“AYIRTSAN” KELİMESİNİN PEŞİNDE: KADINLARIN SAYLAV (MİLLETVEKİLİ) SEÇMESİ VE SEÇİLMESİ

Afet İnan’ın, Atatürk ve Türk Kadın Haklarının Kazanılması-Tarih Boyunca Türk Kadının Hak ve Görevleri (MEB, İstanbul 1964, 142) kitabında denk geldiğim “ayırtsan” kelimesinin peşine düşünce Türkiye’de kadınlara siyasi hakların verilmesi hazırlıklarıyla karşılaştım. Gerçekten kadınlara 1930’da belediye seçimlerine, 1933’te muhtarlık seçimlerine ve 1934’te genel seçimlere katılma hakkı tanınmıştır. Bunlar bilinegelen ve çeşitli kaynaklarda ele alınan hususlardır.

“Ayırtsan” kelimesine dönersek… Malatya mebusu General İsmet İnönü ve 191 arkadaşının Teşkilatı Esasiye Kanunun (Anayasanın) 10 ve 11 nci maddeleriyle İntihabı Mebusan (Milletvekili Seçim) Kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bu kanuna bir madde eklenmesi hakkında kanun teklifleri üzerine 4-XII-1934 günü Meclis Teşkilatı Esasiye Encümeni mazbatasının kaleme alındığını görürüz.

Bu mazbata, Cengiz Çetintaş’ın kitabı, Cumhuriyet’in On Birinci Yılı 1934: TBMM Tutanakları Yıllığı: 15 içinde (1. baskı 2022, 620) vardır. Mazbatanın aslı Meclis zabıtlarındadır. Ancak benim denk geldiğim metnin taşrada, Mersinde bir mahalli gazetede yayımlanmış olması, ayrıca dilinin “yeniliği” sebebiyle gazetedeki haberi bir kısa notla yeniden yayımlamayı yararlı buldum.

Gerçekten Yeni Mersin Gazetesi, mazbatanın kaleme alınmasından bir hafta sonra (11 Birinci Kânun [Aralık] 1934, Salı, s. 2) “Özenle Okunacak sözler” başlığını attıktan sonra, onu okurlara, yeni kelimelerin ayraç içinde karşılıklarını vererek sunmuştur:

“Özenle Okunacak Sözler”

Kadınların saylav (-mebus) seçebilmesi ve saylav seçilebilmeleri işi Büyük Millet Meclisi Teşkilatı Esasiye Encümeninde konuşulduktan sonra bu sorak (-mesele) hakkında özenle okunmağa değer bir mazbata yazılmışdır. Bu mazbatadan şu sözleri alıyoruz.

“…Encümenin genel müzakeresini kadınların saylav seçmesi ve saylav olması teklifi ulus ve ulusun (-devlet) en başlı ayırtsanlarından biri olan değişikçiliğin (-inkılapçılık) bir parlayışı (-tecellisi) olmak üzere görüldü. Kurtuluş günlerindenberi kadınla erkeklerin siyasal haklar bakımından hiç bir [a]y[ı]rdımı (-farkı) olmadığı kamumuzun (-hepimizin) onay (-muvafık) bulduğumuz bir gerçekliktir. Kaldı ki ulusal savaşda Türk kadını boynunun borcundan ötesini de yapmışdır. Kadın evde bütün işlerini yapdıkdan sonra okula (-mektebe) girdi. Okudu, yazdı, öğrendi, gözü açıldı. Ulus ve belediye işlerine karışdı. Hakim bile oldu. Kadın bütün bu yönlerde gereği gibi olgunluğunu gösterdi. Ulus bundan faydalandı. Övünç (-iftihar) duydu. Saylav (-mebus) seçememesi, saylav olmaması bir eksiklik görünüyordu. Şimdi bu onurlu işi görmek kurunu gelmişdir. Eski maddede saylav seçmek yaşı on sekiz iken layihada yirmi iki yaşını bitiren diye gösterilmişdir. Saylav seçmek yaşı olduğu gibi bırakılmışdır. İşte bunun için encümen bu layihayı pek onay bulmuş ve genel (-umumi) [hey’ete] sunmuşdur.”

Mazbatadaki bazı ifadeler, gazetenin sunuş cümlesinden anlaşılacağı üzere Yeni Mersin Gazetesindeki “haber metnine” alınmamıştır. Ayrıca aktarma esnasında bazı başka değişiklikler de olmuştur. Mazbatada “inkılapçılık”, “değişimcilik” kelimesiyle ifade edilirken, Yeni Mersin Gazetesinde bu, “değişikçilik” olmuştur. Yine aynı biçimde mazbatadaki mektep karşılığı “okula”, gazetede “okul” olmuştur. Az bilinen bir husus mektep için ilkin “okul” değil “OKULA” kelimesinin önerilmiş olduğudur.

“Ayırdım” (fark) ise gazetede sehven “yardım” diye çıkmıştır. “He’yete” kelimesi de düşmüştür.

Belirtelim ki, burada “mektep” karşılığı “okul”un ilk kullanımlarından biriyle karşı karşıyayız. “Zaman” kelimesi için yine Arapça “çağlar” anlamına gelen “kurun” (tekili “karn”) tercih edilmiştir. Bugün “milletvekili” diye ifade ettiğimiz kavram, mazbatada, Kıpçak Türkçesinden alınan ve “seçilmiş” demek olan “saylav” kelimesiyle ifade edilmiştir. “Ulus” kelimesinin karşılığı nedense gazetede “devlet” olarak gösterilmiştir. “Millî” kelimesi karşılığı “ulusal”, “siyasî” kelimesi karşılığı “siyasal” da hayli erken bir tarihte burada karşımıza çıkmaktadır. “Onay” uygun, muvafık; “övünç” iftihar; “onurlu”, şerefli; “sorak” mesele; “parlayış” tecelli; “kamu” hep yine burada karşılaştığımız kelimelerdendir. Bunların birçoğu muhtemelen ilk kez 1934 yılı içinde icat edilmiş veya yeni anlam yüklenmiş olarak dilde dolaşıma sokulmuştur.  

Tekrarlama pahasına belirteyim ki, benim, bu mazbataya ulaşmama yol açan “ayırtsan” kelimesinin yapısı izaha muhtaçtır. “Fârik vasıf ” (vasf-ı fârik, alâmet-i fârika, çoğ. evsaf-ı fârika) yani ayırıcı vasıf anlamında türetildiği anlaşılan “ayırtsan”, belki kanıksamak, kanıksanmak fiilleri gibi varsayılan “ayır(d)/t-sa-mak”, “ayır(d)/t-sa-n-mak” fiillerinden ad yapan bir –An ekiyle (ayırtsa-n) türetilmiştir (Sanat GÜLEN, “Eski Türkçede Fiilden İsim Yapan -(X)ŋ ~ -Aŋ Eki ve Çağdaş Uygurcadaki Türevleri Üzerine Bir Deneme”, International Journal of Old Uyghur Studies, Cilt: 5 Sayı: 1, 2023). Bu arada çağdaş Uygurcadaki ekin –Aŋ biçiminde olduğunun kaydı düşülmelidir.

Mebus/milletvekili karşılığı “saylav” bir müddet kullanılıp terkedilmiştir; alâmeti fârika karşılığı “ayırtsan” ise bu kadar bahtlı olamamış, bir şimşek gibi çakıp sönmüş, yaşayamamıştır.

Sonuç olarak bu haber hem kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmeleri bakımından hem de dil tarihi bakımından önemli bir metin değeri taşımaktadır.

Fethi GEDİKLİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir