2025 Yıl Sonu Edebiyat Değerlendirmeleri-IX: Zafer DORUK

2025 yılı edebi anlamda sizin için nasıl geçti?

2025 benim için yazmaktan çok, yazacaklarıma ilişkin düşünsel birikim yılı oldu, ayak seslerini duyduğum öyküler için notlar alındı, yol açıcı gözlemler, araştırmalar, yapıldı, kitaplar okundu.

Bu yıl okuduğunuz ve sizde iz bırakan üç kitap adı söyler misiniz?

Bağlar/ Domenico starnone/ Yüz Kitap

Sahaf Mendel/ Stefan Zveig/ Sel yayınevi

Felicia’nın Yolculuğu/ William Trevore/ Sel Yayınevi

Türk edebiyatında bugün karşılaştığımız en büyük sorun yazmak mı, yayımlanmak mı, okunmak mı?

Temelde yazmak, üretmek yer alır. Ortaya iyi bir metin çıkmışsa yayımlatma konusunda daha şanslıdır. Dosya bir yerlere takılabilir, çeşitli engellerle karşılaşabilir ama iyiyse önünde sonunda yatağını buluyor.

Okunma, nitelikli eserlere ulaşma, eğitim düzeyiyle, sanat, kültür ortamıyla, ülkenin ekonomik koşullarıyla ilişkilidir, yönetenlerin sanata, edebiyata verdikleri önem ölçüsünde   iyi okur çoğalır, yazınsal bilinç, alımlama yeteneği gelişir. Bütün olumsuz koşullara, piyasa işi eserlerin sanal çekimine kapılan temelsiz okur kitlesine karşın nitelikli eserler nitelikli okurunu yine de buluyor.

Günümüzde bir metnin yayınevince kabul edilmesi daha çok edebi değerle mi, yoksa piyasa sezgisiyle mi belirleniyor?

Bu, yayıncının etik ve estetik bir tercih sorunu. Piyasa işi eserlerden para kazanmayı daha cazip gören yayınevleri ve iyi eserler yayımlamayı ilke edinmiş, bünyesinde nitelikli edebiyat insanlarını bulunduran yayınevleri. Birinciler, çeşitli pazarlama biçimleriyle, dijital iletişim yollarıyla alt yapısı olmayan bir okur kitlesini fuarlara çekip uzun imza kuyrukları oluşturabiliyor. İkinciler ise belki daha az kazanıyor ama ilkelerinden ödün vermeden edebiyat dünyasına iyi yazarlar, kalıcı eserler kazandırıyor.

Güncel anlamda okuruyla yazar arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz?

Okurla yazar birbirini besleyen, bütünleyen dinamiklerdir. Bir metnin okuru yoksa o metnin anlam kapıları kapanmıştır, metnin anlamı okundukça çoğalır, yazara yeni metinler yaratması için güç verir. Ancak, yazar çok satma kaygısı gütmemeli, okurun nabzına, piyasanın verilerine göre yazmamalı, aksi halde kısa vadede para kazandıran gelip geçici okura göz kırparken gerçek okurunu yitirir, çünkü gerçek okurun o yazardan beklentisi vardır, bundan sonra ne yazacağını merak eder, izleyen, alan, veren, anlamlandıran, eleştiren bir okurdur.

Bugün bir yazarın görünür olabilmesi için iyi yazması mı, doğru çevrede olması mı daha önemli?

Kabul görmek için oluşturulan çevre dönemseldir, geçicidir, iyi edebiyatın çevresi ise onu arayıp bulan okurudur, metin okuruyla buluştuğu süre içinde yaşamayı sürdürür.

Okunma, anlaşılma ya da takdir edilme ihtiyacı yazma motivasyonunuzun neresinde duruyor? Ve sizin için yazmak bir özgürlük müdür, yoksa bir bağımlılık mı?

Doruk: Her yazar takdir edilmek, okunmak, anlaşılmak ister, bunu da belirleyen eseridir. Yazar eserini bitirir, okura sunar ve aradan çekilir, taktir artık onu yaşatacak olan okurundur. Ben kendi adıma yazmadığım zamanlar, her ne kadar o boşluğu okuyarak doldurmaya çalışsam da kendimi eksik ve rahatsız hissederim; bu bir bağımlılıksa, evet. Yazarken, gözalabildiğince geniş bir bozkırda atını dört nala süren bir süvari gibiyimdir.

2026’ya girerken edebiyattan beklentiniz nedir?

Okuyup yazabildiğim sürece mutlu olurum, bunun dışında edebiyattan özel bir beklentim yok.

Size ve dibace.net‘e teşekkür ediyorum.

Teşekkür ederiz.

Muaz ERGÜ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir