Küresel salgının en dehşetli vaktinde, Türk Dili ve Edebiyatı profesörlerinden İsmail Hakkı Aksoyak’tan bir ileti aldım. 3 Nisan 2020 günü saat 14.23’de yazılan bu iletide; “Bir metin konusunda yardım eder misin?” sorusuyla karşılaştım. Aynı soru hem bana, hem de tanımadığım Ferenc Csirkes’e yöneltilmişti. Aynı gün 14.42’de “Hocam elimden gelen bir şeyse memnuniyetle…” diye mukabele ettim. Bunun üzerine yine e-posta yoluyla hoca telefonumu istedi. Ardından beni arayıp TEBDİZ’i anlattı ve 1983 yılında ağabeyim Yusuf Gedikli ile bile yayımladığımız Çağdaş Azeri Şiiri Antolojisi’nin metnini word dosyası olarak göndermemizi ve her bir kelimesinin TEBDİZ’e girilmesini rica etti.
“Bir Dil Uğraşırının Gözünden TEBDİZ” adlı bir makale yazan Diba Bahadıroğlu’nun tanımıyla bu proje, “TEBDİZ, açılımıyla Türk Edebiyatının Bağlamlı Dizinleri ve İşlevsel Sözlüğü, 2015 yılında Gazi Üniversitesinin girişimi ile hazırlanan ve XVI.yy’dan başlayarak Türk edebiyatının ürünlerindeki sözcüklerin metin bağlamı kapsamında değerlendirilip bir bağlamsal sözlük hazırlamayı amaçlayan projenin adıdır.”
Ben de iflah olmaz bir kelime delisi olduğum için Aksoyak’ın önerisini memnunlukla kabul ettim. Çünkü hoca bana umum Türkçenin başlangıçtan itibaren her koluyla birlikte Uygur elinden Balkanlara, Ortadoğudan Sibir eline varınca her yerde ortaya konmuş yazılı edebiyatının kelimelerinin tek tek TEBDİZ adını verdiği sözlüğe işleneceğini anlattı. Bu benim de rüyasını gördüğüm bir projeydi. Dilimizin güzelliği, disiplini, matematikliği yanında söz varlığı yönünden de çok zengin bir dil olduğuna inanıyordum. Bununla birlikte, bu dilin esaslı bir sözlüğünün henüz yapılmamış olduğu kanaatini taşıyordum. İddialı bir şey söylediğimin farkındayım, ne ki, bundan eminim. Bu sebeple, 10 yıldır ben de aklınıza gelen/gelmeyen okuduğum her türlü malzemeyi tarayarak, derleyerek bir sözlük yapmaya başlamıştım. Şimdi İsmail Hakkı Aksoyak, benim tek başıma yapmakta olduğum sözlük işinde yardımımı rica ediyordu. Hiç tereddüt etmeden evet dedim. Az önce belirttiğim üzere, “taçlı sıvaşkı” ayları idi, evden dışarı çıkmak yasak edilmişti. Böylece yasaklı günlerde anlamlı ve ruhumu tatmin edecek bir işle uğraşmış olacaktım.
Hiç duraksamadan he derken bu işin çok vakit alacağını, hatta itiraf edeyim, hayli de güç olacağını kestirememiştim. Bir kelimenin anlamını vermek, zannedilebileceği denli kolay bir iş değil! Herhangi bir sözlükte yer almayan birçok kelimeyi ilk defa siz tarif edeceksiniz! Galiba sözlük yapmanın pek çok güçlüğü yanında, biri de, uygun karşılıkları bulup yazabilmektir. Bu yolda hayli ter döktüğümü niye saklayayım?
Gerçekten bilgisayarın başına her oturuşumda kaç dakika çalıştığımı bir defterciğe kaydettim. Bu yazıyı yazarken yaptığım toplamaya göre “Çağdaş Azeri Şiir Antolojisi”ni TEBDİZ’e işlerken 13715 (on üç bin yedi yüz on beş dakika sarf etmişim. Saat hesabına vurunca 229 saat ediyor. Bu da günde sekiz saat mesaiden 28,6 güne denk geliyor. Demek, handiyse bir aylık vaktimi TEBDİZ’e bu kitabı girmekle geçirmişim. Tabii devamlı bir çalışma biçiminde değil bir süreç içinde tamamlanan çalışmayla… 7 Haziran 2020 günü başlayıp 4 Mayıs 2022 günü bitirmişim!
Bitirdikten sonra TEBDİZ adlı bu muazzam işi anlatan bir yazı yazmak istiyordum. Bugün (7 Mart 2023 Salı) İsmail Hakkı Aksoyak hoca, bana TEBDİZ’in geldiği aşamadan ve “Lehçediz” uygulamasından bahsetti. Kendisinden edindiğim bilgiye göre, birçok kurum abone olup kullanıcılarına bu değerli sözlüğü sunmaktaydı. Hatta Azerbaycan Milli İlimler Akademisi de uygulamaya abone olmuştu. Elbette bunun daha da yayılması, bütün üniversitelerin bu çalışmaya abone olarak destek vermesi, projenin bir an önce tamamlanmasına yardımcı olacaktır. Tek tıkla bin yılların söz varlığına ulaşma ve aranan kelimeyi bağlamları içinde görme, kullanıcıya muazzam bir imkân sağlayacaktır.
Bir örnek vermek isterim. Cumhuriyet döneminde “tatil” karşılığı “dinlence” kelimesinin teklif edildiği malumdur. Birçoğumuz bu kelimeyi yeni türetilmiş sanırız. Mesela çok değerli Kubbealtı Lugatı “yeni” notuyla bu bilgiyi tekrar ediyor ve “dinlence” için “tatil” karşılığını veriyor. Ancak orada verdiği ikinci örnek cümle, (Ahşapla çalışmak benim en büyük dinlencem (Yelken Dünyası).) “tatil” anlamıyla uyuşmuyor! “Tatil” anlamı yanı sıra, “dinlendiren şey” diye ikinci anlamı vermemiş olması, Kubbealtı Lugatı’nın eksikliği sayılmalıdır. O ikinci örnek, aşağıda gelecek Ümmî Sinan’ın kullandığı anlamla şaşırtıcı bir şekilde örtüşmektedir. TEBDİZ’e baktığımızda “dinlence”nin “dinlendiren şey” anlamıyla Ümmî Sinan Divanı’nda iki kez geçtiğini görüyoruz:
“ʿĀşıkların eğlencesi ism-i zātın yā Rabbenā
Cānlarının dinlencesi zikr-i zātıñ yā Rabbenā.”
*
“Reʾs-i mālımdan sorarsan kim belā-yı derd-i ʿaşḳ
Cānımın dinlencesi derd-ile devrāndur benüm.”
Ben “dinlence”nin “huzur, rahatlık” anlamında da kullanıldığını gördüm. Pendname-i Zarifî’de (Mehmet Arslan, Sivas, 1994, 97) “Yüzü karadur iki cihanda/Ana dinlence olmaz bir mekânda” denilmektedir. Nişanyan ise “Dokakinzade Yahya Bey, Yahya Bey Divanı, 1600 yılından önce” notuyla “Göŋlümüŋ eglencesisin cānımuŋ diŋlencesi!” biçiminde “dinlence” için başka bir örnek vermektedir. Demek, TEBDİZ’e bütün yazılı metinleri girdiğimizde, bir kelimenin ne zaman, hangi eserde, hangi anlam veya anlamlarda kullanıldığını görebileceğiz. Bu örnek, bize daha alınacak hayli mesafe olduğunu göstermektedir. Böyle olmakla birlikte, kervan yola çıkmıştır! Gitgide eksiklikler giderilecek; her gün daha mükemmel; tanıklı, bağlamlı, “doğum tarihli” bir sözlüğe kavuşmak için adımlar atılacak, mesafeler alınacaktır.
TEBDİZ’e divanlar girildi, giriliyor. Ağızlar giriliyor. Mamuşa, Tirebolu, Kayseri, Şanlıurfa, Lübnan, Bolu, Muğla ağızları girilmiş. Tarih kitapları, kronikler de girilince, elimizin altında düşüncenin, edebiyatın, dinin kısacası kültürümüzün devasa bir hazinesi, mutena yerini almış olacak! Ancak başta Cumhurbaşkanlığı, Meclis Başkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, TÜBİTAK, TÜBA, TDK, hatta TÜRKSOY gibi kurumların bu projeyi desteklemesi, himaye etmesi, teşvik etmesi çok yerinde bir “kamu hizmeti” olacak; eserin daha hızlı ve eksiksiz surette tamamlanmasını olanaklı kılacaktır.
Biliyorum, sayısız dil sevdalısı kendi bucaklarında karınca kararınca Türkçeye hizmet ediyor. Bunların birbirleriyle irtibata geçmeleri, birbirlerinin çalışmalarına yardım etmeleri, birbirlerine el tutmaları gelecek kuşaklara dev bir miras bırakmamızı mümkün kılacak, torunlarımızca hayırla, sevgiyle, saygıyla anılmaya vesile olacaktır.
Sözlük yapmak hiçbir zaman bütünüyle tamamlanacak bir iş değildir. Çünkü diller devamlı surette kendilerini üretirler. Diller çok “ürentili”dirler. Her gün onlarca, yüzlerce kelime doğup dile katılmaktadır. Facebook gibi, Twitter gibi, Instagram gibi mecralar ve hatta Whatsapp vb. uygulamalarla neredeyse halkın tamamı “yazar” konumu elde etmişken, yazılı hale gelen bu yeni kelimeleri derleyip sözlüğe almak, muazzam bir emek ve örgütlenme gerektirmektedir ve bu her “babayiğidin” harcı değildir. Bunun için büyük kurumlar devreye girmelidir! İşte TEBDİZ böyle bir muazzam işe bir yanından girişmiş bulunmakta ve hayli yol almış görünmektedir! Yolu ve bahtı açık olsun! Emek verenleri sağ ve esen olsunlar…
Fethi GEDİKLİ
Son Yorumlar