Çağdaş Güney Azerbaycan Edebiyatından Örnekler: Suzan Nevâdeyi Razî’nin Halkbilimi Çalışmları ve Poetik Fikirleri

1962 yılında Tebriz’in Şehriyar mahâllesinde dünyaya gelen Suzan Nevâdeyi Râzi uzun yıllar (Güney Azerbaycan’da yayın hayatını sürdüren) “Mehdi Azadî” gazetesinin Türkçe bölümünde çalışmıştır.

Suzan Hanım edebiyata 1980’li yıllarda şiirle başlamış, ilk yazıları  tanınmış yayıncı Yahya Şeydâ’nın  çıkardığı “Azerî Sayfası”nda yayımlanmış ve otuz beş yıl sürekli edebî faaliyetle meşgul olmuştur. Suzan hanımın ilk şiir kitabı “Şelaleler Şələsi” (Şelaleler Şelalesi) adı ile yayımlanmıştır.. Sonrasında “Fil Adam” (yazarın genç oğluna ithaf ettiği eser) “Tebriz Gibi”, “Arzuların Yeni Gülşen Bağı”, “Muncuk Hikâyeleri”, “Günlerin Bir Gününde” isimli eserleri de dâhil olmak üzere Azerbaycan dilinde birçok kitabı yayımlanmıştır.. Suzan Hanım sadece folklor toplayıcısı ve gazeteci gibi değil, aynı zamanda güzel düşündürücü  ve şiirlerinde poetik anlam yükü taşıyan  bir şairdir.

Ömrünün son yıllarında “Temeddün” (Medenîleşme) gazetesinin Türkçe “Sancak” adlı özel sayfasında Azerbaycan medeniyeti ve edebiyatı ile ilgili yazılar yazmış olan tır. Suzan Hanım (Halk Biliminin sözlü – şifahî – kültüre ilişkin olan kısmı anlamına gelen) “Elbilimi” ve “Halkbilimci Hanımlar” isimli medenî-edebî derneklerin de idare heyetinin üyesiydi. 

Elbilimi derneği  günümüzde, Güney Azerbaycan’da ünlü  halkbilimci Muhammedali Ferzâne’nin başlattığı –halkbilim unsurlarının toplanması, onun incelemesi ve tebliği ile bağlı – geleneği sürdüren bir halkbilimi merkezi işlevi görür. Azerbaycan Elbilimi Derneği, İran’da yaşayan Türklerin halkbilimi kapsamındaki öğeleri ve lehçeleri ile ilgili araştırmalar yapan yegâne merkezdir. Bu merkez, faaliyetine 2006 yılında başlamış, 2009 yılında ise bir resmî kuruma dönüşmüştür.

Bu merkezin önemli faaliyetlerinden biri de aylık olarak çıkarılmakta olan “Elbilimi” adlı derginin yayımlanmasıdır. Derginin  Tebriz’in yansıra Tahran, Kerec, Zencan, Urmiye, Hoy, Salmas, Aher, Tikantepe, Şiraz ve diğer şehirlerde de okuyucuları mevcuttur. Bu merkezin aynı isimli elektronik olarak yayımlanmakta olan bir dergisi de bulunmaktadır.  Burada İran’ın çeşitli bölgelerinde yaşayan Türklerin folklor, etnoğrafya, lehçe  ve toponimleri (yer adları) hakkında geniş bilgiler bulunmaktadır

Çağdaş dönemde Güney Azerbaycan’da ve Kuzey Azerbaycan’da toplanmış destanların ferdî ve birbirleriyle ilgili yönlerini öğrenmek için teorik ve metodolojik zeminle beraber, gerçek unsurlar da (dağınık olsa da) mevcuttur. Suzan hanım  “Ben ve Annem”  isimli eserinde, annesinin dilinden söylenmiş halkbilimi örneklerini kaleme almıştır. “Elbilimi” isimli internet dergisinin üç sayısında yayımlanan bu yazı on bölümden ibaret olup 100’e yakın sayfayı içermektedir. Eserin sonunda yazar izahlı bir sözlük de vermeyi unutmamıştır. “Ben ve Annem” isimli eser hem diyalektoloji (dilin coğrafyaya göre değişimi – lehçe), hem de halkbilimi örneği bakımından ilmî bir değer taşımaktadır.

Şairin “Şelaleler Şələsi (Şelalesi)” kitabındaki şiirlerinden birkaçı  aşağıda sunulmuştur: [1]  

Sende mi?

Sende mi kara toprağa yem oldun?
Sende mi?
Aaaah…
Ne kadar da dört elle sarılmışız dünyaya
hâlbuki,
    boş ellerle göçeceğimiz dünyada
       çok fazla vaktimiz de kalmıyor.
Ardındansa,
yine eski hamam, eski tas;
   ancak bu kez
     biz olmadan….
Ömür kısıtlı
 Arzuların ise
      yoktur ucu – bucağı.                                                                           

(1)

Sabah sabah
elmalıklarda
    güneş yavaş yavaş parıldıyor ve yükseliyor.
       Kulağını daya dudaklarıma
          yaprakların yeşillenme güzelliğini
             narin – narin
                 fısıldasın sana.
Rüzgar süpürdüğünde güneşi yerden
  kuşların şiirime hasret vakti,
      sesim
        dal dal
            filizlenip yükselecek ağaçlarda…

(2)

Ebediyet ne tür bir şeydir?
  orada da mı gurbet var?
      orada da ayırırlar mı insanları
          öz- özünden?
             birbirlerinden
      ve kimliklerinden?
          Ebediyet ne renktedir?
             gök rengi var mı?
                kırmızısı nasıl?
                  ve yeşili?
                   Bana bir şal getir ebediyetten
                      rüzgar eserse bırak essin
                           ben üzüntüyü resmeden siyah rengi hiç sevmiyorum
                    Orada da mı vatanını seveni incitiyorlar? [2]
                     orada da mı zulmediyorlar vatan sevdalılarına?
                        Ebediyette vatanın adı nedir?
                          Sevmek mümkün mü, korkmadan, vatanı?
                    Özünü, dilini, dileğini
                        özümsemek mümkün mü
                            sakince, korkusuzca, tehdit etmeden?
                                 “Seviyorum” demek mümkün mü
                                      sevgiline, kara yakılmadan insana?

 

Çevre felâketi yaşayan [3]
  Urmiye gölü ne durumda?
    Acaba Urmiye gölü ve havzası
      bir çevre felâketi mi yaşayacak?
      Bu havzada korkulan olursa
        İnsanlar da,
           ela gözlü ceylanlar da yok olacak…

xxxxxxxxxxx

Bana ayna ol,
sen olayım,
    senlileşeyim,
       sen olayım geçim
           senlileşeyim.
                 Beni sessiz,
                    beni sözsüz,
                         beni ele, bele
                             bahânesiz çağır.

 

Beni gökyüzüne çağır, [4]

        güneşleşeyim, aylaşayım, yıldızlaşayım seninle.
            denize çağır
               sulaşayım, sepeleşeyim, balıklaşayım seninle.
Dalayım damlalarına
             karışayım dalgalarına
                    baak!
Gece koşuşturmalarının kokusunu özlemişim
   yığıp boğazıma canımı,
      gel de aydınlığına yerleştir sensizliğimi
          ve iklimlerin senlisinden yığıp yığıştır
             sevişmelerin kırık kalıntılarını.
               Sana dair kaygılarımla,
                 kalbim paramparça olmuştur.
                   Biraz moral ver bana
                       şiirlerim incinmesin.
                          Yazılarım ağrımasın diye
                              biraz da kendinden,
                                  bir benlik verirsen
                                      yeter sanırım.

***************

Pervane MEMMEDLİ  (Doç.Dr, Azerbaycan Millî İlimler Akademisi, Nizâmî Gencevî Enstitüsü Başaraştırmacısı)

Türkiye Türkçesine Aktaran: İrfan PAKSOY (A. Ü. Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi)

© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ve çevirmenine ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

Sonnotlar:

[1] İran’da 1921 yılında Kazak birliği komutanı Fars kökenli Rıza Han, İran yönetimini elinde bulunduran Kaçar Hânedanı içinde iktidarı ele geçirmiş ve 1925 yılında da kendini şah olarak ilan edip Rıza Şah Pehlevî olarak tahta çıkmıştır. Bu hânedan 1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimine dek ülkeyi yönetmiştir. Pehlevî monarşisi  liderliğindeki merkezi idare tarafından, bir çokuluslu bir yapıda olan İran’da ulusal birliği sağlamak üzere merkezî politikalarla farklı kökendeki unsurlar aynı potada eritilmek istenir. Bu kapsamdaki uygulamalar Güney Azerbaycan Türklerinin zengin kültür mirasında ve kültürel zenginliğine vurulmuş çok ağır bir darbedir. Şah monarşisinin zorbaca uyguladığı bu kültür politikasına direnenler de darağaçları kurularak idam edilir. İran siyasî coğrafyasında yaşayan Güney Azerbaycan Türklerine yönelik kültürel baskılar 1979 İran İslam Devrimi’nden sonra görece azalmış olsa da devam eder, devam da etmektedir. Çağdaş Güney Azerbaycan edebiyatının şair ve yazarları tarafından da vatan sevgisi ve öz kimliğe yönelik duyarlılık şartların elverdiği nispette ortaya konulan kültürel çalışmalarda da kendini gösterir. Bu duyarlılık kimi zaman da metaforlar üzerinden ifade edilir. Suzan Nevâdeyi Râzi de bu makale kapsamında paylaşılan şiirlerini vatanına ve kültürel kimliğine  olan özlemini ve bunların önemini, Güney Azerbaycan Türklerinin bu uğurda yaşadığı zorlukları yer yer ima yollu yer yer de âşık (seven) –  mâşuk (sevilen) metaforu üzerinden poetik tarzda ifade etmektedir. (Çevirenin notu)

[2] Şair, bu sonnotun yer aldığı ve takip eden dokuz satırda Günzey Azerbaycan’da bu coğrafyayı yurt bilen Güney Azerbaycanlı İran yurttaşlarının incitildiğinden, vatanı korkmadan sevmenin güçlüklerini, tehdit edilmeden özünü ve dilini özümsemenin mümkün olmadığını, yurduna ve millî değerlerine olan sevgisini açıkça dile getirmenin İran yönetiminin hışmına uğramadan dile getirmenin pek de mümkün olmadığını dile getirmektedir. (Çevirenin notu)

[3] Şair, bu sonnotun yer aldığı yedi satırlarda büyük bir çevre felaketi yaşamakta olan Urmiye gölü ve havzasındaki duruma dikkat çekmekte, bu gidişatın bu havzadaki / bölgedeki insan ve diğer canlıların yaşamının sürdürülebilirliği bakımından büyük bir tehlike arz ettiğini poetik tarzda dile getirmektedir. (Çevirenin notu)

[4] Şair, bu sonnotun yer aldığı ve takip eden satırlarda Güney Azerbaycan’a ve bu coğrafyanın önemli bir havzası olan Urmiye havzasına yönelik sevgisini ve özlemini dile getirmektedir. (Çevirenin notu)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir