Evleri iki sokak aşağımızdaydı. Her hafta izin günümden önceki akşam iş çıkışı, bir önceki hafta kararlaştırdığımız filmi kiralıyor ona gidiyordum. Beraber filmi izler film ile ilgili yarım saat konuşup öyle geçerdim eve. Ertesi gün işe gitmeyeceğim için evdekiler de kızmıyorlardı bu kadar geç saate kalmama.
Ünlü klasik kitapların, bulabildiğimiz filmlerini izlemiştik bir ara. Sanırım bir gazete o zaman böyle bir DVD seti hazırlamıştı. Tolstoy filmlerini bulmuş, Dostoyevski filmlerini vs. Neler izlemedik ki o yıl. Kaynar kazan devrilmiş vücudunda kısmi yaralar olmuştu. Bu buluşmalar iyi geliyordu ona.
Bir gün hangimizin aklına geldiyse. “Selvi Boylum Al Yazmalım” olmuştu sıradaki film. O gün geldiğinde filmi kiraladım eve giderken de bizim eve uğrayıp kitabı aldım. Evlerine vardığımda pansumanı yeni bitmiş ve çektiği acıdan dolayı gözlerinden yaş geliyordu. Sobanın üstünde duran çaydanlıktan iki çay doldurup, birini onun uzanabileceği tarafa bıraktım, kaseti TV’nin altındaki kutusuna taktım ve her zamanki yerime oturdum.
O sırada elimde kitabı görünce, “Bugün bir farklılık yapalım mı? Diye sordu. “Ne gibi” diye cevap verdiğimde, “önce kitabı okur musun bana?” tabii ki “hayır” diyemezdim. Ve okumaya başladım. Özet olarak roman şöyle: İlyas, Asel ve Baytemir’in hikâyesini konu alan romanda, İlyas ve Asel birbirlerini severek evlenirler. Ancak İlyas, iş yerinde yaşadıklarından dolayı eşinden gün geçtikçe uzaklaşır. İlyas’ın başka bir kadınla zaman geçirdiğini öğrenen Asel, oğlunu da alarak evi terk eder. İlyas oğlu ve Asel’i arar ancak bulamaz. Evinden ayrılan Asel’e yardım eden Baytemir, Asel’in oğlu Samet’i de kendi oğlu gibi kabul eder. Aradan zaman geçtikten sonra İlyas ve Baytemir karşılaşır ve İlyas’ı bir kazadan kurtarır. Baytemir’in yanındaki Asel ve oğlunu gören İlyas, ikisini de alıp götürmek ister. Ancak Samet ve Asel, Baytemir’in yanında kalmak isteyince İlyas yeni bir hayata gider.
Kitap bittiğinde saat çok geç olduğundan, filmi izlemeyi başka bir akşama bırakmış. Mecburen evime gitmek zorunda kalmıştım.
“Aldırma Gönül”den “Al Yazmalı”ya…
İlyas (Kadir İnanır), Asya’nın (Türkan Şoray) yaşadığı köyde yapılan baraj inşaatında çalışan İstanbullu bir kamyon şoförüdür. Birbirlerini görür görmez âşık olan Asya ve İlyas kaçmaya karar verirler ve daha sonra evlenirler. Bu evlilikten Samet (Elif İnci) adında bir çocukları olur. Cemşit (Ahmet Mekin) iki çocuğunu ve karısını kaybetmiş bir yol yapım ustasıdır. Kendisini aldattığını görünce, İlyas’tan yani evden kaçan Asya, nereye gideceğini bilemeden yolda öylece durduğu sırada tanışır Cemşit’le.
Filmin 28. Dakikası, Cemşit ve şoför kahvedeler. Teypte Ferdi Tayfur çalıyor “bırak şu gurbeti canım sevdiğim.” Cemşit’in aklında az önce köye bıraktıkları Asya ve bebek vardır. Gidecekleri yerlerinin olmadığını biliyor.
Filmin 40-45. Dakikasında Samet bebeğin sarıldığı battaniye, ekose desenli, kahverengi sarı hani baklava dilimleri gibi desenli aynı battaniyeyi gösteriyorsun. “Aynısından sizde de var” tesadüfe bak sen…
“Adım Cemşit yol ustasıyım, bana güvenebilirsin”
“Hâlâ onu bekliyor”,
“Seni Bekliyordum”
Filmin son sahneleri yaklaşıyor. “Onlar olmasa istediğimi yapardım” diyen İlyas’a karşılık, “yeter ki onlar hayatımda olsun diye her şeyi yapan Cemşit” diyorsun.
Asya Cemşit’i Samet için seçiyor. Cemşit’in tüm emeklerine rağmen Asya son sahnede Samet İlyas in yanındayken ağlaya ağlaya İlyas’a doğru yürüyor, sonra Samet, aba diye Cemşit’e koşuyor, Asya’nın aklına geliyor Samet’in onu babalığa seçişi, aslında Samet, annesini gözünün açılmasına sebep oluyor.
“Aşk kapıdan girince beyin senelik izne çıkarmış” diyorsun. “Filmlerde görüp sevdiğimiz Cemşit’leri gerçek hayatta görebiliyor muyuz veya görünce de sonuç böyle mi oluyor?” Diyorum hiçbir şey söylemiyorsun.
– Mutluluk bu muydu? Mutluluk neydi ben bilmezdim. O vardı bir zamanlar, onu sevmiştim. Sevgi o muydu?
– Sevgi neydi? Coşkun akan dere, sonbahar rüzgârıyla ürperen yapraklar, cama vurup dağılan yağmur damlaları, bir yürek çarpıntısı…
– Sonunda coşkun akan dere durulur, yapraklar kurur, dökülür, yağmur diner, güneş çıkardı…
– Sevgi neydi? -Sevgi sahip çıkan dost, sıcak insan eli, insan emeğiydi, -Sevgi iyilikti, sevgi emekti…”
– Elveda Asya, Elveda Al Yazmalım, Bitmemiş Türküm Benim…
Şimdi uyuyorsun, filmin son sahnesinde gözlerin kapanıyor…
Kapıyı arkamdan usulca çekip, çıkıyorum.
İsmail KUN
Son Yorumlar