Bir Çift Kara Göz

Bir koku nasıl böylesine kapılar açar mutluluğa? Bir bakış ne vakit zapt eder dört nala koşturan aşkın efkarı? Unutularak, kendini gizleyerek ve birden sanki o an var olmuşcasına önüne çıkarak tüm diğer yaşamı sekteye uğratması kader midir? Kokular insanın duyarlılığın en yüksek olduğu duyulardan biridir; belki de en duyarlı olanıdır.

Fakat böylesine keskin ve yakıcı olduğunu Süskind‘dan okurken bile idrak edememiştim. Ne zaman dalıp gitsem uzak diyarlara, sanki tüm bedenim ve zihnim kontrolünü yitirmiş bir tavır içerisinde aynı kısıtlı zaman dilimine sürükleniyor. Eğilimlerim, hafızamın kıraç ikliminde bahar havasını yaşadığımı hissettiğim o sayılı zamanın notlarını itinayla tutuyor.

Sevgi bu mu acaba? Yüreğimi ısıtan ve tazeleyerek göğüs kafesime konduran o incelikli dokunuşlar kime ait? Hassasiyetim ölçüsünde yükseldiğim, adeta berhava olduğumu hissettiğim kesif koku beni yavaş yavaş ele mi geçiriyor? Ya da yaşamak diye ayaklarımı bastığım zemin çökeliyor ve gerçeklik diye tanıdığım bilindik yalan perdelerini indiriyor…

Ira Tsantekidou – La Femme Fatale (2007)

Belki de çılgınlık ve yoksunluk birleşince ortaya bu meczubane yaklaşım çıkıyordur; konuşmaların satır aralarında uzay boşluğuna savrulmuşçasına kaybolan sesleri umutsuzca arıyor, sözlerini bedel ödercesine sessizliğe kurban ediyor…

Aslına bakarsan ne dersem diyeyim, kelimelerimin ıslah edemediği bir hal bu neticede. İçime doldukça hayallerin buğusuna şiirler yazdığım münzevi bir devrim; dağın başında kendi başına yanmaya devam eden meş’aleye öykünürce vazgeçmek bilmeyen… Haddizatında gönül sultanının himmetince bahşedilen bir nimet, hatta zekatı kimsesiz gönlümün.

Yalnızlığıma sadaka veren kimse, kimliğimin noksanlarını dolduracak rahmetini cennetin en yüksek makamlarından getirmiş. Bense Leyla’sını ararken mevlasını bulan Mecnun gibi durup durup kaybedeceğim savaşlar hayrına dualar eder avunurum.

Velhasıl, mutluluk ne güzel şey; acı ve hüznün içinde insanı hiç görmediği hatta hiç bilmediği diyarların yağmurlarında arındırıyor. Behemehal dönüp baktığındaysa ardına, kendini yalnızca bir çift kara gözle aşikar ediyor.

Emre BOZKUŞ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir