Ben Nasıl Öldüm?!

Bir seferle, bir seferde öldüm ben! Hani denir ya bir kereden bir şey olmaz. Bana oldu. Beş yaşında var mıydım bilmem. Şekerci İsmail kabak çekirdeği dolduruyordu külaha. Kaymaklı bisküvilerin açık kapağı el etti önce. Kafamı çevirdim. Seslendi bu sefer. Pıssst pıssst!… dedi alçak kapak. Kaçamak gözlerle baktım; bakışlarımı Şekerci İsmail’den saklayarak. Hatta neredeyse bir tane kaymaklıyı kendisi uzattı. Hiç istemeden aldım hâlbuki. Tadı damağımda eve giderken kime sorsam bilemedim. Hırsız mı olmuştum ben şimdi. Bir sefer buydu işte.

İkinci sefer bigbabol sakızları atladı üstüme. Bir kaç ay geçmişti. Ağzımı doldura doldura çiğnerken Piç Özgür’ün söyledikleri geldi aklıma. Sakızın günahı olmazmış. Yutmadıktan sonra. Yutmadım tabii ki!

Bir kere olan ikinciye tekrarlanırsa alışkanlık olurmuş meğer. Alışkanlıksa ahlaksızlığa girer. Kabul ediyorum. Üçüncü gazoz işi fazla olmuştu. İstediği kadar göz kırpsın şişeler. Gel gel desin gazoz kapakları. Meğer fark etmiş Şekerci İsmail. Dedeme söylemiş. Kulağım kopa yazdı. Kendi elimle götürdüm Dedemin verdiği paraları. Ne alacağız diye sormasa iyiydi. Sordu Gâvur Herif. Sanki bilmiyordu. O hırsla aşırdım zaten leblebi tozunu. Eşik meğer oymuş. Düzelmedi bir daha. Yoksa hiç niyetim yoktu çalmaya!

Manavdı, bakkaldı derken işler büyüdü. Teyp, walkman, televizyon, oyun konsolu… Eşik üstüne eşik atladım. Ne araba kaldı memlekette patlatmadık, ne ev, ne dükkân. Yaş otuz olmadan bankaya niyetlendik. Ne bileyim yeni polis memurunun arkamdan kovalarken bir kurşunla adam ölmez diye düşüneceğini. Bir yağlı kurşunla vurulduk. Ölüyorum bile diyemedim. Bir nefes daha almaya fırsat kalmadı. Ağzımda kaymaklının tadı. Bir seferle, bir seferde öldüm ben. Pişman olmadan, tövbe etmeden!…

Sinan TERZİ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir