İnanma ve başarı arasında bir bağ yoktur. İnanmadığı halde başaranlar ya da inandığı halde başaramayanlar olabilir. Benim için tıp okumak başarıdır mesela fakat aklı fikri paraya çalışan birinin tıp kazanması onun için başarısızlıktır.
İnandığı için başaran kaç kişi vardır ve kaçı başardıktan sonra inanmaya devam edebilmiştir. İnanmak insana enerji verir yalnızca. Enerji iş yapmaz. Tam aksine işleri berbat etme ihtimali daha fazladır.
Başaracağımıza inanıyorum diyen biri “nasıl başaracağımızı biliyorum” demiyor ve bunu anlatmıyorsa gizli ajandasında bir rant davası güdüyordur.
O başarmanın değil inandırmanın derdindedir. Bir şeyi başaracaksam eğer önce onu bilmeliyim, belirlemeliyim. Sonra kendimi bilmeliyim ki benimle onun arasındaki mesafeyi, engeli, fırsatı görebileyim. En azından tahmin edeyim.
İnanmak inançsızlık hariç hiçbir derdin çaresi, ufkun adımı olamaz. Bana dairdir inancım, başkasına onu anlattığımda bilgidir. Bilgim karşıdakine inançlaşacak mı bilemem. Buna yalnızca inanırım.
Başaracaksam bilmek zorundayım. Muhatabım benim çabaladığımı gördüğünde bana inanacaktır. Onu inandırmak istiyorsam önce ben inancımla tutarlı olmalıyım.
İnanması için onu sıkboğaz etmem beni yüceltmez, karşımdakini ezer ve inanca zarar verir. İnsan sevdiğine, gördüğüne inanır; duyduğundan şüphelenir.
İnanmak erdem değildir, olamaz. Olsa olsa aptallık olur. Erdem bana ya da karşıdakine fayda üreten, zarardan alıkoyan şeydir. İnancım beni bunlara ikna için çabalıyorsa ona uymam benim erdemim, seçimimdir.
Toplum inanınca değil çabalayınca yükselir. İnanmadığı bir şey için çabalamaz ama. İnanınca çabalamadığı da olabilir. Doğruluğun erdemine inanır bunu bağırır ama uygulamaz. O zaman da inanır denir mi?
İnanınca değil çalışınca başarabilir insan. İnanmadığında çabası haz vermez doğrudur. Çabasını sürdürebilmek için inanca ihtiyaç duyabilir. Bu inancı değil çabayı kutsar. Çalışmadan yalnızca inandığı için cennet – cehennem paylaştıran insan, düşünmez bunu.
Ahmet BAYRAKTAR
Son Yorumlar