bakıldığında Gökalp’in dini bir kültür ögesi olarak gördüğü, dine yeterince yer ve değer vermediği dikkatleri çeker; Ona göre din, toplumsal birliği sağlayan yan ögelerden biridir; Gökalp’in milliyetçilik (yada kültür) anlayışında din, çok etkin ve belirleyici değildir; oysa din, topyekûn bir yaşam tarzıdır, din, kültürün bir ögesi/parçası değil kültürü belirleyen en önemli etkendir. Gökalp, Türkçe ibadet ve Türkçe ezan fikrinin savunucularındandır; o, bu yönü ile de eleştirilere uğramıştır. İleri sürdüğü fikirlerin bir kısmı, Türk toplumunun çoğunluğu tarafından kabul görmemişse de, Atatürk döneminin/yeni Türk devletinin resmî görüşleri olarak kabul edilerek bir süreliğine uygulamaya konulmuştur.

Sonuç

Öncü bir isim ve ümmetten millete/imparatorluktan millî devlete geçişte önemli bir fikir adamı olan Ziya Gökalp, yaşadığı dönemin şartlarına göre millet ve devlet için fikir ve projeler üretmiştir. Ürettiği fikir ve projeler gerek döneminde gerekse sonrasında eleştirilere uğramıştır; hem onun fikirlerinin ve hem fikirlerine yapılan eleştirilerin kendilerince haklılık payları vardır. Günümüzde şartlar değişmiştir; doğal olarak şartların değişmesiyle fikirlerin de değişmesi, yenilenmesi, yeniden düzenlenmesi gerekir. Yüz yıl evvelin şartlarına göre ileri sürülmüş fikir ve programlara yüz yıl sonra aynı şekilde bağlı kalmak ve aynı şekilde onları savunmak doğru olmaz, geçerli de bulunmaz.

Ziya Gökalp, öncü ve ilk Türkçülerdendir; bu sebeple zirve değildir; kusurları, hataları ve (tabir caizse) sevaplarıyla Türk düşünce hayatında yer etmiş önemli bir bilim insanıdır. Bugün değişen dünya şartlarında onun fikirlerinden/yaklaşım tarzından yararlanmak ancak onu aşmak, fikirlerini şartlara göre güncellemek ve yenilemek/yeniden yorumlamak gerekir; bunu yapabilmek için de öncelikle Gökalp’in fikirlerini ve ona yöneltilen eleştirileri bilmek/okumak, anlamak gerekir. Tarih akıp gitmekte, kültür ve şartlar değişmektedir; tarihin belli bir noktasına, belli bir dönemde üretilen fikirlere takılı kalmamak gerekir; dünü ve dünküleri bileceğiz, anlayacağız; onlara dayanacağız ancak bugün milletimiz, medeniyetimiz ve kültürümüz için değerlerimize uygun yeni şeyler söyleyip, yeni tavırlar geliştireceğiz. Bunun daha doğru bir tavır olacağı düşüncesindeyim.

Feridun ESER

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir