Edebiyat Üzerine-V

Roman yerine hikâye yazılmasının nedeni yaşamımızın değişimine dair somut bir kanıttır. Roman fabrika gibidir, elde edilecek verim uzun bir zaman dilimine yayılmıştır; hikâye ise toplu konut inşaatına benzer, kısa sürede büyük kazanç. İçinde bulunduğumuz hız çağında her ürünün tüketilebilirliği ölçüsünde değer kazandığını düşünürsek, benzetmelerin yerinde olduğunu eminim siz de kabul edersiniz.

Zira, hikâye anlatmak ve dilin gelişimi insanın kendini ifade etmesi arzusuna dayanır. Kendi düşüncelerinin başka zihinlerde de yansımalar oluşturması amacını güder. Değişen şartlarla bunun yolu da farklılık gösterir. Araçların, dikkat dağıtıcı eğlence unsurlarının azlığı metinlerin eldeki boş zamanı doldurma aracına dönüşmesine yol açar ve şömine başında okunan kütük kadar romanlar bundan ötürü yazılırdı.

Oysa, şimdilerde o kadar fazla dikkat dağıtıcı hobi malzemesine sahibiz ki, aralarında akrobat misali gezinerek zaman yetiştirme derdine düşmüş durumdayız. Atalarımızın dertleri bizim için hayal edilmesi dahi imkansız bir muammadan ibaret. Bu bakımdan edebiyat gibi halihazırda pazarlama ve hayal satma sektörünün kökleri en eski kolunda da yeniliklerin ortaya çıkması şaşırtıcı değil.

Fast-Food kültürü, tüketmenin var olmanın şartı olduğunu öğretir bizlere. Konforlu, huzurlu, fazla kafa yormadan ve zaman kaybetmeden… Bildiğimiz tek şey de budur: tüketmek, daima tüketmek. Anlatıları da tüketiriz bu bağlamda düşünüldüğünde. Ayrıca, yemek yerken yaşanılan tüketimin zamanla birlikte öğütmenin başka bir şekli haline gelişi, belirli yansımalarla yazında da kendini gösterir. Köşebaşlarında yenen hızlı yemekler gibi, süratle okunan ve unutulan hikayeler yazılır günümüzde. Böylece, nitelikle ilgili kaygılar ve tartışmalar ortaya çıkar. Nitekim, bırakın romanı, hikâyeler bile artık uzun olmakla itham edilir durumda. Öyle ki, mikro öykü türü belki de Bitcoin misali beklenmedik bir yükselişin tam ortasında. Normal değil mi zaten? İyi bir hikâyesi olanın kraldan farkı olmaz. Hele de seni, beni yani bizi anlatıyorsa. Sanırım bilişsel gelişimin sınırlarını tahayyül etme çabası, bilimkurguyu evlere servis bir amme hizmeti kılacak. Evrimsel psikolojinin anlatıcılık geleneğini öyle ya da böyle koruyacağı da muhakkak. Yine de, zamanın muhteriz darbeleri epey toz kaldıracak diye düşünüyorum, ne dersiniz?

Emre BOZKUŞ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir