Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde milli geliri yüksek bir ülkede dinine diyanetine düşkün,vatanına milletine âşık bir genç bey yaşarmış. Kalbur saman içinde değilmiş belki ama hali vakti yerinde imiş. Atadan dededen kalma hanlar hamamlar haldır huldur çalışır, kira gelirlerini katırlar, öküz arabaları zor taşırmış.Padişahda yokmuş bu âdemin keyfi. Kılı kırk yarar fitresini, zekâtını, sadakasını dağıtırmış. Kapısını aç gelen doyar, çıplak gelen giyinir, bekâr gelen evlendirilirmiş. Devletin öşrü verilir, borçlunun borcu ödenirmiş. Sonra günlerden bir gün o genç ölmüş. Oğlu kızı yetim kalmış. Karısı başka bir ere varmış. Anası babası kahrından fazla yaşamamış. Hanlar hamamlar viraneye dönmüş, para pula. Küheylanı sütçüye beygir olmuş. İpekli göyneği yer bezi.Kapı önüne konan körüklü çizmelerini bir eskici almış. Koymuş arabasına götürmüş başka bir diyara satmış. Satarken de methetmeyi ihmal etmemiş.
Demiş ki alana:
“Bu çizmeler öyle bir beyindir ki, bolluğu bereketi peşi sıra getirir. Sor soruştur istersen. Nasıl bir hayat yaşardı o Bey sağ iken.” Alıcı itimat etmiş bu sözlere. Almış çizmeleri. Giymiş varmış tarlaya. Ne yapsın fukara. Gariban bir çiftçi imiş. O sene tarlaları bir mahsul vermiş, öyle bereketli olmuş ki paraya pula doymuş.Torunu tosunu hayat boyu hiç bir iş yapmasa bile gül gibi geçinir gidermiş. Böylesi o güne kadar ne görülmüş ne duyulmuş. Amma ve lakin. Çizmeleri alan çiftçi de o kış ölmüş. Çizmeler yine kapının önüne bir ihtiyaç sahibi alır diye konmuş. Talih bu ya. Eskici o günlerde yine oradan geçiyormuş. Bakmış körüklü Çizmeler yine kapı önünde. Evde yas var, gözlerde yaş. Dönmüş okuyucuya;
“Ulan bıkmadınız hikmetli masallar dinlemeye. Yürüyün gidin çizmenizi eskitmeye bakın demiş. O ilk fırsatta kapının önüne yine çıkacak.”
Son Yorumlar