Su Hayattır!…

Sadece insan neslinin değil dünyadaki tüm canlılığın devamı için su en vazgeçilmez temel ihtiyaç maddesi. Ve ne yazık ki en kıymet bilinmeyeni, en hor kullanılanı. Öyle ki kültürümüzde, para etmeyen şeyler için kullanılan sudan ucuz diye bir tabir bile var.

Aslında dünyadaki toplam su miktarı değişmez çünkü su döngüsü kapalı bir sistemdir. Buharlaşma, kristalleşme ve tekrar suya dönüşme şeklinde olan bu sistem kendi kendini koruyacak ve besleyecek şekilde işliyor. Bu açıdan bakıldığında insan ister istemez şunu düşünüyor. Madem su miktarı artmıyor ve azalmıyor, o halde ne diye panikliyoruz?

Bu yaklaşım teoride doğru olsa da pratikte işler öyle yürümüyor. Sorun şu ki, hızla artan nüfus, kişi başına tüketilen su miktarı ve bu kadar nüfusu besleyecek gıdanın üretimi düşüldüğünde tüketim hızı su döngüsünden önde gidiyor. Buna bir de yoğun israfı eklerseniz bu konuda duyarlı olan, hep su tasarrufundan bahseden insanların haksız olmadığını göreceksiniz. En basitinden, bir kez boşalan su havzalarının tekrar dolması için dört yıl süreyle normalin üstünde yağış olması gerekiyor.

Peki,  suyun tüketiminin bir de bize hiç görünmeyen bir tarafı olduğunu biliyor muydunuz?

Öncelikle işe üretim zincirinden başlamak lazım. Mesela bir fincan kahvenin üretim aşamasında 140 litre su tüketiliyor. Bir hamburgerin su olarak maliyeti ise 126 damacana. İnanılır  gibi gelmeyeceğini biliyorum. Yani sonuçta kahve için bir fincan su hazırlarken, bir litre su da yıkarken kullansak 1200 ml su eder. O zaman geriye kalan 139 litre su nereye gitti?

Aynı şey hamburger için de geçerli. Kahve ve hamburger örneği günlük hayatta ihtiyacımızdan fazlasını tüketmemek ya da tüketeceğimizden fazlasını almamak için bir örnek. Tükettiğimiz her şeyin önümüze gelmeden önceki yolculuğunu düşünecek olursak suyun kullanılmadığı tek bir aşama bile yok. Burada her zaman suyun bizim tarafımızdan kullanıldığını düşünmek yanlış olur, bir de dolaylı kullanımı söz konusu.

Tarımda damla sulamayla iş çözülmüş gibi gözükse de hâlâ yağmurlama yöntemiyle sulanan araziler var. Coğrafi koşullara yani arazi yapısına ve yağış dorumuna göre ürün ekilmeyip sadece ürünün piyasa değerine göre tarım yapılması da yeraltı sularının çekilmesine sebep oluyor. Uzun vadede alınacak tedbirlerden biri de ülkemiz için bir sulama haritası çıkarılması.

Şunu da ekleyelim,  olmadı deniz suyu arıtılır ne olacak yani diyen aşırı rahat grup size vereceğim cevap hiç hoşunuza gitmeyecek. Popüler söylenişiyle o iş öyle değil. Bu hem çok pahalı bir yöntem hem de bu işlem esnasında doğaya salınacak karbon izinin çok büyük olacağı ifade ediliyor. Bunu yapan ülkeler yok mu, var ama bunu çok sayıda ülke yapmaya başladığında sadece su döngüsü değil yaşamın, doğanın bütün işleyişi sil baştan değişecektir. Zira tabiatta en küçük bir sapma ya da kırılma çok daha büyük olaylara sebep olur. Tıpkı kelebek etkisi gibi.

Ne yapalım yani su olmadan hayat da olmuyor? Haklısınız su olmadan hayat olmaz ama yapabileceğimiz şeyler var, devlet, sanayici, vatandaş ve çiftçi olarak yapabileceğimiz şeyler.

Atık su tesislerinin çoğaltılarak tarım sulamasında bu suyun kullanılması epey işe yarayacaktır. Bu konuda İsrail iyi bir örnek.  Tarımda kullanılan suyun yüzde 40’ı atık suların arıtılmasıyla elde ediliyor. Burada iş devlete ve sanayiciye düşüyor.

Biz de vatandaş olarak basit bir kaç önlem alabiliriz. Bu sayede hem su tasarrufu yaparak doğayı korumuş hem de su faturasını azaltmış oluruz. Mesela evlerde kullandığımız klozetlerse su seviyesi yarı yarıya düşürülebilir. Çeşmelerimizin su basıncını düşürmek de hatırı sayılır su tasarrufu yapmamızı sağlıyor. Arabalarımızı bebek banyo yaptırır gibi sürekli yıkmamanın da çok anlamı yok. Duşun altında yarım saat beklemek su israfından başka bir işe yaramaz. Daha çok su kullanmak daha temiz olmak demek değildir. Bulaşıkları elde değil de bulaşık makinesinde yıkamak hem su, hem zaman, hem enerji tasarrufu yapmanızı sağlar. Yalnız burada şunu unutmamak lazım. İlla o bulaşıklar elden geçecekse makinenin harcayacağı suyun üç katını çeşmeden akıtmaya hiç gerek yok. Bir litre ılık su işimizi çok rahat görür.

Unutmayalım ki suyu harcarken dünyadaki bütün insanlara karşı sorumluyuz. Hem sadece yaşayanlara karşı değil, gelecekte doğacak olanlara karşı da. Suyun parasını ödüyor olmamız ona tek başına sahip olacağımız anlamına gelmiyor. 

Nejla ŞEN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir