Yazık Oldu Türkçeye: I-II-III

I

İki ülke arasındaki ilişkiyi her ne kadar ülkelerin “siyasetleri”nin belirlediği gözükse de ülkeler arası ilişkilerde önemli dinamiklerin başında “ekonomi” gelir. Siyaset inişli çıkışlıdır ama ekonomide inişe çıkışa mümkün mertebe izin verilmez. Türkiye ile Almanya ilişkilerine baktığımız zaman, ilk ilişkinin Prusya ile Osmanlı Devleti arasındaki 10 Ekim 1840 tarihli Ticaret Antlaşması olduğunu görüyoruz.

Rakamlara boğmadan devam edelim. Almanya, Türkiye’nin en önemli ticaret ortaklarından biri… Türkiye’de Siemens, Bosch, Mercedes başta olmak üzere üç bini aşkın Alman yatırımı/ortaklığı var. Azımsanmayacak kadar Alman, Türk kökenli Alman çalışıyor bu firmalarda. Türkiye’den şirketlerin de Almanya’da bayağı yatırımı var. Mesela Kordsa… Almanların övünç kaynağı Siemens AG’nin Denetleme Kurulu üyelerinden biri, 2013’ten beri Güler Sabancı… Diğer gurur kaynakları Volkswagen’in Yönetim Kurulu’nda Murat Aksel var…

Alanya’da binlerce Alman emekli yaşıyor. Türkiye’de her üç aileden birinin Almanya ile dolaylı ilişkisi var. Almanya’da üç milyonu aşkın Türk/Türk kökenli yaşıyor. Bunlar arasında Türk kökenli genç nüfus da bir hayli fazla… Türkiye’ye en fazla turist Almanya’dan geliyor. Alman turizm devi TUİ’nin önemli yatırımları var. Türk-Alman evliliklerini saymıyorum bile…

Bu kadar kısa tur bile iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihî derinliğini, köklü oluşunu gösteriyor. Ne Almanya’nın ne de Türkiye’nin başka hiçbir toplum/ülke ile böyle bir bağ içinde olduğu söylenebilir. Bunu gelecek nesillerde de sıhhatli bir şekilde devam ettirmenin bir yolu da her iki ülkenin diline mükemmel hâkim ister Türk, ister Alman, isterse başka bir milletten gençlerin, yetişkinlerin olmasıyla ile mümkündür…

Ancak bir süre önce Almanya’nın Hessen Eyaleti, bu ilişkileri bir çırpıda görmezden geldi. Hessen Eyaleti, Almanya’nın ortasında Frankfurt’un olduğu kent… Londra’dan sonra Avrupa’nın finans merkezi… Dünyaya açık bir yer… Hessen, eyalet olarak Bursa’nın kardeş bölgesi… Eyaletteki Darmstadt, Bursa’nın kardeş kenti… Türkiye’den daha pek çok kardeş kenti var. Binlerce Türk/Türk kökenli yaşıyor. Sanırım 20 bine yakın çocuk ilk, orta ve liselerde…

Eyalet hükûmeti, okullarda yeni yabancı dillerin Çince, Arapça, Portekizce, Lehçe olmasına karar verdi… Eğitim Bakanı hukuk profesörü Christian Lorz; Çince, Arapça ve Portekizcenin yeryüzünde en çok konuşulan diller arasında olduğunu söyledi gerekçe olarak. Lehçe dilinin dâhil edilmesi, Almanya’nın “büyük doğu komşusu ile ortaklığını ve dostluğunu derinleştirmek, Avrupa fikirlerini teşvik etmek ve 20. yüzyılın çatışmalarla dolu Avrupa tarihinin anısını canlı tutmak” meselesi olarak gösteriliyor.

“Seçmeli yabancı dil” olarak Türkçe yok. Almanya’nın önemli günlük gazetelerinden muhafazakâr eğilimli Frankfurter Allgemeine Zeitung dahi, 17 Haziran günü verdiği haberde, “Gelecekte Hessen okullarında yabancı dil olarak Çince, Lehçe, Portekizce ve Arapça öğrenmek mümkün olacakken Türkçe seçilmedi. Arkasındaki mantık inandırıcı değil.” diye yazdı.

Eyalette, Hristiyan Demokrat Birliği ile Yeşiller koalisyonu var. Büyük ortak tutucu… Bir zamanlar Türklere karşı eyalette kampanya dahi yapmıştı.  Çok kültürlülüğü dillerinden düşürmeyen küçük ortak Yeşiller de Türkçeyi istemiyor. Acı bir gerçek… Her iki partideki Türk kökenli vekillerden “çıt” yok… Parti disiplini böyle bir şey demek ki… Bu konuda tek sesini yükselten Sosyal Demokrat Parti milletvekili Turgut Yüksel… Teşekkürler Turgut…

Frankfurt’ta 24 Kasım 1562’de Roma İmparatoru II. Maximilian taç giymiş. Törene Osmanlıyı temsilen İbrahim Bey gelmiş. Konstantinopol’den yola çıkıp 23 Kasım 1562 akşamı Frankfurt’a varıp ertesi gün törene katılmış. Bir yazımda anlatmıştım: Törende başköşeye oturtmuşlar İbrahim Bey’i. 459 yıl sonra Prof. Lorz, bir kalemde silip attı her şeyi…

Hristiyan Demokratların lideri Armin Laschet, 26 Eylül’de yapılacak seçimden sonra şansölye koltuğuna oturmaya hazırlanıyor.  Türklerin “Armin Abi” diye yere göğe koyamadığı Armin Laschet’in bu konuda ne düşündüğünü çok merak ediyorum. Ararsa yazıp sizi de bilgilendiririm.

II

“Seçmeli yabancı dil” olarak Türkçe yok… Kararın anlamı şu:  Türkçe seçmeli yabancı dil olarak teklif edilebilecek bir dil değil… Eğer arkasında siyasi veya başka bir niyet yoksa… Bunu bilemem. Karara karşı bazı dernekler tepki gösterdi. Hatta bir dostumun uyarısıyla öğrendiğime göre, pazar günü bir grup toplantı yapmış bu konuda. Katılmadığım için kimlerin katıldığını, ne konuşulduğunu, hangi kararlar alındığını bilemiyorum. Öğrenirsem yazarım. Eyalet hükûmeti de bu gruptan çekinip geri adım atar mı? Onu da bilemiyorum.

Almanya’da ilk, orta, lise eğitimi eyaletlerin uhdesinde… Hessen Eyaleti Eğitim Bakanı benim de birkaç kez görüştüğüm Prof. Dr. Christian Lorz…  Hukukçu… Almanya’da ve ABD’de Harward Law of School’da okumuş… ABD’de “Attorney-at-Law”  hakkına sahip… 1992’deki doktora tezi ‘Temel haklar anlayışı ve Kant’ın Özgürlük Felsefesi”  üzerine.  Düsseldorf’ta Heinrich Heine Üniversitesinde Alman ve Yabancılar Kamu Hukuku, Avrupa Hukuku ve Hukuk Felsefesi üzerine dersler vermiş. 2012’de Bakanlık’ta müsteşar olmuş, 2014’ten beri de bakan… Prof. Lorz’un geri adım atacağını sanmıyorum.

Eyalette Türkçe dersi hiç mi yok?  Var… Ana dil dersi altında, ders saatleri dışında iki koldan veriliyor: Bir yandan Eyalet Eğitim Bakanlığına bağlı öğretmenler, diğer yandan Türkiye’den gönderilen, konsolosluk çatısı altındaki öğretmenler… İki grup birbirleriyle ne kadar uyumlu, bu dersler ne kadar başarılı? Bunları da masaya yatırmak şart…  Bu dersler,  Almanya’nın yabancı işçilerin çocuklarını vatanlarına dönüşlerine hazırlamak için 1964’te verdiği karara dayanıyor. “Bunlar nasıl olsa dönecekler. Çocukları Türkçe öğrensin. Dönüşlerinde zorluk çekmesin‘.” düşüncesi. Bu kararın üzerinden yarım yüzyılı aşkın bir süre geçti.

Bu konuyu yazmamın nedeni: Eyalette muhafazakâr Hristiyan Demokrat Birliği-Yeşiller Partisi iktidarda… Muhafazakâr partinin göçmenlere karşı tutumu belli, anlatmaya gerek yok ama iktidar ortağı Yeşiller’in bu konudaki tutumu şaşırtıcı… Dünyanın bilmem neresindeki bir kişinin hakkı için yeri göğü inleten, çok kültürlülük kavramını dilinden düşürmeyen bir partinin “Türkçeye hayır!” demesi çok ilginç…  İktidar sanırım insanın gözünü bağlıyor.

Almanya’da 26 Eylül’de genel seçim var. Almanya’da muhafazakâr partinin genel başkanı, Angela Merkel’in halefi Armin Laschet, şansölye koltuğuna oturmaya hazırlanıyor. 

III

Tekrarda fayda var: Almanya’da Hessen Eyaleti, orta dereceli okullarda öğretilecek yeni yabancı dillerin Çince, Arapça, Portekizce, Lehçe olmasına karar verdi. Gerekçesi de şöyle: Çince, Arapça ve Portekizce, dünyada en çok konuşulan diller… Lehçe de Almanya’nın komşusu ile dostluğunu derinleştirmek için  gerekli.

Türkçeye gerçekten yazık oldu. Alman eğitim sistemine seçmeli ders olarak da alınsaydı, saygınlıkta bir merhale kaydetmiş olacaktı. Almanya’da Latince, eski Yunanca ve üçüncü yabancı dil olarak da Fransızca 1834’te müfredata girmiş. Daha sonra 1900’larda da İngilizce dâhil edilmiş. Böylece 100-150 yıl sonra Türkçe de bu kervana katılıp taçlanacaktı.

Ama olmadı… Eyalet hükûmeti geri adım atar mı? Bence zor… Bu işin farkına varanlar tabii ki üzüldü. 5-6 yıldır “Türkçe seçmeli ders olsun”un  bayraktarlığını yapan Turgut Yüksel ile dün sohbet ettim. Sosyal Demokrat Parti’de eyalet milletvekili… Aynı şevk, aynı heyecan… “Yılmak yok, yola devam!” diyor.

Pazar günü bir grup Türk, Türkçe için toplantı yapmış. Sanırım konuşulanların yayılmaması için davetliler titizlikle seçilmiş. Ne konuşulduğunu ne karar alındığını bilmiyorum. “Pazar sohbetinde Türk’ün Türk’e Türk propagandası”  izlenimi veriyor. “Yankı odası” kavramını duydunuz mu bilmiyorum, sosyal medyada kullanılan bir kavram… Aynı düşünceye sahip kişilerin sesleri birbirlerine çarparken çıkan yankı, muhteşem bir duygu uyandırır. Umarım yanılıyorumdur.

Gelişmeleri hatalı anlayanlar da fazla… Aman dikkat edelim. Eyaletin kararı Alman müfredatında Türkçenin de İngilizce, Fransızca gibi bir yabancı dil dersi olamayacağı… Bu, doğrudan Türkçeyle ilgili,  “ana dil/köken dili”  ile ilgisi yok…

Eyalette Türk/Türk kökenli öğrencilere “Ana dil dersi” adı altında Türkçe öğretiliyor. Asıl adı “Türkçe ve Türk Kültürü” dersi. Bu, iki koldan yürüyor: bir yandan Eyalet Eğitim Bakanlığına bağlı öğretmenler, diğer yandan Türkiye’den gönderilen, konsolosluk çatısı altındaki öğretmenler… Bu ders 1964 yılındaki bir karara dayanıyor. “Göçmen Türkler nasıl olsa dönecekler. Çocukları bir parça Türkçe öğrensin. Dönüşlerinde zorluk çekmesin.” demişler. Reforma muhtaç bir yöntem ama konu bu değil…

Türkçenin seçmeli yabancı dil olabilmesi için kamuoyunun en azından azımsanmayacak bölümünden; Alman medyasına, eğitimcilere, sendikacılara, diğer milletlerden göçmenlere, eyalet meclisinde eğitim politikaları sözcülerine kadar pek çok kesimin güçlü desteğine ihtiyaç var. Hayal kurulmasın! Bu desteği çabucak almak mümkün de değil… İlişkiler yıllarca âdeta imbikten süzülürcesine gelişir. Alman eğitim sistemine bir yabancı dilin daha dâhil edilmesi söz konusu olan…

Halit ÇELİKBUDAK

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir