Hakikat ve Benlik

Zenon’un kaplumbağa paradoksunu kısaca anlatayım. Ahmet bir kaplumbağa görsün ve ona yetişmek istesin. O kaplumbağaya yetişmek için adımını attığı anda kaplumbağa da bir adım atacağından geride kalacaktır. Bu yüzden Ahmet asla bir kaplumbağaya yetişemeyecektir.

Gerçekle uzaktan yakından bağı olmayan bu düşünce deneyinin hakikate değindiği yer kişilik ve karakterdir. Kişi kendine bir kişiyi hedef, gaye, idol edindiğinde zihninde onun gerisinde olduğunu kabullenir. Bu kabul nedeniyle hiçbir zaman idolünün seviyesine erişemez, hayranı kalır.

Ahmet kaplumbağaya erişecekse onu görmesi yeterlidir. Hatta görmesi, yetişmesine daha çok olumsuz katkılar. Normal adımı kırk beş cm ise, kaplumbağayı geçmesi için gerekli on beş cm’lik adımı diğer adımlarından daha güzel görünür. Kaplumbağayı geçtiğinde yürümenin hazzını unutur, kıyasını geçmenin hazzını yaşar.

O andan itibaren Ahmet’in zihni yürümek dışı bir hazza odaklanacağından, önceki hedef(sizliğin)e yürümek yerine kaplumbağayı geçtim diyerek övünerek adım aralıkları da düşecektir. Daha hızlı nasıl yürürüm’ü değil, “Nasıl da geçtim ama”yı düşünecektir.

Kendi olmak basit bir yarış değil, insanın bütün hayatının kalitesini belirleyen bir zihin ve duygu durumudur.  Paradan, maldan, servetten daha az bulunabilecek bir nadir elementtir “kendim”. Bir tanedir çünkü. Bu dünya şartlarında, iki benliğin aynı anda var olmasını biz algılayabilecek güce sahip değiliz. Hem uyuyup hem kitap okuyamayız.

Eylemlerimizi değerleyen algı durumumuz daha derinlerde, en derinde ben’i, benliği arar. Bulduğu hiçbir beni kabul etmez, ta ki bir gün elindekinin gerçekliğine inandığı ana dek. İnsan ne zaman kendini kabul eder, evet işte ben buyum der, o anı ve benliği dondurur ve çürümeye de başlar.

Beni, benliği ve kendini arayış ergenlikte zirvedir, insan en çok o zaman kendini beğenmez. Benliğe en çok ihtiyaç duyduğunda en uzağındadır. Bu yüzden ergenlik büyük bir kriz ve şanstır benliği inşa için.

Arayıp da bulunamayan ben için insan karar verir, ben X olacağım. O günden itibaren benlik arısı olarak ben çiçeklerine konmaya başlar. Duyduğu, gördüğü herkesi taklit eder. Hiçbiri olamayacağı, olmaması gerektiğini algıladığı bir an vardır. Onu gördüğünde benlik bir arı değil bir çiçek olması gerektiğini kavrar. Arının çiçeğe dönüşümünün tek yolu toprağa karışması ve bir çiçek tohumuyla buluşmasıdır.

Benlik ya da nefsin toprağı bilgi, hakikattir. Hakikatin toprağına karışmayan hiçbir duygusal benlik çiçeğe dönüşemez. Madem ki benlikler, hiçbir ben’in ardından yetişemeyecektir, öyleyse bütün benlerden üstün bir benliğin peşine düşmek akıllıcadır.

Hakikat hava ise insan su, insan su ise hakikat ateştir. İnsan hakikate değinir, onunla değişir fakat onu bilemez, bulamaz. Ona değmek için geçtiği yollarda yontulur. Gün geldiğinde yorulur, ömür bitmiştir. Ölen insan hakikatine ermiştir.

Ahmet BAYRAKTAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir