Aka Gündüz’ün Muhacir Türküsü Şiirinin Bize Söylediği

1913 Mayısında, Halka Doğru dergisinde (Yıl 1, Sayı 4) “Milli Türküler” üst başlığı altında, Balkan harplerinin neticesinde İstanbul’a yığılan muhacirleri temsilen bir genç kızın duygularını dile getiren “Muhacir Türküsü” adıyla bir şiir yayımlanmıştır. Tabiidir ki bu duygular tüm muhacirlere de atfedebilir. Çok sevilip okunduğu anlaşılan bu “yalvarış” şiirini, harf inkılabından evvel çıkan bir seçkide görmüştüm. Burada metni sunulan ise Avâmil Tuhfe ve Mu‘ribi kitabının kapaktan sonra gelen ilk sayfası içine yazılmıştır. Bu kayıtta, şiirin adı ve şairi belirtilmemiştir. Bu nüshanın altında aynı zamanda kitabın da maliki olan “Çerkeş Kazası Hamidiye Medresesi Talebe-i Ulûmundan Timurî Şeyhzâde Muhyeddin” kaydı vardır. Kendisinde bulunan bu kitaptan şiirin fotoğrafını almamıza müsaade eden sahaf Nusret Cimillioğlu’na tekrar teşekkür ederim.

Bu medrese talebesi hakkında başka bilgimiz yoksa da, okulu, Hamidiye medresesinin Çankırı ilinin Çerkeş kazasında II. Abdülhamid döneminde açıldığını biliyoruz. Bu sebeple, padişahın adına izafetle Hamidiye medresesi denilmişti. Çerkeş kazasına tâbi Karacaviran nâhiyesine mülhak Atkaracalar karyesindeki bu medrese hakkında Murat Tarhan’ın yüksek lisans tezinde bazı bilgiler vardır.

Şiirin el yazısıyla kaydedildiği Avâmil Tuhfe ve Mu‘ribi, Maarif Nezaret-i Celilesinin 25 Ramazan 314 [27 Şubat 1897] ve 15 Şaban 312 tarihli 612 numaralı ruhsatnamesiyle Duyûn-ı umumiye dairesi karşısında Hurşid matbaasında Dersaadette, 1318de, tab olunmuştur.

Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy, “1912-1913 Balkan Savaşlarının Edebiyata Yansıması”nda bu şiiri de alıntılamıştır. Basılı metinle, elimizdeki nüsha arasında bazı farklar vardır. En önemli fark, basılı metnin ikinci dörtlüğünün ilk dizesinin yerinden alınarak el yazması nüshada birinci dörtlüğün sonuna eklenmesidir. Bu dize, sonraki her dörtlüğün sonunda da “eyzan” notuyla nakarat olarak tekrarlanmış, böylece dörtlükler “beşlik” halini almıştır. Bu sebepten olacak, elimizdeki nüshada ikinci dörtlük hayli farklılaşmıştır. Ayrıca üçüncü dörtlükteki “gardaşım” nüshamızda “dostlarım”a çevrilmiştir. Dördüncü dörtlükteki, Yenisoy’un zuhulen “kapıdan” diye verdiği kelime “kapından” şeklindedir.

Çocukluğumda rahmetli annemden birçok muhacirlik hatıraları dinledim. Kendisi muhacirliği yaşamamıştı ama büyüklerinden işittiği acı hikâyeleri zaman zaman naklederdi. Muhacirlikte açılan yaralar, aradan yarım asır geçmesine rağmen hâlâ kapanmamış, taze idi. Malum ya, Trabzon da Birinci Cihan Harbinde, bugün Ukrayna’nın uğradığı gibi Rus işgaline uğramıştı. Dedemler, Amasya’nın Taşova içlerine kadar savrulmuşlardı. Döndükleri gün, Çepni’nin evinde yedikleri bir öğün aştan ötürü bu aileye duydukları minnet sonsuzdu.

Burada Tuna boyundaki göçmen kızı şarkısı akla düşüyor. Aka Gündüz’ün şiirini okurken onu da Kenan Adil’den tıklayıp (https://www.youtube.com/watch?v=clSHr1wOfS4) dinleyebilirsiniz. Duamız şu olsun: Allah kimseyi göçmen düşürmesin!

“Ben bir göçmen kızı gördüm Tuna boyunda
Elinde bir deste gül var
Hasret koynunda
Doğru söyle göçmen kızı
Annen var mıdır?
Ne annem var ne babam var
Kalmışım öksüz
Sen bir öksüz ben bir garip
Alayım seni
Alayım da gurbet elde
Sarayım seni …”

Suriye muhacirlerine karşı dünyaya parmak ısırtan üstün bir konukseverlikten sonra, gelenleri toplumla bütünleştirmede, yurduna döndürmede yeterli siyasetin geliştirilememesi, toplu durumun değişmesi, seçimin yaklaşması, seçimde iktidar partisini göçmenler üzerinden vurma isteğiyle göçmenlere karşı yönelen nefret ve ayrımcı jargonun ayyuka çıktığı bir dönemde, belki bu kızcağızın sözlerine kulak asmak, bizi göçmenlere karşı biraz daha anlayışlı, müsamahakâr kılabilir.

Bu vesileyle belirtelim ki, basılı bir şiirin bile el yazısıyla çoğaltıldıkça başkalaştığını göstermesi, İstanbul’da çıkan bir dergideki şiirin Anadolu’nun içlerine gitmesi ve Çerkeş’teki bir medrese talebesince alımlanması ilgi çekicidir.

[MUHACİR TÜRKÜSÜ]

1

Bir muhacir kızıyım,
İntikam yıldızıyım;
Acı benim halime
Yüreklere sızıyım.
Atma beni efendim.

2

Ben de senin gibiydim;
Gül bağçeli evimde
Gonca gelin gibiydim
Gül bağçeli evimde.
Atma beni efendim.

3

Darağacı kuruldu,
Ne arandı soruldu;
Anam babam dostlarım
Hep bir günde boğuldu.
Atma beni efendim.

4

Kul et beni evine;
Öksüz gönlüm sevine;
Koğma beni kapından
Su dökeyim eline.
Atma beni efendim.

5

Doğrusunu söylerim,
Ne arz kaldı ne yerim;
Bir lokmayı acıma
Yüreğimi ben yerim.
Atma beni efendim.

6

Dört tarafım karanlık;
Bu mu aceb insanlık?
Her bir kapı kapalı
Hani eski a‘yânlık?
Atma beni efendim.

7

Ne ışık var, ne seda
Ne merhamet, ne vefa
Söyle bana yâ Rabbi
Bu ne âlem, ne dünya?”
Atma beni efendim.

Aka GÜNDÜZ

Fethi GEDİKLİ

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *