07.09.2019 Cumartesi günü üniversiteyi yeni bitirip mühendis olmuş, henüz işe girip evine bir ekmek bile götürememiş, 23 yaşında pırıl pırıl bir genç bıçaklanarak öldürüldü. Neden ölmüş veya öldürülmüş? İki maganda durakta kendi hallerinde araç bekleyen gençlerden para istemişler. Onlar da vermemişler. Muhtemel kendilerinde de yoktur. İki maganda ellerindeki kesici aletlerle gençlere saldırmışlar. Biri çok şükür ağır yaralı olsa da yaşıyor. Ama birini kaybettik. Şimdi ne diyeceğiz buna? Buz gibi cinayet. Katilleri şu veya bu sebebe dayandırarak hoş mu göreceğiz? Diyelim ki onlar çok iyi ressamdır, müzisyendir, yazar veya yönetmendir oyuncudur. Hatta sizin tuttuğunuz futbol takımını tutup, muhtemelen sizin oy verdiğiniz partiye oy veriyorlardır. Belki de ana babalarının arkası sağlamdır. Ufak tefek cezalarla kurtulacaklar. Belki de birilerinin yardımı ile yurt dışına kapağı atacaklar…
Şimdi 70l’i yıllarda işlenmiş başka bir cinayeti yazmak istiyorum. Gencecik bir hâkim eşi ve beş yaşındaki çocuğu ile bir parkta oturmaktadır. Oraya ünlü olduklarını bilmediği bir takım insanlar gelir. Ünlü adamlardan biri hâkimin bakışından tabiri caizse kıllanır. Daha önce de sık sık yaptığı gibi belinden silahını çıkarır. Herkes herhalde havaya ateş edecek diye beklerken silah genç hâkime doğrulur ve tek kurşunla oracıkta son nefesini verir… Katil ünlüdür, bir çeşit halk kahramanı gibidir. Herkes onun haberlerinin peşine düşmüşken, genç hâkimin cenazesi sessiz sedasız kaldırılır. Ne tabutunun başında gözyaşı döken ana babasından, ne genç yaşta dul kalan karısından ne de beş yaşından itibaren babasız kalan yavrusundan bir daha haberimiz olmaz. Silah çeken adam cezaevinden bir yolunu bulup yurt dışına kaçar. Sevenleri çoktur. Olaya siyasi kılıf uydurulur. O büyük bir sanatçıdır. Adam öldürmüş olması, genç bir cana kıymış olması sanatına gölge düşürmez. O bizim başımızın tacı, sinema sanatımızın Çirkin Kralıdır. Gönlümüzdeki tahttan indirmeyiz. Geçen onca yıla rağmen, hiç kimse öldürdüğü genç hâkimi anmazken, öldürene katiline destanlar düzülmesini, anlı şanlı törenlerle anılmasını ben şahsen içime sindiremiyorum. Bu bir toplumsal iki yüzlülüktür. Senin katilin kötü, benim katilim iyi olmaz.
Adalet herkese eşit olmalı diyorsak, bu toplumsal iki yüzlülüğümüzü nasıl ifade edeceğiz? Evet kusura bakın ya da bakmayın, toplum olarak iki yüzlüyüz. İşte bu iki yüzlülükten dolayı o dönemden beri cinayetler çığ gibi büyüyor. Çünkü kötü örnekler her zaman daha kolay kabul görür. Kötüyü yapmak kolay, iyilik yapmak zordur. İki dakikada katil olunur, bir insan öldürülür ama bir hayat kurtaracak doktorun yetişmesi neredeyse 20 yılı bulur. Kadın cinayetlerinde de başta mahkemeler olmak üzere iki yüzlü davranılmıştır. Kocasını öldüren kadınlara hafifletici sebepler uygulanmazken erkekler takım elbise ile biraz da kadına karşı ön yargı ile ağır cezalardan kurtulmuşlardır. Çünkü erkek kadını öldürdüyse, vardır geçerli bir sebebi diyen iç seslerimiz de iki yüzlüdür.

9 Eylül Hâkimin katili Sanatçı Yılmaz Güney’in ölüm yıldönümüymüş. festivallerle, törenlerle anılıyor. Saygıyla rahmetle anılıyor. Ben katılmıyorum. Tıpkı Hrant Dink’in, Bahriye Üçok’un, Uğur Mumcu’nun ve diğer cinayet kurbanlarımızın katillerini asla hoş görmeyeceğim ve vicdanımda aklamayacağım gibi…
Sabriye CEMBOLUK

Son Yorumlar