Söyleyeceğim tüm sözleri unutmuş gibiyim, gökyüzünü izlerken öylece olduğum yerde durup neden yazmadım anında aklıma gelenleri? Acaba ben aklıma değen her umuda dair düşünceyi unutmak mı istiyorum? Acaba ben sevdiğim her şeyden nefret etmek, nefret ettiğim her bir şeyi sevmek mi istiyorum?
Baş ağrısı ile uyanmak kadar acı bu hayat, güneş tenine değince kirlendiğini hissetmek gibi anlamsız, yaralarından utanman kadar saçma. Hâlâ bunları yazarken hatırlamaya çalışıyorum ben ne anlatacaktım kağıda? Sanki insanlar yüzüme bakınca tüm yaşadıklarım alnımda yazıyormuş gibi hissediyorum. Evet belki de anlıyorlar, anlıyorlar ve sanki ‘oh olmuş’ diyorlar. Sahi bu insanlar benim hakkımda neleri düşünüyorlar? İyi miyim kötü mü, sığ mıyım dolu mu, boş muyum dolu mu?
Ben neden mi yalnızlığı tercih ediyorum? Evinin en kuytu köşesine saklanan çocuk gibi neden insanlarla değil de artık gökyüzü ile, kuru yapraklar ile, kendimle halleşiyorum? Çünkü… Çünküsü yok işte. İnsanlar yeterince kirletti kalbimi artık temizlemiyorum, önünü süpürmüyorum kalbimin. Kuş bakışı bakamıyorum artık kalbimin içine, ne var ne yok içerisinde… kim sığmış kim çıkmış, kim gelmiş kim göçmüş.
Sırrımı insanoğluna emanet edeceğime gökyüzüne emanet ediyorum, maviye teslim ediyorum. Işık direği gibi dikiliyor öylesine kalbim ne kendine ne başkasına hayrı var. Çok mu yara aldık çok mu yara açtık bilmiyorum. Tırnaklarımı kendime saplıyorum, kendi yarasını yalayan bir kedi gibi kendime hayrım, kendime zararım. Bir çiçeği sevmeye kalksam solmasından korkuyorum. Halı desenlerindeki çiçeklere sarıyorum. Hayat sahnesinde bir kamera varsa ben o kameraya harikulade oynuyorum. Susmanın telaşesine kapılmıyorum konuşmayı kendime ceza sayıyorum.
Tuğba ÇİÇEKYURT
Son Yorumlar