Din mevzu olunca iki taraf da zihin darlığından acı çekiyor. Ben modernistim diyenlerin temel sorunu geleneğe sadakat şerefimdir mottosuna bağlananların neyi niye savunduğunu anlamaya yanaşmamaları, geleneği bugün yol açtığı sorun, kutuplaşma, yolsuzluk, aldatmalar üzerinden itham etmesi.
Gelenekçiyim diyenlerin en büyük sorunu da değişimin insan arzusu ve emelinin ürünü değil, kayıtsız bağlılıklarını ifade ettikleri Allah’ın sünneti olduğunu anlayamaması.
“Allah ve Resulü” ifadesinin çağrışım alanı ile “Allah” ifadesinin çağrışımları birbirinin fersah fersah ötesinde. Allah ve Resulü dediğimizde bir tarihe, mekâna, duruma, somuta telmihte bulunuyoruz, Allah dediğimizde genel olarak bütün varlığa özel olarak bütün peygamberlere. Sorun da tam bu noktanın bir adım sonrasında başlıyor. Peygamberimizin vefatından sonra onun koyduğu ilkeler mi ebedileşecek yoksa tavır ve sözler (hadis) mi? Buna karar verirken neyi referans alacağız?
Koca koca Proflar diyor ki sünnet olmasa namaz kılamazsınız zekat veremezsiniz şunu yapamazsınız bunu yapamazsınız. Yani ibadetlerin, somut alanın gerçekliğini, mahiyetini referans vererek “ilişkileri yöneten esas din”in tabiatına müdahale hakkının kendilerinde olduğunu savunuyorlar.
Şunu idrak edemiyorlar. Sünnet, ibadetlerin formunu belirler fakat ilişkiler söz konusu olduğunda peygamberin örnekliği söz konusudur, kutsallığı değil. Yani peygamberimizin namazı nasıl kıldığının tartışılmamasını referans vererek devlet yönetim şeklinin de aynı şekilde kutsal ve tartışılmaz olduğunu ileri süremezsiniz. Sürdünüz diyelim, güç de elinize geçti bunu uygulamaya kalktınız bugün, komünist rüya gören SSCB misali devleti çökertir onunla komünizmi de tarihe gömersiniz. Samimi bir şekilde dini yıkarsınız.
İbadetler ile muamelat konuları tamamen farklı düzlemin elemanlarıdır. Kurbanın ritüelleri bellidir. Canın kesmek isterse kuralları budur. Yedi değil de dokuz kişi keseceğim diyemezsiniz. Fakat halifeliği ilelebet sürdüremezsiniz. Bu din değil devlet işidir. Kutsalın değil aklın, geleneğin, toplumun, şartların, çağın ürünüdür.
Değişimin var edicisi Allah’tır. Allah her şeyi hareket ettirir (Her şey onu tesbih eder) değiştirir. Çünkü tabiatın kuralı budur. Değişmeyen çürür. Çürüyen yok olur gider. Ben dini koruyacağım diye onu daracık zihin odasına kilitleyen onu öldürdüğünün farkına varamayacak kadar zihni melekeleri dumura uğramıştır. O onu anlamayacak kadar hasta olabilir ama biz vakıanın öyle olmadığını anlatacak kadar sakin, soğuk ve teknik olmak zorundayız.
Ahmet BAYRAKTAR

Son Yorumlar