Anılarım Bavulda, Martılar Uçakta…

Bir kahvenin yudumunda memleket saklıdır. “Kızım misafire bir kahve yapıver” saklı… Elmalı’da ananemin evinde toplanıp sohbet eden teyzelerin sesleri saklıdır, o komşu ziyaretlerinde höşmerim ve taze pişmiş arap kadayıfının kokusu baş köşeye oturur, benim yüreğime oturduğu gibi… Çocukların yaptığı bazı işler vardır, örneğin turunç kabuklarını rulo yapar iğneyi geçirir kabukları ipe dizerdik, sonra onlar turunç reçeli olup önümüze gelirdi. Ben iğneyi bazen kendi parmağıma da batırırdım kanardı biraz. Ama yaygara yapmazdık çünkü ipe turunç kabuğu dizilirken parmaklar kanar, bilirdik. Yapılan işin keyfini yaşıyorsan ve bilerek istediysen sesini çıkarmaman gerektiğini o zamandan öğrendik. Bir kaç damla kanla gülüşmeye itişmeye devam ederdik. 

İşte o kahvenin sonraki yudumunda kanayan parmaklarım ve turunç reçelleri vardı. O sırada iki balıkçı motoru pata pata çıktı limandan. Yanıma bir kedi geldi mırıldandı, tostumdan parça kopardım verdim… 

Kahvemin telveli son yudumuna balıkçı motorunun sesini, sabırla ve umutla tostun devamını bekleyen tekir kedinin bakışlarını da koydum ve içtim.  “Sabır ve umut hep lazım”. O son telveler boğazıma yapışırken hesabı ödedim. Yat limanına indim, kaleiçine geçip Antalyanın eski sokaklarında yürüdüm. Ananemin evinin önünden geçerken bakmamaya çalıştım, çünkü camda oturup beni beklemiyordu. Gözümde iki damla yaşla oradan hızlıca geçtim. O sırada bakkaldan ekmek alıp ucunu ısırmış olan küçük Meltem yanımdan geçti, ananesi yine kızacaktı ama bu ekmeğin ucunu ısırmaya engel değildi. O zamanlar pandemi veya bulaşıcı hastalıklar aklımıza gelmezdi. Herkesin mıncıkladığı ekmekleri alırken, biz de iyice elleyerek en güzelini seçerdik. En güzelini neden arardık, neden o kadar elleyerek seçerdik hatırlayamadım o an. Oysa unutmamam gereken önemli bir detay olmalıydı çünkü yıllarca bakkala koşup ekmek alma görevini başarıyla gerçekleştirmiştim. Ama ben  en kıtır olanı alırdım…Onu biliyorum.

Saate baktım ve adımlarımı hızlandırdım. Korona test sonucunu almak için havaalanına erken gitmem gerekiyordu, yoksa uçağa binemezedik. Telaşla eve geldim. Hep uçağa telaşla giderim nedense, içimdeki martılar acı acı çığrınır, bağrınır. Bavullarımı alıp yola çıktığımda yüküm çoktu…kahve yudumunda ve tüten dumanındaki tüm hatıraları da yanımda götürüyordum.

Hatta bavulları tartılınca, “kilo sınırını aşmışsınız, çok anı var, biraz  azaltır mısınız?” derler diye korktum. Neyse ki kimse sırtımda taşıdığım  dev yumurta küfesindeki anılarımı fark etmedi ve tartmadı. Sevindim. Anılarım da yumurta kadar hassas, bir sallansa birbirlerine çarpıp kırılacaklar. Almanya da her bir güzel anıya ihtiyacım olacak.

O yüzden dikkatli bir şekilde,

Kimse farketmeden…

İçten…

Ve derinden…

Tüm anılarımla uçağa gittim.

Meltem ÇİMEN

İnstagram: @meltem_ozbek_cimen

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir