Duygu, düşünce ve bilgilerin bilinçli veya bilinçsiz her türlü araçla başkalarına bildirilmesine iletişim diyoruz. Eğer ileti tek taraflı olursa buna iletim diyoruz. İleti iki tarafta da anlamlı bir bütünlük oluşturursa buna iletişim diyoruz.
Günümüzde sürekli etkili iletişim kurmaktan bahsedilir. Bu konuda kitaplar yayımlanır. Kurslar verilir. Konuşmalar yapılır.
İletişim konusunda kapımızın ne kadar aralık olduğunu aşağıdaki hususları dikkate alarak değerlendirebiliriz:
1. Ön yargılarımız sağlıklı iletişimin önünde en büyük engellerden biridir.
Amerika’da kadın erkek eşitliğine inanan bir grup akademisyeni iki odaya alıp, iki gruba da aynı filmi göstermişler. Filimde yeni doğan bebek bazen uyuyor, bazen uyanıyor, bazen de gözlerini kocaman açıp kameraya bakıp ağlıyor. Bir grup akademisyene bebeğin oğlan olduğunu diğer grup akademisyenlere ise kız olduğu söylenmiş. Film izlendikten sonra gruplardan bebeğin davranışlarının yorumlanması istenmiş. Bebeğin oğlan olduğu söylenen grup bebek ağladığında “bebeğin sinirlendiğini,” bebek kameraya baktığında “bebeğin kamerayı merak ettiği” yorumlarında bulunmuşlar. Bebeği kız sanan akademisyeler ise bebek ağladığında “Bebeğin uykusu geldi” Bebek kameraya bakıp gözlerini kocaman açmasına ise “bebek kameradan korktu” şeklinde yorum getirmişler.
Önceden ezberlediğimiz ve doğru sandığımız şeyler sonucunda; bakış açımız, yorumumuz ve iletişimimiz sağlam bir zemin üzerine oturmayabilir.
2. İletişimde güven çok önemlidir. Sözleri ile davranışları birbiriyle tutarlı olmayan kişinin sözlerine nasıl inanabilirsiniz?
Delikanlı kız arkadaşına telefonda iltifatlar yağdırır. “Seni canımdan çok seviyorum. Seninle bir aradayken kendimi cennette gibi hissediyorum. Sen benim hayat kaynağımsın. Günüm, gecem, ayım, yıldızım, güneşim, sultanım, baş tacım sensin”
Kız sorar “Ne zaman buluşalım?” delikanlı, “Hava çok soğuk olmazsa cumartesi buluşabiliriz.” der.
3. Amir-memur, patron-işçi, öğretmen-öğrenci gibi aralarında heyerarşik bir ilişki bulunan kişiler arasında güç aralığı dediğimiz mesafe ne kadar fazla ise iletişim o ölçüde azdır. Kişiler gerek korku, gerek zarar görme, gerek menfaat elde etme saikleriyle gerçek bir iletişim içinde olmazlar.
Amir sürekli memurları odasına toplar onlara fıkra anlatırmış. Fıkralara hepsi gülermiş. Bir gün yine memurlar odasında fıkra anlatıyor herkes gülüyor ama bir kişi hiç bir fıkraya gülmüyor. Sormuş “Sen neden gülmüyorsun?” Memur rahat bir eda ile “Ben bu gün istifa dilekçemi verdim müdür bey” demiş.
4. Çok konuşmak, gereğinden fazla konuşmak sağlıklı iletişimi engelleyen hususlardan biridir. “Çok mal haramsız çok söz yalansız olmaz” şeklinde bir atasözümüz falza konuşmanın muteber olmadığını anlatırız.
“İstiridyeler dolunayda tam olarak açılırlar, yengeç açık olduğunu görünce istiridyenin içine bir taş ya da yosun atar, böylece istiridye bir daha kapanamaz ve yengecin yemi olur. Bu ağzını çok fazla açıp kendisini dinleyicinin insafına bırakan kişinin kaderidir.” diyen Leonardo da Vinci’nin uyarısına dikkat etmek gerekir.
5. Kendi kendimizle konuşarak da (iç monolog) kendimizle iletişim kurarız. Eğer kendimizle ilgili negatif genellemeler yaparak kendimize ket vurursak, hem kendimizle hem de başkalarıyla sağlıklı iletişim kuramayız. Ama iç monologu kendimize olumlu telkinler şeklinde kullanarak motivasyonumuzu artırabiliriz.
6. İletişimde karşıdaki kişiyi dostça dinlemez, yargıç gibi dinlersek aramızda doğru bir iletişim olmaz.Yargılayıcı, yaftalayıcı, açık arayarak, etiketleyici dinlemek iletişim kapımızı kapamak demektir. İyiniyetin olmadığı, siyasetin egemen olduğu, okumanın ve muhakemenin yerleşmediği toplumlarda yargılama, yaftalama, etiketleme tarzında yaklaşım yaygın bir davranıştır.
7. Doğruyu söyleyince; dışlanma riski, zarar görme riski, azınlıkta kalma riski varsa orada sağlıklı iletişim kurulmaz. Bizde “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” sözüyle doğruyu söyleyenlerin dışlanacağı ve zarar göreceği belirtilir. Doğru söyleyene “Doğrucu Davut” diye olumsuz etiket vururlar. Gerçeklere dayanmayan iletişim sahte bir dünya oluşturur.
8. Sosyal medyayı genelde eğlence, sosyal etkileşim ve gerçeklerden kaçmak için kullanıyoruz. Ben sosyal medyayı eğitim amaçlı kullandığımı düşünüyorum ama genel kullanımdan tamamen uzak olduğumu söyleyemem. Facebook, twetter, whatsapp, instagram gibi sosyal medya araçları bir çeşit hep birilerine görünme, başkalarının beğenilerini toplama ve varolmaya çabası gibi geliyor bana. Bu ise iletişimi kendi inisiyatif alanımızdan çıkarıp başkalarının sanal onayına sunmak demektir. İletişim içinde olalım derken maksadının zıddına gelişmeler yaşanıyor.
9. Günümüzde kelimeler sadece anlaşmak için değil kandırmak, bir gerçeği örtmek maksatlı olarak da kullanılıyor. Bu durum iletişimin sahte bir zemin üzerinde durması demektir. Örneğin “sürgün” kelimesi yerine “göç” kelimesi kullanılır. “Propoganda Bakanlığı” yerine “Halkı Aydınlatma Bakanlığı” ismi verilir. “Savaş Bakanlığı” yerine “Savunma Bakanlığı” isimleri verilir. “Zam” kelimesi yerine “Fiyat düzenlemesi” gibi.
Günümüzde kelimeleri değiştirerek düşüncelerimize istenen yön verilebilmektedir. Bu kitle iletişim araçlarıyla sağlanmaktadır. Bizler kitle iletişim araçlarıyla aydınlanacağımız yerde kitle iletişim araçlarıyla karanlığa sürüklenebiliyoruz.
Daha çok şey söylenebilir. Gerçek iletişime kapımız ne kadar aralıktır düşünmek gerek!
Durdu GÜNEŞ
Son Yorumlar