A’raf’ta Olmak

A’raf’ı ‘cennet ile cehennem arasında bir yer’ olarak tarif eder sözlükler.(*) Ahiret hayatı söz konusu olduğunda tercih edilir bir yer olmasa gerek. Çünkü bir yaşanmamışlığın, cennete veya cehenneme girişi hak etmemişliğin tescilidir a’raf. Cehennem ateşinden sıyırmanın adı olarak görebileceğimiz gibi, cennet nimetlerine ulaşamamak olarak da değerlendirebiliriz. Dolayısıyla ahiret hayatında, öte dünyanın muhasebe mekanında pek tercih edilir bir nokta değildir ki; en başta bir aidiyetin belirsizliğini ifade eder, nereye ait olmayı bilememenin veya bir yere ait olmayı başaramamanın adıdır a’raf. 

Dünya hayatında ise en çok tercih edilebilir bir yer olarak değerlendirebiliriz a’raf’ta olmayı. İnsanların taraf olmaya zorlandıkları, bî taraf olanların ber taraf olacağı saplantısının geçerli olduğu bir sosyal yaşam gerçekliğinde a’rafta olabilmek, sadece doğrunun, iyinin, güzelin, yanında ve tarafında olabilme başarısı ve becerisi en zor insanlık sınavlarındandır. Sevginin ve aidiyetin en az karşıtlık kadar insanın gözlerini körelttiği, insanların ön yargılarını değiştirmenin ve yok etmenin atomu parçalamaktan daha zor olduğu bir zamanda yaşamak ve bu zamanı bilgi ve ilim çağı olarak isimlendirmek kadar ironik bir manzara düşünülemez.

Sosyal hayatın a’raf’ında olmak, insanların cennetinden ve cehenneminden uzakta olmayı tercih etmek bir zaaf değil bir erdemdir aslında. Hangimizin doğruları mutlak doğru, hangimizin yanlışları mutlak yanlıştır? Genel kabullerden, evrensel doğrulardan, kanunlardan, nizamlardan bahsedebiliriz ki; bunların hangisi her zaman ve zeminde değişmez bir gerçeklik ifade etmektedir? Kaldı ki bunların hepsi soyut kabullenişler olup bunlara anlam ve içerik kazandıran insanoğlunun şartlanmışlıklar ve ön yargılarla iğdiş edilmiş bilinç düzeyidir. O bilinç düzeyinin farklı seslere , farklı görüntülere, farklı algılara tamamen kapalı oluşu farklı seslerin, farklı görüntülerin, farklı algıların olmadığı anlamına gelmez asla. Görmeyişimizin, duymayışımızın faturasını ödemek de bize düşer.               

A’raf’ta olmak, ‘hikmet, müminin yitik malıdır . Nerede bulursa alır.’ Emri mucibince bir bal arısı gibi dünyanın bütün güzelliklerini toplamayı ilke edinmek, iyiyi, doğruyu zaman ve zeminden ayrıştırarak değerlendirmek, yanlışı ve hatayı bireylerden bağımsız düşünebilmek çabasıdır. İnsanların cennetinden uzak, Allah’ın cennetine yakın olmayı başarabilmektir a’raf’ta olmak.

Var olma çabasının, insan olma gayretinin bir etikete ihtiyaç hissetmediği, insanoğlunun gerçekte yalnız doğduğu, yalnız yaşadığı ve yalnız öleceği hikmetince sadece biz ve kendi ellerimizle yaptıklarımız ve yapamadıklarımız vardır. Sevabıyla, günahıyla. Eğrisiyle, doğrusuyla sadece biz. Dolayısıyla varsın dünya hayatının a’raf’ında, insanların cennetinden ve cehenneminden uzakta olalım…

Fadıl KARLIDAĞ

*:Türkçe Sözlük-TDK Yay. C.I

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir