Bizi yanımızdakilerden daha çok karşımızdakiler tanımlar. Düşmanlarımız gerizekalı ise muhtemelen biz de öyleyizdir.
İnsanın karşısına düşman olarak şeytanın konulması boşuna değil. Bize bizi aldatabilecek kapasitede bir varlığın hedef koyulması, bizim onun hedefi/gayesi olmamız bizi kıymetlendirici, stratejik bir konumlamadır.
İkincil düşman olarak insana kendisinin gösterilmesi ise apayrı bir senaryo düğümü. Kendini gaye, hedef, düşman, dost edinen biri sağa sola değil gözünün önüne, kalbinin içine bakarak kendiyle yarışır, çatışır, barışır.
Dün ve bugün milyarlarca dolarlık kişisel gelişim sektörünün sakız ettiği motto, bize Allah tarafından biz yaratılır yaratılmaz belletilmiş, zihnimize gömülü bir hakikat olarak durmakta.
Bizi seven Rabbimiz bizi yoldan çıkaracak birini yaratmamış, tam aksine herkesin herkese şeytanlık yapabileceğini göstererek düştüğümüzde elimizi uzatabileceğimiz bir Rabbimiz olduğunu bize belletmiştir.
Bozuk insan varsa bozulduğundandır. Biz bozmuşuzdur. Çocukken Allah yakar, polis yakalar, doktor acıtır demişizdir, kodlanmıştır. Değilse insan Rabbine küsmez, darılmaz, kendine de. Kendine haksızlık yapsa da şefkatli Rabbinin merhametine sığınabileceğini bilir. Ümitsizlik, şeytanın sütüdür. Annemizden merhamet emdik biz.
Bizim düşmanımız biziz, dostumuz O. Biz O’na dost oldukça kendimize merhametimiz kabaracak, ötekilerine de.
Ne kadar çok kendimize merhamet edersek, ötekilerinin de ona lâyık olduğuna inanabileceğiz. Kendimize zulmetmemiz biraz ondan. İğneyi kendi damarında deneyen hemşireler gibi, merhameti önce kendimizde denememiz gerek.
Kendimiz kendimize düşman olunca ötekilerden düşman aramıyoruz fazla. Kendimizi affetmeye alışınca da başkasını affetmek çocuk oyuncağı.
Ahmet BAYRAKTAR
Son Yorumlar