“Mücadele etmeden mutlu olunmaz, her mutluluk az çok bir çaba ister.”
İrade Terbiyesi, Jules Payot
Bizler daima zirveyi gözleriz, bu gayet gayet normal. Zira, zirveye ulaşmak, mükemmel formuna kavuşmak birey açısından anlaşılabilir isteklerdir. Bir yola çıkıldığında en iyi olmayı arzulamak işin doğasında bulunur. Ancak bizler açısından zirveye ulaşan yolun en dipten başladığı ve bu yolun tüm meşakkatli sürecini atlatınca hedefe ulaşacağımız gerçeğini gözden kaçırmamak gerekir; ayrıca zirveye ulaşanların da dibe vuranların da yalnızca son kertedeki hallerini görür, biliriz; halbuki her durum bir sürecin sonucudur. Emek ve zaman katılarak aşılan sürecin neticesinde ortaya başarı çıkarılır.
Elbette bazıları şanslı doğar, aileden genetik ya da maddi manevi miraslarını alırken çoğunluğun aksine hayata birkaç adım önde başlar. Bu avantajlara sahip olmayanların yaşamı ise devamlı bir mücadele ve çekişmeyle yoğrularak şekillenir. Fakat bir ayrıntıyı unutursak, bütün planlar boşa çıkacaktır; istemekle elde etmek arasındaki boşluğun muhatabı yalnızca biziz, halihazırda herkes kendi yolunda yürürken bu boşluğun doldurulması eylemini başkasından beklemek aptalca olmaz mı?
Kazanımların veya kayıpların hayata dair olduğunu bilmek, kaçamak yollar kollamak yerine gerçeğin yüzüne bakarak çözüm üretmeye çabalamak insanın özsaygısının bir göstergesi değil midir zaten? Yaşadıklarımız bizlere durmak için şans vermez, düştüğümüz yerden doğrulurken zamanı duraklatıp telafi imkanı sağlamaz ya da aldığımız derslerin neticesinde ödül sunmaz. Ödülü bulacak olan da, alacak olan da biziz.
Bununla birlikte, her şeye rağmen pişmanlıklar kaçınılmaz olduğundan, mücadele bazen boşuna gibi görünebilir. Ne yaparsak yapalım, bir yere varamayacağımız kanısı tüm umudu tükenme noktasına getirebilir. Lakin hayatın belirli bir istikameti olduğu söylense de yolların nasıl olacağı asla bilinemez; kuşkusuz dikenlerle dolu patikalara da çıkacaktır, yine de insanı insan yapan zor zamanlarda gösterdiği duruş, takındığı tavırdır.
Zorluklar karşısında yıpransa da yıkılmaması gerektiğini bilir, zira yaşamak dediğin şakaya gelmez, yaşadın mı tüm gücünle, dişinle ve tırnağınla yaşayacaksın. Tek bir şans verilmiştir insana, bir atış hakkı bulunur herkesin, bir atışta hedefi bulmalıdır. Hassaten sorması gerekir herkesin kendisine; yaşamın içerisinden bir doru at misali asil adımlarla geçip gitmek en insanca, en erdemli eylem değil midir sizce de?
Emre BOZKUŞ
Son Yorumlar