2025 Yıl Sonu Edebiyat Değerlendirmeleri-XIII: Halil İbrahim ÖZBAY

2025 yılı edebi anlamda sizin için nasıl geçti?

Benim için çok güzel ve anlamlı bir yıldı; çünkü Geçmiş Devam Ediyor adlı ilk öykü kitabım, Metinlerarası Kitap tarafından 2024 yılının son ayının son günlerinde yayımlandı ve neredeyse 2025 yılının ilk günlerinde okurla buluştu. Yıl boyunca da kitabımı okuyan değerli okurlardan aldığım güzel ve anlamlı dönütleri, bir sonraki öykü dosyamı hazırlarken unutmamak, göz önünde bulundurmak adına değerlendirmelerle geçti. 

Bu yıl okuduğunuz ve sizde iz bırakan üç kitap adı söyler misiniz? 

Olga Tokarczuk’un büyülü kaleminden Son Hikayeler; daha önce diğer kitaplarını okumuş olmama rağmen, ilk kitabını atladığımı keşfettiğim ve geç okumuş olduğuma hayıflandığım Şule Gürbüz’den Kambur; ve özellikle dile, hikâyeye, hayata yaklaşımını sevdiğim Georgi Gospodinov’dan Bahçıvan ve Ölüm bende en çok kalanlardan oldu diyebilirim.

Türk edebiyatında bugün karşılaştığımız en büyük sorun yazmak mı, yayımlanmak mı, okunmak mı?

Bunların hiçbirini bir diğerinden ayırmak mümkün değil. Çünkü bütün bunlar özelde bir kitap ortaya çıkarmanın, genelde de edebiyata katkı sunmanın evrelerini içermektedir ve neredeyse her yazar her evrede müthiş sorunlarla karşı karşıya kalır maalesef kitabın, cep telefonundan daha az ilgi gördüğü bir ülkede.

Günümüzde bir metnin yayınevince kabul edilmesi daha çok edebi değerle mi, yoksa piyasa sezgisiyle mi belirleniyor? 

Bütün yayınevlerinin, kendilerine gönderilen bir dosyanın edebi değerini kıstas almadan onları yayımladığını söylemek ne kadar yanlışsa; bazı yayınevlerinin bu kıstası en azından ikinci plana atarak ticari kaygılarla edebi değeri zayıf birçok dosyayı yayımlayabiliyor savını ileri sürmek kanıtlanabilir bir gerçektir.

Güncel anlamda okuruyla yazar arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz?

Okur ve yazar arasındaki ilişkinin derinliğinin, bu ilişkiye aracılık eden kitapla sınırlı olduğunu düşünüyorum ben. Bu soruda kastettiğiniz hayatın içinde buluşup bir araya gelme ise -ki bunu çok da gerekli görmüyorum- zaten kitap fuarları, edebiyat etkinlikleri çerçevesinde hasret giderilmekte zaten yıl boyunca. Ama işte tekrar edeyim, bir okur, bir yazarla kitabını adamakıllı okuyarak en anlamlı ilişkiyi sergiliyor zaten. Onun dışında okurun bir yazarı ya da yazarın okurlarını günlük hayatın içinde görüp tanımasının edebi metne çok da büyük bir katkı sağlamadığını düşünenlerdenim. Hatta bu çoğu zaman hayal kırıklıklarıyla da sonuçlanabilir.

Bugün bir yazarın görünür olabilmesi için iyi yazması mı, doğru çevrede olması mı daha önemlidir?

Bu konu o kadar çok tartışıldı ve üstünden geçmedik yeri kalmadı ki iyi niyetle de başlasa bu tartışmada sonuç edebi olmaktan uzaklaşıp pazar kavgasına, ağız dalaşına kadar irtifa kaybetti. Yoksa çok sıkı bir kalem olmasına, çok iyi yazmasına rağmen, merkezdeki edebi cenahın uzağında kaldığı için görünür olamayan; ya da sıradan bir kalem olmasına, ortalama bir yetenekle bir şeyler yazmasına rağmen bir şekilde merkeze yanaşıp görünür olan isimler, vitrindünya’nın doğası gereği her zaman olacaktır. Ki bu yalnızca edebiyatta değil, her alanda böyledir.

Okunma, anlaşılma ya da takdir edilme ihtiyacı yazma motivasyonunuzun neresinde duruyor? Ve sizin için yazmak bir özgürlük müdür, yoksa bir bağımlılık mı?  

Yalnızca yazarların değil, her insanın anlaşılmaya, takdir edilmeye karşı müthiş bir açlığı, bu dünyadaki konumunu belirlemede, edimlerinin ortaya çıkmasında inkâr edilemez etkisi vardır. Doğal olarak bir yazar da onca emekle, yaratma sancılarıyla ortaya koyduğu eserinin anlaşılmasını, takdir edilmesini arzuladığı için bunca çileye, bunca çabaya -yazmak yoğun bir çile ve çabadır kesinlikle- katlanır. Yazdıklarının karşılığını alamadıkça bu motivasyonun düşmesi, sanatçı kalbinin kırılması kadar da doğal bir şey olamaz bu yüzden. Bu işle profesyonel anlamda uğraşanlar, bir tek kendisi, varsa eşi, çocukları için yazmaz ki yalnızca. Öyle olsa zaten bu, saçını tarayıp ona bir şekil vermek, makyajını yapmak, tarzına göre giyinmek gibi özbakım faaliyeti ya da en fazla bir hobi olur. Oysa yazmak, dünyanın en derin, en müthiş, tüm zamanlara yayılan en etkili faaliyetidir ki bu etki alanını genişletmek de her yazarın hayalidir.

Yazmak özgürlük müdür, yoksa bağımlılık mı sorusuna da şöyle yanıt vermek isterim: sahip olduğun en güçlü bağımlılığı yerine getirebilmek özgürlüğüdür.  

2026’ya girerken edebiyattan beklentiniz nedir?

Öncelikle kendimden beklentilerim var. Dünyadaki ve ülkemizdeki olumsuz koşullara rağmen içimdeki okuma ve yazma coşkusunun bir gıdım azalmasına meydan vermeden okumak, okumak, okumak ve yazmak. Ve de yeni öykü kitabımın yayımlanması ve birçok okura ulaşması diyebilirim.

Genel anlamda da edebiyatın hem dünyada hem ülkemizde yalnızca çok az insanın çekildiği odalarda, kafelerde, etkinlik salonlarında değil çok daha geniş alanlarda sokaklarda, okullarda, hiç olmazsa futbolun ve siyasetin çeyreği kadar konuşulması, ilgi görmesi. Artık ne kadar mümkünse bu.

Teşekkür ederiz.

Muaz ERGÜ

Halil İbrahim ÖZBAY

  • Adana’nın kıyı ilçesi Karataş’ta doğdu.
  • Babasının memuriyeti nedeniyle farklı şehirlerde büyüdü.
  • Karadeniz Teknik Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi.
  • İzmir’de yaşıyor ve yazıyor.
  • Öykü Gazetesi, Askıda Öykü, KE Dergisi, Karnaval Dergi, İshak Edebiyat gibi birçok dergi ve platformda öyküleri yayımlanan Özbay, ayrıca birçok öykü seçkisinde yer aldı.
  • Bir öyküsüyle Çukurova Öykü Ödülleri’nde üçüncü oldu. Geçmiş Devam Ediyor adlı ilk öykü kitabı 2024 yılında yayımlandı.
  • Şiirleri ve şiir üzerine yazılarıyla başta Varlık, Hürriyet Gösteri, Radikal Kitap, Sincan İstasyonu, Akatalpa, Yeniyazı, Yasakmeyve olmak üzere birçok dergide görüldü.
  • Özbay, 2008’de, Kül Falı adlı şiir dosyasıyla Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü’ne, 2020 yılında Yayı Eksik Viyola adlı şiir kitabıyla Kemal Özer Şiir Ödülü’ne değer görüldü.
  • İilk şiir kitabı Kül Falı 2008’de,
  • Elmanın İlk Anlamı adlı ikinci şiir kitabı 2012’de,
  • Yayı Eksik Viyola adlı üçüncü şiir kitabı 2020’de,
  • Şiir üzerine deneme ve günlüklerden oluşan Şiirin Darası adlı kitabı da 2020 yılında yayımlandı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir