Aklın fikrin acı bir sonla noktalanan o aşkın yaşandığı muhteşem sarayda ve o barok bahçelerde kalmış… Uyuyamıyorsun… Kalk diyorsun. Kalk oraya git. Daha önce gelişinde de ilk gittiğin yer orası olmuştu, otelden erken çıkıp gidiyorsun… Oysa ‘Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Yazarları Kongresi’ başlayacak. Ama yüreğini acıtan hikayenin yaşandığı o mekanlar daha çok ilgini çekiyor. İşte oradasın.
Kral Friedrich, gönlü geniş bir adam. Sanat ve edebiyat, hikâye ve bilim olmadan kalkınma olamayacağını iyi bilen bir saraylı. Karısı Sophie ondan daha akıllı. Müzisyenleri, yazarları, bilginleri getirmişler saraya. En samimi dostları onlar.
Çağları aşıp gelen Leibniz, ünlü bestekâr Händel işte oradalar. Onların dokunduğu trabzanlara dokunacaksın, onların ayak izlerine basacaksın. Onların kokladığı çiçekleri koklayacaksın. Sevgilisiyle buluşan kraliçenin gizli buluştuğu labirentleri arayacaksın. Kulaklarında Händel’in “Almira” operasının gençlik heyecanı aşılayan müzikleri olacak, etkileneceksin, hayallerinin sınırları sonsuzluğa açılayacak…
Bilgisayar yaygınlaşıncaya kadar kullanılan hesap makinesini Leibniz işte bu sarayda icat edecek. 1668 yılından 1676 yılına kadar saraya gelmesi için kral adeta yalvaracak. O ise gelmemek için inatlaşacak. Maddi sıkıntıya düşünce gelmeyi kabul edecek. Aydınlanma hareketinin ilk mumlarını bu sarayda o yakacak. Ülkenin nasıl yönetileceğini krala o anlatacak. Kral ölünce yerine Sophie geçecek. Leibniz, Kraliçe Sophie’den sonra “Eğer kraliçe olmasaydı bazı filozofik yazıları yazamayacaktım” diye itiraf edecek “Sophie düzenli biçimde filosofik tartışmalara girerek yaz bunları” diyecek ve Leibniz yazacaktır.
Bu saray daha sonraki yıllarda Händel’i bağrına basacak. Birçok ölümsüz bestesini burada yapacak o.
İki kilometre uzunluğundaki bahçe hâlâ Almanya’nın en büyük barok bahçesi. Kral Friedrich başlatacak yapımını. Karısı Sophie tamamlayacak. Destansı bir kadındır Sophie. İngiltere Kralının torunudur. Georg’u işte bu sarayda o doğuracak. Bu yüzden bu çocuk 1714 yılında İngiliz Kraliyetinin başka varisi olmadığı için hem İngiltere’nin hem de kendi beyliğinin kralı olacak Hannover’de. Onun karısının adı da Sophie’dir. İşte o Sophie’nin gözyaşları var bu bahçede…
Sular fışkırıyor bahçenin her yanından, Sophie’nin gözyaşları mı acaba diyeceksin. Kocası kral da olsa gönlü başkasına düşebiliyor insanın. Kralların gönlü düşer de kraliçelerin neden düşmesin? Bir konta sevdalanacak Sophie. Derin bir sevda… İşte bu bahçelerin labirentlerinde gizlice buluşacak Kont ile… Çabuk duyulacak… Ajanlar haber ulaştıracak krala ve olanlar olacak. Bu dramın sonunu keşke ne sen yazsaydın ne de sizler okusaydınız… Ferhat ile Şirin’nin başına ne gelmişse daha da acısı gelecek onların başına. Kral, Kont’u yok edecek, Sophie ise odasına kapanarak ömür boyu bir daha dışarı çıkmayacak, kimseyle konuşmadan yalnızlık içinde o acıyı yaşayacak. Eğer Leibniz o günlerde ölmeseydi, bu kara sevdanın felsefesini en etkili bir biçimde o yazabilirdi… Ama etkili oratoryolar, operalar yazmak Händel’e düşecek… Su sesinin kara sevdaya karışımını başka kim bu kadar etkili dinletebilirdi ki?..
Hannover’in ünlü adı biraz da bu derin, bu kara sevdaya bağlı değil mi?.. Bir de o belediye sarayı… Almanya’nın en görkemli, en ünlü belediye saraylarından biridir o. “Demokrasi Sarayı”dır adı. Mermer sütunlarla, heykellerle, süslemelerle kaplıdır, müthiş bir mimari yapı. Bu kadar görkemli saray yapanlar nazizmi nasıl üretmiş, milyonlarca insanın kanına nasıl girmiş, diyecek ve şaşıracaksın. Toplantı bu sarayda olacak. Bir çok Avrupa ülkesinden çocuk ve gençlik edebiyatı yazarlarının katılacağı saraya dönüyorsun… Metrodan çıkarken bir sürpriz karşılıyor seni. Kentin geniş ve dingin caddelerinden Türkçe bir çocuk şarkısı yayılıyor her yana… ‘Ali babanın bir çiftliği var…’ Olduğun yerde çakılıp bakınıyorsun. Şarkı söyleyen bir grup yok. Nereden geliyor bu ses? Arıyor ve buluyorsun sonunda: Kente su taşıyan kanal kapağının altına hoperlörler yerleştirilmiş, bütün kente her ülkeden çocuk şarkıları yayılıyor. Gözlerini kapatıp kıpırdamadan dinliyorsun. İyi bir karşılama, duygulanıyorsun…
Yücel FEYZİOĞLU
Son Yorumlar