Şehir hayatının hengâmesinde kaybolma endişesinden kurtulmayı hayal ederken sanki mutluluğu özlemişim! Sağlıklı yaşamanın mutluluk olduğunu düşünüyorum ama hayır – herkes düştüğü her zor durumdan kurtulabilir. Önemli olan tek şey, bizim için anlam ifade eden ya da kıymet verdiğimiz şeyleri yitirdiğimizde nasıl ayakta duracağımız!
Dağlar Çağırıyor, Öyleyse Gitmeliyim!
Dağlara âşık biri olduğunuzu biliyorsanız, hiçbir plaj yada gezi sizi dağlara tırmanmak kadar heyecanlandırmaz. Dağlara tutkun pek çok dostum var(dı). Ama ben öyle biri değildim.
Bir gece misafir kaldığım bir kasabada etrafımın dağlarla çevrili olduğunu iliklerimde hissettiğim an kendimde eksik bir şey olduğunu fark ettim. Güney Almanya‘dan döndüğümde bu duygu daha da derinleşti. Tanrı dağlarında gökyüzüne kavuşan atalarımız ‘vecd’ halinin verdiği huzurla ‘zikre’ başlarmış. Çünkü iman ve ayinin birbirinden koparılamaz bir bağı var. Huzura durmadan huzura erişilmez. Allah’ın ipine inerken değil, çıkarken tutunulur zaten…
Kültürel bellek tarihte belli noktalara odaklanır. Toplumların tarihinde o anlar hep aynı kalmaz; zaman içinde toplumla birlikte anlar da değişir. Törenler, ayinler ve anlatılar bize o ilk anı hatırlatır. Sema(h) tören ve ayinlerin ayrılmaz bir parçasıdır. Bugün, bir eğlence ya da düğünde bile dönmeden oynayabiliyor muyuz?
Radloff, Sibirya’dan isimli kitabında şu Altay şarkısına yer vermektedir:
Sağ kanadını aç !
İn, İn, İn
Sol kanadını bük !
İn, İn İn
Kenarlarınla vur !
İn, İn, İn
Yüksek semaya uç !
İn, İn, İn
Ak bulutların üstüne…
Bu şarkıdaki komutlar, Mevlevî ve Bektaşi semahlarında izlediğimiz anlar değil midir? Gökyüzüne seyahat eden erenler ve mevleviler o yüzden tören sonrasında birbirlerinin miracını kutlar. Sema ve Semah’ın evren ile birleşmeye yönelik olması, aynı düşünce tarzının binlerce yıldır sürmekte olduğunu göstermektedir.
Seni ayağa kaldıran, teşvik eden ve ilham vererek ufkunu açan insanlar olsun etrafında. Onlar sarsın dört yanını.
Bana ilham veren ve birkaç yıl önce dağlar ile tanıştıran öyle bir arkadaşım olduğu için mutluyum. Ömrümde dağlara tırmanmayı hiç denememiştim, trekking topluluklarına da katılmamıştım. Belki de düz ovada yada şehirde büyüdüğüm içindir.
Yakın zamana kadar bir dağ tutkum olabileceğini de hiç düşünmedim. Beni maziyi solumaya iten o arkadaş oldu. Ancak o zamanlar neyi sevdiğimi ya da sevmediğimi veya bana neyin mutluluk vereceğini tam olarak kestiremiyordum. Bu bir karnaval eğlencesi de olabilirdi, bir boks maçı izlemek de…! Yada eşimle bıkmadan dizi izlemek…
Kısaca birçok olay ve yaşanmışlık içimdeki tutkuyu tetikledi ve dağlarda yürüyüş keyfini keşfetmemi sağladı! Kimbilir, bu sayede kültürel hafızamı tazeleme imkânı buldum. Almanların tabiriyle hayatın her deminde ‘sonuç sayılır’ hep. Biz de öyle yapalım…
Planlanmamış Geziler En İyi Maceralardır
Yaklaşan Paskalya tatilini iyi değerlendirmek ve güzel bir yol haritası hazırlamak için yine o arkadaşımı aradım. Ancak her seyahat için çok şeyler ve yerler görmek isteyen bir kişi olarak istasyona vardığımda mevcut ilk trene binmeye karar verdim! Rastgele bir yolculuk mu? Ama denemeye değer olduğunu itiraf etmeliyim. Fakat insan ne yaparsa yapsın kaderinden kaçamıyor. Babamın sağlık sorunu nedeniyle onu ‘Bin Dağlar’ olarak bilinen bir bölgedeki sanatoryuma götürmek zorunda kalıyorum. En az üç hafta ona refakat edeceğim. Ama ayrı bir otelde kalacağım. Otelde benim durumumda olan 10-15 kişi daha var. Çoğu kadın. Kimi annesine, kimi babasına, kimi kocasına eşlik ediyor. Ve en çok hafta sonları canımız sıkılıyor…
Kimsenin sanat ve kültürle uğraşacak hali yok. Müzelere gitmeyi teklif edemiyorum. “Hadi, Winterberg’e gidelim, temiz dağ havası iyi gelir” diyorum. Bölgenin ‘Büyülü Dağ’ı en fazla 20 km. ötemizde. Her öğün masamızda oturan Kosovalı genç hanım gelmek istemiyor. Ketum biri zaten. Ancak 3 gün sonra ismini öğrenebildim. Ataerkil toplum düzeninin psiko-sosyal yansımasından başka birşey değil tepkisi. Toplumunda yok sayılan genç kadının annesine zoraki refakat eder bir hali var. Umursamıyorum artık. Hayat tecrübelerim sükunetimi korumaya yeterli oluyor.
Almanya’ya ilk geldiğim 80’li yıllarda karanlık işler Kürtler eliyle yürürdü. Doğu Bloku çöktükten sonra Arnavutlar yeraltı dünyasına hâkim olmaya başladılar. Sonra Orta-Doğu savaşları ile birlikte Lübnan kökenli Araplar piyasaya çıktılar. Dikkat edersek, hepsi de dağ halkı. Hangi dağ yüksekse o dağın ahalisi sosyal ilişkilerinde ceberrut olmakta sınır tanımıyor, yani her zaman deveden büyük bir fil ortaya çıkıyor. Ne hikmettir bilinmez, Cuma namazlarında selam verdiğimde mutlaka bir kaçını görürdüm. Pezevenklik mesleğinin bile ne kadar zor bir iş olduğunu anlatırlardı… Eee, “ağalık vermeyle, eşkiyalık vurmayla” der bir atasözümüz…
Hava açık, yol sakin, yolcular keyifli ve etrafımız kış renkleri! Daha fazlasına ihtiyaç var mı? Elbette değil, olabildiğince mükemmel ve güzel bir ortam! Oluşan bu sıcak atmosferin göbeğinde tahmin edersiniz ki Doğu Avrupalılar var. Havva’nın gerçek kızları onlar. Onlarsız dünyayı nasıl görür ve severdik? Kanuni Sultan Süleyman‘ın Roxelan uğruna cihanı yakması boşuna değilmiş meğer. Ancak insan hafızası, rüzgârda bir süre ıslık çalan ve daha sonra işitilmeyen bir ağaç yaprağı gibidir! Aracımız da öyle yol alıyor işte…
Winterberg uzun yıllar önce Almanya’da ziyaret ettiğim bir yerdi, burası o zaman da çok farklı gelmişti bana. Dağlar tamamen karla kaplıydı. Anılar bir bir gözlerimin önünden geçti! Fakat bu yıl eski yıllara göre kar az yağmış. Kalabalıklar salgın yüzünden azalmış.
Kış, adı üstünde, farklı bir mevsim, farklı bir iklim. ‘Büyülü Dağ’a ulaşınca kışın büyüsü ve karlar üzerinde hışırtıyla yürümenin heyecanı hepimizi sarıyor. Âdeta büyüleniyoruz. Ve sonra yürümeye ve tırmanmaya başlıyoruz…
Dağın dibi ile doruğu arasında bir yerde neden tırmandığımızın gizeminin cevabı saklı olmalı. İşte o gizemin peşine düştük yine. Ormanda yürümek, rüzgârın sesini dinlemek, çocukluk rüyası gibi görünen harikulâde bir mevkide durmak, gençlik hayallerini hatırlamak, etrafı seyretmek ve ufukta kaybolan doğayı en iyi şekilde hissetmek. İşte hayat bu olmalı!..
Endişeniz kalmıyor, üzerinizdeki gerginlik uçuyor, o anda ölmeden önce ölüyor ve siz artık kendiniz oluyorsunuz. Allah’tan başka ne istenebilir ki?
Doğada Yürümek Bin Mucizeye Tanık Olmaktır!
Yürüyüş sırasında tabiatta eksik olan bir şey hissettim: Şelale! Böyle güzel bir konumda suların delice akmasını diledim. Ama bir mucize olmadı ve hayal kırıklığına uğradım! Dönüş yolunda bir dere gördük ve şırıl şırıl akan suyun sesini şarkı olarak dinledik.
Hepimizin İçinde Bir Çocuk Var!
Yalnız seyahat etmek ve aklı başında insanlarla birlikte seyahat etmek arasındaki fark, beklediğinizden daha fazla keyif almanızdır. İçimizdeki çocuk, kaç yaşında olursanız olun veya ciddi ya da resmiyeti seven bir kimse olun, asla ölmez! Aptalca konuşmalar ya da sessizliği sürdürme zorluğu veya sessizliği bozma girişimi sırasında olsun, içimizdeki çocuğun uzun bir süre geçmeden oynamak için dışarı çıktığını göreceksiniz.
Anı Kaçırmamak!
Mutluluk sizinle beraber 850 metre yükseklikteki dağa tırmanıyor ve en sevdiğiniz çikolatalı kek içinizi ısıtıyor! Yürürken her ısırmayı kesinlikle hakettim, diyebilirim.
Bu fethettiğimiz dağ değil, sanki kendimiz.
Doğa bizi rahatlatır ve erken yola düşenlerin ruhlarını tazeler. Bilmeden kendimizi fethederiz ve her yolculukta kendimiz hakkında yeni bir şey öğreniriz.
Günbatımı ve geri dönüşte ayın şavkı karlı kayın ormanına vuruyor. Unutulmaz bir manzara! Günümüzü ciğerlerimize oksijen çekerek doyasıya yaşadık ve birbirimizin kar toplarını havada yakaladık.
Anlar ve Bazen de Güneş Toplayın Kendiniz İçin
Şehirde yaşamaktan hoşlanıyorsanız eğer, burası sizin için doğru yer: Gezmek ve alışveriş yapmak, kahve içmek ve güzel pastalar yemek, görmek ve görülmek. Burası Winterberg çünkü. Gezerken sürekli yeni şeyler deneyimlersiniz! Örneğin, sağlıklı Nordic Walking beden eğitimi için uygun bir spor. Kayak yapanlar için pistler hazır. Winterberg tatil dünyasında ideal bir uğraşı bulmak hiç zor değil yani. Nordic Walking güzergâhı uluslararası standartı yakalamış. Koşullar yürüyüş için de çok uygun: Rothaarsteig ve Winterberg Tour, 850 metrelik yüksekliklere kadar uzanan mükemmel parkurlara sahip.
Özetle Winterberg’de kışlar bile renkli geçiyor. İlk kar taneleri düştüğünde, ‘açık şehir’ tecrübesi konukları ‘Büyülü Dağ’a çekmeye başlıyor. Kayak kaymanız ya da yürüyüşe çıkmanızdan bağımsız olarak, mutlaka bu dağ kasabasını gezin veya avcı çayı için ama kesinlikle yeni dostlar kazanın…
Alaattin DİKER
Alaattin Diker şair aslında. Hastalık, hayırlı evlat, doğanın hakkını vermek temaları arasında içinde bir şair büyüten çocuğu görüyoruz. Ortaasyadan, köklerinden semahtan hareketle hayatı şiirsel kılmaya yetecek yeteneği ve yetkisi var. Dağlara tırmanmaksa semahın hakkını vermeye çabalayan bir yörük yürüyüşü canlanıyor gözlerimizde.
Sayfamda cevap vermiştim. Burayı şimdi gördüm. Slmlar