Bursa’da Zaman

İstanbul’dayız… Günübirlik Bursa’ya gittik… Değerli dostum yazar, eleştirmen Doğan Hızlan, ‘Şehirlerin tarihini, güzelliklerini, özelliklerini, ruhunu edebiyatçılardan öğrenirim’ der… Sanırım bu düşünce çok kişi tarafından paylaşılır… 20. Yüzyıl’ın ünlü yazarlarından James Joyce’un adı anıldığında, akla ilk doğduğu, büyüdüğü Dublin gelir… ‘Dublinliler’ kitabında şehir halkını, hikayelerini, özellikle de kente ait detayları anlatır.

Victor Hugo her romanında farklı bir Paris’i, Jorge Luis Borges ise Buenos Aires’i anlatır…  John Steinbeck deyince Kaliforniya/Salinas Vadisi akla gelir. Tıpkı bizim Yaşar Kemal’in Çukurova’sı gibi… Prag ile Kafka özdeşir.  Petersburg’suz Dostoyevski olmaz.  Örnekler çok…

Bursa deyince de akla Ahmet Hamdi Tanpınar gelir… Sizce de o gelir mi bilmiyorum.… Tanpınar “Beş Şehir”de Ankara, Erzurum, Konya, İstanbul ve Bursa’yı anlatır… Bu bölümün adı ‘Bursa’da Zaman’dır… Tarih ve mimari bilgisi ile yoğurup öyle güzel anlatır ki bu şehirleri… Görmüş olsanız, hatta orada yaşıyor olsanız bile ‘Beş Şehir’i okuduktan sonra tekrar gezmek istersiniz… Tavsiye ederim… Eğer okumadıysanız bulup okuyun derim…

Ne diyor Tanpınar… Bursa’da bir eski cami avlusu / Küçük şadırvanda şakırdıyan su / Orhan zamanından kalma bir duvar / Onunla bir yaşta ihtiyar çınar…   Böyle devam ediyor… Osmanlı’ya başkentlik yapmış bir kent… Kurucu Osmangazi’nin de aralarında bulunduğu 6 Sultan’ın türbesi burada… Koza Han, İpek Han, Fidan Hanı… Bir dönemler dünya ipek ticaretinin merkezi…  Otomobil fabrikalarıyla Türkiye’nin Detroit’i… 1938’de Halkevi olarak açılan Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu, Cumhuriyet döneminin ilk modern sinema, tiyatro ve konser salonları arasında olup Ulusal Mimarlık Dönemi’nin en sade ve güzel örneklerinden biri Tayyare Kültür Merkezi… Bunlar bir çırpıda aklıma gelenler…

Tanpınar’ın anlattığı Orhan Camii avlusundaki çınarın önünden geçip Koza Han’da bir çay içtik. Burası tarihi İpek Yolu’nun son durağı… Kraliçe Elizabeth de 2008’de Bursa’yı ziyaretinde ‘Koza Hanı’ mutlaka görmek istemiş. 1,5 saatini Koza Han’da geçirmiş, çay içip yemek yemiş… İpek kumaş almış… Biz de aynı yerde tarihi atmosferde çay içtik… 1491’te yapılan han, dünya miras listesinde… Anıtsal bir giriş kapısı ile avlusunda altı şadırvanlı köşk mescit var…

Öğle yemeği için İskender Kebap’ı tercih ettik…  ‘İskender Kebap’ın hikâyesi, Mehmet oğlu “İskender Efendi”nin Bursa’nın Kayhan semtindeki dükkanında 1867’de başlar. Alt tarafı döner, ne var yani bu kadar abartacak diye düşünülebilir… İşte öyle değil… Bu lezzet dört kuşaktır aile fertleri tarafından sürdürülüyor… Bir de dostumuz Yavuz İskenderoğlu’nu sorduk… Şehir dışındaymış… Görüşemedik… Şehir merkezindeki Ünlü Cadde’deki dükkanda kendimize kebap ziyafeti çektik…

Yolumuzun üzerindeki Yeşil Türbe’ye uğradık… Öyle böyle değil…  Tarihi, mimari ve sanatsal değerler açısından etkileyici sembol bir yapı… Unesco kültür mirası… Yıldırım Bayezid’in oğlu Sultan Mehmet Çelebi 1421’de yaptırmış… Yapımı bittikten 40 gün sonra ölünce buraya defnedilmiş… Kraliçe Elizabeth burayı da mutlaka görmek istemiş… Hatta karşısındaki Yeşil Camii’ye de gidip Kuran dinlemek de istemiş… Mihmandarlığını da tarihçi İlber Ortaylı yapmış… Ona ‘Rahman’ suresi okunmuş…  Vakit darlığı nedeniyle biz camiye gidemedik…

Tahtakale’ye uğradık bir dostumuzu görmek için… Burasının asıl adı Arapça  taht-el- kale yani  ‘Kale Altı’… Zamanla Tahtakale’ye dönüşmüş… Hareketli bir çarşı bölgesi… Biz zamanlar en iyi meyveler, sebzeler, süt ürünler, et, bal burada satılırmış… Şimdi biraz gözden düşmüş… Nalbur, fırın, kilitçi, sıra sıra dükkanlar… Baktım bir dükkanda ‘Astarcı Ziya’ yazıyor… Sahibi Ziya Yönet’miş… Sordum… ‘Kimler alıyor astarı. Bu iş biraz nostaljik değil mi…’… Cevabı ‘Halit abi, sen ne diyorsun, astar yetiştiremiyoruz. Uzaktan, hatta Almanya’dan bile gelip astar alıyorlar’ dedi… Üç nesilden beri astarcıymış… dedesi Ziya, babası Rıza da astarcıymış. 

Astarlar Türkiye’de üretiliyormuş… Nadiren ithal de varmış… Astarın eni 140 santimmiş… Bir cekete 1.5 metre gidiyormuş… Renk, renk, top top astarlar… Metresi 40 liradan başlıyor… Üç esnaf kalmış… Astarcı Selahattin ile Astarcı İbrahim varmış başka semtlerde… ‘Ismarlama diktiren kalmadı. Terziler de azaldı’ diye düşünülür genelde ama demek ki varmış…  Düşünülen ile gerçek farklı… Sabah sekizde çıktığımız İstanbul’a akşam sekizde döndük. 12 saatlik seyahatin öyküsü böyle…

Halit ÇELİKBUDAK

1 Yorum

  1. bahtiyar burak Cevapla

    Hocam yazınızı beğeni ile okudum
    kaleminizden daha uzun bir Bursa yazısı okumak dilek ve isteği ile selamlar
    Bir Bursa yazısı kaleme aldığımda sizleri bilgilendireceğim

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir