Başkumandan’ın Dış Basına Verdiği Bir Demeç

“Yıllarca mücadeleye mecbur kalsak bile
Yunanları Anadolu’dan çıkarmaya kesin olarak azmettik.
Türkiye Türklerindir; işte milliyetçilerin ilkesi budur. …”
Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa’nın
Associated Press Ajansının Muhabirine Verdiği Demeçten
(15-16 Ağustos 1921)

Giriş

Bu makalenin konusu Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa’nın Sakarya Muharebesi (23.08-13.09.1921) öncesinde (15-16.08.1921) Associated Press Haber Ajansının [1] muhabirine verdiği demece ilişkindir.

O Dönemdeki Politik ve Askerî Durum… 

Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa tarafından Associated Press Haber Ajansı muhabirine verilen söz konusu demecin layıkıyla anlaşılabilmesi için Mondros Mütârekesi [2] sonrasından itibaren yaşanan gelişmeleri hatırlatmak uygun olacaktır.

Mütâreke sonrasından söz konusu demecin verildiği 15-16 Ağustos 1921 tarihi arasındaki siyasî ve askerî gelişmeler özetle şu şekildedir:

I. Dünya Savaşı’ndan [3] mağlup olarak çıkan Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri adına İngiltere ile birlikte 30 Ekim 1918 tarihinde imzaladığı Mondros Mütârekesi (30.10.1918) sonucu hukuken değil ise de adeta fiilen kendisi için yıkım denebilecek bir antlaşmaya imza atmıştı.

31 Ekim 1918 tarihinde de Mustafa Kemâl Paşa 7. Odu Komutanlığından Adana’da konuşlu olan Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı görevine atanmıştı. Mondros Ateşkes Anlaşması’nın daha mürekkebi bile kurumadan İtilaf Devletlerinin Türk Yurdu’na karşı başlattıkları işgâl eylemi, Türk tarihine “İstiklâl Harbi” diye geçecek olan oldukça kanlı ve yeni bir savaşı başlatacaktı.

Mütâreke’nin harfiyyen uygulanması durumunda vatanın tamamen işgâl edileceğini anlayan Mustafa Kemâl Paşa İstanbul’a gönderdiği yazı ve telgraflarla ateşkes anlaşmasının hükümlerinin ne şekilde uygulanacağına dair sorular soruyor, Halep civarındaki İngiliz birliklerinin iaşesi için İskenderun’un İngilizler tarafından işgâl edilmek istenmesi üzerine, İtilaf Devletleri tarafından karaya asker çıkarmaya ilişkin hüküm bulunmadığını belirtiyordu.

İstanbul Hükûmeti, Mustafa Kemâl Paşa’nın, yayılmaya devam eden işgâl ordularına karşı nezâket göstermesini, ateş açılsa bile karşı konulmamasını istiyordu. Mustafa Kemâl Paşa, 8 Kasım 1918 tarihinde İstanbul Hükûmetine verdiği cevapta, bu emri uygulamaya yaradılışının elverişli olmadığını, her ne sebep ve bahâneyle olursa olsun İskenderun’a çıkacak İngiliz askerlerine ateş açılacağını bildirirken, verilen emirleri uygulayacak yeni bir komutan atanmasını ister.

Mustafa Kemâl Paşa’nın bu kararlılığı sonucu Hükûmet ile arasında meydana gelen sorun uzun süre devam sürmemiş, Yıldırım Orduları Grup Komutanlığının lağv edilmesi üzerine kendisi de Antep ve diğer güney illerindeki halka silah dağıtarak 10 Kasım 1918 tarihinde görevinden ayrılıp Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’nın daveti üzerine İstanbul’a gitmek üzere Adana’dan ayrılmıştır. Mustafa Kemâl Paşa’nın bölgedeki halka silah dağıtması, bu bölgede daha sonra Fransız işgâline karşı başlatılacak olan Millî Mücâdele için fevkalâde etkili olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması artık muhakkak gibiydi. Dürüst ve ilkeli bir devlet adamı olan Sadrazam Ahmet İzzet Paşa, Enver Paşa ve arkadaşlarının ülke dışına kaçması üzerine Padişah ve kamuoyu nezdinde büyük ithamlara mâruz kalır. Bir taraftan Damad Ferid Paşa ile Âyan Meclisi [4] Başkanı Ahmed Rızâ Bey’in aleyhte çalışmaları, bir taraftan da Padişahın kabinede bulunan İttihatçı nâzırlardan Câvid, Ali Fethi, Hayri ve Rauf Beylerin uzaklaştırılmasını ısrarla istemesi üzerine Sultan Vahdeddin’i Kânûn-ı Esâsî’yi (Anayasa’yı) çiğnemekle suçlayarak 8 Kasım 1918 tarihinde kabinesiyle birlikte istifa eder. İstifası sonrası yeni kabineyi Ahmet Tevfik Paşa kurar.

13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul’a gelen Mustafa Kemâl Paşa, herkesi ümitsizliğin en derin uçurumlarına sürüklenmiş bir halde bulmuştu. Galip devletlerin istediklerini yapabilecekleri ağızdan ağıza dolaşıyordu. Doğrusu ümide pek az yer vardı. Mustafa Kemâl Paşa, durumun çok vahim olduğunu görmesine rağmen karamsar değildi. Öyle ki, İstanbul Boğazı’nda  demirli duran İtilaf Devletleri’ne ait donanmayı gördüğünde bile kararlılıkla “Geldikleri gibi giderler” diyebilmişti. Sarayın teslimiyetçi tutumu karşısında yegâne kurtuluş yolunun Millî Mücâdele olduğunu anlamış ve gözlerini Anadolu yaylalarına çevirmişti. İşgâllere karşı bazı bölgelerde gösterilen direniş ve millî teşekküllerin kurulması da onu umutlandırmıştı.

Yenilgiyle sonuçlanan I. Dünya Savaşı sonucu Suriye, Irak, Arabistan ve Filistin de kaybedilmişti. Mütâreke sonrasında da İngilizler, Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını tutmuşlar, Fransızlar Senegalli zencilerle İstanbul’a yerleşmişler, İtalyanlar da Beyoğlu’nu ele geçirmişler ve aynı zamanda demiryollarını kontrolleri altına almışlardı.

Padişah Vahidettin iç politikanın dengesiz ve istikrarsız bir yapıya girdiğini hissederek 21 Kasım 1918 tarihinde Meclis-i Mebûsan’ı dağıttı. İstanbul’da fiilî iktidar artık Saray’ın, bunun da ötesinde her türlü güç ve kudretten mahrum olan Saray’ı da kontrol altında bulunduran İtilaf Devletlerinin elindeydi.

İtilaf Devletleri Mondros Ateşkes Anlaşması’nın 7’nci maddesi kapsamında sözde “güvenliklerini tehlikede gördükleri” gerekçesiyle  yurdun dört bir yanını işgâl ediyordu. Türk milleti için acı dolu günler başlamıştı. İşgaller birbiri ardına devam ediyordu.

Türk milletinin bağımsız yaşama arzusunu canlandırabileceği yegâne gücün yine milletin bizatihî kendisinin olduğuna inanan Mustafa Kemâl Paşa Anadolu’ya geçmek için bir fırsat arıyordu. Bu sıralarda Karadeniz’de Pontus [5] Rum Devleti kurmak isteyen Rum Çetelerin, bölgedeki Müslüman ahâliye saldırıları artmış, yerel Müslüman halk da buna karşılık vermeye başlamıştı. Bölgede yaşanan olayların İstanbul’daki İngiliz işgal makamlarına yerel Rum ahâlinin saldırılara mâruz kaldığı şeklinde takdim edilmesi üzerine İngiliz makamları, asâyiş sağlanamadığı takdirde bölgeyi işgâl edeceklerini bir notayla İstanbul Hükûmeti’ne bildirir. Bu olaylara bir çözüm bulmak isteyen Padişah ve Hükûmet, siyasetten uzak duran, dürüst ve güvenilir bir asker olan Mustafa Kemâl Paşa’yı bu nitelikleri nedeniyle olağanüstü yetkilerle donatarak 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirdiler.

I. Dünya Savaşını sonlandıracak barış antlaşmalarını müzâkere etmek üzere 18 Ocak 1919 tarihinde Paris’te toplanan İtilaf Devletleri temsilcileri, Yunanlıların İzmir’i işgâli konusunda karar almışlardı. Bu karar gereği 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’de, yerli Rum ahâlinin “Zito (Yaşasın) Venizelos” tezahüratlarıyla beraber Yunan işgâli başlamıştı.

Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu Müfettişi olarak İzmir’deki Yunan işgâlinin ertesi günü öğleye doğru mâiyetiyle birlikte Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan ayrılır ve 19 Mayıs 1919 tarihinde de Samsun’a varır. Bu tarih, Millî Mücâdele’nin fiilen başladığı tarihtir.

Mustafa Kemâl Paşa Samsun’a çıktıktan sonra bölgedeki durumu inceler ve 21 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul Hükûmetine bir telgraf çeker. Bu telgraf İzmir’in Yunanlılar tarafından işgâlinin Ordu ve Milleti çok derinden yaraladığını belirterek, bu haksız tecavüzü sindiremeyeceklerini ve kabul etmeyeceklerini açıklıyordu.

22 Mayıs’ta çektiği bir başka telgrafta ise; İngilizlerin 9 Mart 1919 tarihinde Samsun’a haksız yere asker çıkarmış olduklarını belirtiyor ve Hükûmetin önlem almasını istiyor, bölge halkının Rum saldırılarına karşı çeteler kurarak savunmaya geçtiklerini ve Rumların, Samsun üzerindeki emellerinden vazgeçtikleri takdirde, bölgede asayişin kendiliğinden sağlanacağını belirtiyordu.

Bu arada Anadolu’nun Batısındaki Yunan işgâlleri birbiri ardına devam ediyordu. Yunanlılar, 26 Mayıs’ta Manisa’yı, 27 Mayıs’ta da Aydın’I işgâl eder. Mustafa Kemâl Paşa 25 Mayıs 1919 tarihinde Havza’ya geçer. İstiklâl mücâdelesinin ordu ve milletin iş birliği ile gerçekleştirilebileceğine inanan Mustafa Kemâl Paşa Anadolu’daki ve Trakya’daki komutanlarla temasını daha da artırır. 28 Mayıs 1919 tarihinde komutanlara, valilere ve millî kuruluşlara gönderdiği Havza Genelgesiyle; ülkenin içinde bulunduğu şartları anlattıktan sonra her tarafta işgâli protesto için mitingler yapılmasını, halka felaketin büyüklüğünü anlatarak bunu köylere kadar yaymalarını ister. Halk arasında büyük heyecan meydana getiren bu genelgenin ardından düzenlenen mitinglere binlerce insan katılır. Özellikle İstanbul’daki mitinglerin çok heyecanlı geçmesi işgâl kuvvetlerini çok kızdırır. Bunun üzerine İngilizler tutuklu bulunan 67 Türk devlet adamını Malta’ya sürerler ve İstanbul Hükûmeti’ne baskı yaparak Mustafa Kemâl Paşa’nın geri çağrılmasını isterler. İstanbul Hükûmeti de bu baskılara dayanamayarak 8 Haziran 1919 tarihinde onu İstanbul’a geri çağırır.

Mustafa Kemâl Paşa, kendisini geri çağıran Harbiye Nezareti’ne oyalayıcı bir cevap vererek 12 Haziran 1919 tarihinde vardığı Amasya’da halk tarafından büyük bir coşku karşılanır. Burada Refet Bey, Ali Fuat Paşa ve Rauf Bey’in de katkılarıyla 14 Haziran’da kurulan Müdafaa-i Hukuk Derneği bünyesinde, Mustafa Kemâl Paşa tarafından daha önce hazırlanmış bir metin üzerinde yapılan çalışmalardan sonra Amasya Genelgesi [6] kabul edilir.

Konya’da bulunan 2. Ordu Müfettişi Mersinli Cemâl Paşa ile Erzurum’da bulunan 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’nın da onaylamasından sonra bu tarihi metin bir genelgeyle 22 Haziran 1919 tarihinde Anadolu’daki mülkî ve askerî makamlara şu tarihî sözlerle ulaştırılır: ”Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve iradesi kurtaracaktır. Sivas’ta millî bir kongrenin acele toplanması kararlaştırılmıştır.” Amasya Genelgesi hem Millî Mücâdele’nin başladığını hem de Millî Mücâdele’nin amaç ve programını gösteren bir belge niteliğindedir.

15 Haziran 1919 tarihinde İstanbul Hükûmeti tarafından 9. Ordu Müfettişliği kaldırılarak görevleri Erzurum’da yeni kurulan 3. Ordu Müfettişliğine devredilir. Kâzım Karabekir Paşa da 3. Ordu Müfettişliğini vekâleten yürütmeye başlar.

Amasya Genelgesi’nin ilanından fevkalâde rahatsız olan Damat Ferit Paşa Hükûmeti, 23 Haziran 1919 tarihinde Mustafa Kemâl Paşa’yı İstanbul’a geri çağırdıysa da o bu emri dinlemeyerek Erzurum Kongresi’ne katılmak üzere Amasya’dan ayrılır. Rauf Bey ile birlikte, Sivas ve Erzincan üzerinden Erzurum’a giden ve İngilizlerin İstanbul Hükûmeti nezdindeki baskısı sonucu 8/9 Temmuz 1919 gecesi askerlikten ayrılmak zorunda kalan Mustafa Kemâl Paşa, Doğu Vilayetlerini de içine alan genişletilmiş bir Ermenistan tehdidine karşı yapılan ve 24 Temmuz 1919 tarihinde de Erzurum’da toplanan Doğu vilayetleri temsilcilerinin kongresine katılır ve kongreye başkan olur. Onun ustaca yönetimi sâyesinde, Erzurum Kongresinin 7 Ağustos 1919 tarihinde yayımlanan beyannâmesi, Amasya Genelgesine uygun olarak hazırlanır. Erzurum Kongresi’nin [7] aldığı en önemli karar, daha sonra Misak-ı Millî [8] olarak tanınacak olan demecin ilk nüshasını hazırlamış olmasıdır.

Erzurum Kongresi’nin ardından, Hükûmet tarafından Mustafa Kemâl Paşa ve Rauf Orbay hakkında tutuklama kararı çıkartıldıysa da Doğu Anadolu’da bu emri yerine getirecek bir makam bulunamaması Hükûmetin ne denli zaaf içinde olduğunu gösteriyordu.

Amasya Genelgesi gereğince ülkenin dört bir yanından gelen temsilcilerin katılımıyla 4 Eylül 1919 tarihinde açılan Sivas Kongresi’nde Kongre Başkanlığına Mustafa Kemâl Paşa seçildi.Erzurum Kongresinde alınan kararlar, Sivas Kongresinde de genişletilerek kabul edilir, kurtuluşa yönelik tüm dernekler Anadolu ve Rumeki Müdafaa-I Hukuku Cemiyeti adı altında birleştirilir ve işgâlcilere karşı da silahlı mücadele kararı alınır. [9]

Millî Mücâdele’nin Amasya Genelgesiyle ortaya konan ilkeleri Erzurum ve Sivas Kongrelerinde somut bir biçim alır. Bu gelişmeler yaşanırken Batı Anadolu’da da Yunan işgâlleri birbirini izler. Doğu, Güney ve Batı Anadolu’da yapılacak mücâdelenin ağırlığını Batı Cephesi oluşturuyordu. Dolayısıyla asıl mücadele bu cephede geçeceğinden Millî Mücâdele’yi Sivas’tan yönetebilmek çok güç olacaktı. 16-19 Kasım 1919 tarihlerinde Sivas’ta gerçekleşen Komutanlar Toplantısında bu konu tartışılır ve Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemâl’in teklifi üzerine merkezî bir konumda olan Ankara en uygun yer olarak seçilir. [10]

18 Aralık 1919 tarihinde Sivas’tan ayrılan Mustafa Kemâl Paşa, 27 Aralık 1919 tarihinde Heyet-i Temsiliye Üyeleri ile birlikte Ankara’ya geldi. Dikmen sırtlarında halk ve Seymenler tarafından coşkuyla karşılandı. [11] Artık Ankara, millî iradenin merkezi ve kalbi idi.

Millî Mücâdele, tüm hızıyla sürerken takvim şöyle akıyordu

* 12-28 Ocak 1920: İstanbul’da son Osmanlı Meclis-i Mebûsanı’nın açılması ve Meclis-i Mebûsan tarafından Misak-ı Millî’nin onaylanması.

12 Ocak 1920 tarihinde İstanbul’da açılan Son Osmanlı Mebûsan Meclisi 28 Ocak 1920 tarihinde Misâk-ı Millî’yi onaylar.

* 15 Mart 1920: Misak-ı Millî’nin ilan edilmesinden rahatsız olan İngilizler tarafından Rauf (Orbay), Ziya (Gökalp), Fethi (Okyar) Beyler ile daha birçok devlet adamı Malta’ya sürülür.

* 16 Mart 1920: Saat 10.00’dan itibaren İstanbul’un askerî işgâl altına alınacağına dair İtilaf Devletleri adına İngiltere, Fransa ve İtalya Yüksek Komiserlerinin müştereken imzaladıkları nota Sadrazam Salih Paşa’ya tebliğ edilir. İngiliz askerleri önceki Harbiye Nâzırlarından Mersinli Cemal Paşa’yı tutuklar. İngiliz askerler Harbiye Nâzırı Fevzi (Çakmak) Paşa’nın odasına girerek Paşa’nın göğsüne süngülerini dayarlar ve İstanbul’daki tüm resmî binaları işgâl ederler. İstanbul’un artık işgâl altında olup Manastırlı Hamdi Efendi adındaki telgraf memuru, işgâli Mustafa Kemâl Paşa’ya iletir.

* 16-17 Mart 1920: İstanbul’un işgâli ile ortaya çıkan bu yeni durum karşısında Mustafa Kemâl Paşa’nın İstanbul’u tamamen saf dışı etmek, Heyet-i Temsiliye’yi geçici bir hükûmet gibi çalıştırarak, Ankara’da millî iradeyi gerçekleştirecek bir meclis toplamak üzere harekete geçer, kolordulara ve valilere peş peşe telgraflar çekerek alınacak önlemleri bildirir. Mustafa Kemâl Paşa bir yandan bu önlemleri alırken, öte yandan da yabancı devlet temsilcilerine gönderilmek üzere Antalya’daki İtalyan temsilciliği aracılığıyla işgâli protesto eden bir telgraf gönderir.

* 18 Mart 1920: Meclis-i Mebûsan artık çalışamayacağını belirterek tatil kararı alır.

* 19 Mart 1920: Mustafa Kemâl Paşa, Meclis’i Ankara’da toplantıya çağırır.

* 11 Nisan 1920: Padişah Vahidettin, Meclis-i Mebûsan’ı fesheder. İstanbul Hükûmeti, Anadolu’daki halkı Millî Mücâdele’ye karşı ayaklandırmak üzere Şeyhülislam Dürrizâde Abdullah Efendi’ye, millî güçlerin katledilmelerinin dînen uygun olduğuna dair fetvâ hazırlatır.

* 16 Nisan 1920: Ankara Müftüsü Börekçizâde Rıfat Efendi’nin öncülüğünde 150 vatansever din adamı ve müftünün ortak imzasıyla karşı bir fetvâ yayımlanarak Millî Mücâdele’ye destek verir.

* 18-26 Nisan 1920: İngiltere, Fransa ve İtalya’nın katılımıyla yapılan San Remo Konferansında Osmanlı Devleti ile yapılacak olan barış antlaşmasına son şekil verilir. [12]

* 21 Nisan 1920: Mustafa Kemâl Paşa, vilâyetlere, Meclis’in 23 Nisan 1920 günü açılacağını bildirir.

* 23 Nisan 1920: Milletvekilleri, Hacı Bayram Camii’nde, halkla birlikte Cuma namazı kıldıktan sonra saat 13.45’te içlerinde en yaşlı üye olan Sinop milletvekili Şerif Bey’in başkanlığında toplanarak çalışmalarına başlar.

* 24 Nisan 1920: Mustafa Kemâl’in Büyük Millet Meclisi (BMM) Başkanlığına seçilmesi ve Geçici İcra Vekilleri Heyetinin kurulması.

* 11-24 Mayıs 1920: Mustafa Kemâl Paşa ve arkadaşları, İstanbul’daki sözdeki Divan-ı Harb tarafından idama mahkûm edilir ve bu karar Padişah Vahidettin tarafından da onaylanır.

* 22-30 Haziran 1922: Yunan Ordusu’nun Ege Bölgesi’nde Milne Hattı’nı aşarak ilerlemeye başlar ve Balıkesir’i işgâl eder.

* 8 -25 Temmuz 1920: Yunanlılar Bursa’yı ve Edirne’yi işgâl eder.

* 10 Ağustos 1920: İstanbul Hükûmeti temsilcileri ile İtilaf Devletleri arasında Türk milleti adına bir esaret belgesi niteliğindeki Sevr Barış Antlaşması imzalanır. BMM bu antlaşmaya büyük bir tepki göstererek, antlaşmayı imzalayanları vatan haini ilan eder.

* 28 Eylül 1920: BMM’nin Ermenistan üzerine askerî harekâta karar vermesi üzerine Doğu Cephesi ve 15’inci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’nın Ermenistan’a karşı askerî harekâta başlar. 29 Eylül’de Sarıkamış’, 30 Eylül’de de Kars Ermenilerden kurtarılır.

* 19 Ekim 1920: Rusya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti, [13]   Sevr Barış Antlaşması’nı tanımadığını ilan eder.

* 3 Aralık 1920: Sevr Barış Antlaşmasını tanımadığını kabul eden Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti ile Gümrü Barış Anlaşması [14] imzalanarak iki devlet arasındaki savaşa son verilir.

* 5 Ocak 1921: Yenilgiye uğratılan Çerkez Ethem Kuvvetleri Yunan hatlarına geçer.

Çerkez Ethem’in isyan etmesinin yarattığı ortamdan faydalanmak isteyen Yunan kuvvetleri 6 Ocak 1921 tarihinde Bursa istikâmetinden askerî harekâta başlar. Yeni kurulan düzenli ordu birliklerinin, vatan topraklarını savunma mücâdelesi, 9-10 Ocak 1921 tarihinde İnönü mevzilerinde Yunanlılarla yapılan şiddetli çarpışmaların ardından Yunanlıların ileri harekâtının durdurulmasıyla başarıya ulaşır. I. İnönü Muharebesi’nde düzenli ordunun ilk sınavını başarıyla vermesi sonucu halkın düzenli ordu ve TBMM’ye güveni artar.

İtilaf Devletleri, Sevr Barış Antlaşmasını yürürlüğe sokabilmek için Yunan kuvvetlerinin saldırılarına izin vermişlerdi. Ama Yunan kuvvetleri İnönü’de yenildiler. Bu yenilgi üzerine İtilaf Devletleri, Sevr hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili olarak Londra’da bir konferans toplanması için diplomatik temas başlattılar.

20 Ocak 1921 tarihinde ilk Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) kabul edilirken 5 Şubat’ta BMM’nin gizli oturumunda Londra Konferansı’na BMM Hükûmeti adına heyet gönderilmesi kararlaştırılır. 6 Şubat’ta Bekir Sami Bey başkanlığındaki BMM Heyeti Londra’ya hareket eder. 21 Şubat’ta başlayan konferansta, Sevr hükümlerini savunan İtilaf Devletleri ile Misak-ı Millî’yi savunan BMM temsilcileri arasında anlaşma sağlanamaması üzerine konferans 12 Mart’ta son bulur.

I. İnönü Zaferi’nden sonra BMM Hükûmeti ile Sovyet Rusya arasında 16 Mart 1921 tarihinde Moskova Anlaşması imzalanır. Bu antlaşma BMM için büyük bir başarı olmuş, BMM Hükûmeti ilk kez büyük bir devletle eşit şartlarda bir antlaşma yaparak bu devlete Misak-ı Millî’yi kabul ettirir. Bu anlaşma ile birlikte BMM artık TBMM olarak anılır olmuştur.

Londra Konferansı’nın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine I. İnönü Muharebesi’ndeki yenilginin ezikliğini atmak için İtilaf Devletlerinin de onayını alan Yunanlılar 23 Mart 1921 tarihinde Bursa, Bilecik ve Uşak istikametlerinden taarruza geçtiler. 24 Mart’ta Bilecik’i, 25 Mart’ta Pazarcık’ı işgâl ederek İnönü’ye kadar geldiler. İnönü Mevzilerinde Yunanlıları durduran TBMM Batı Ordusu 27 Mart’tan itibaren bu hatta stratejik savunma yapmaya başladı. 1 Nisan’a kadar süren şiddetli muharebeler sonucu Yunanlılar Bursa Mevzilerine doğru çekilmeye başladılar. Böylece Yunanlılar ikinci kez yenildiler. [15]  

Yunan kuvvetleri Sevr’i gerçekleştirmek ve Türk Ordusunu katî sonuçlu bir imhâ muharebesiyle yok etmek için sayı ve lojistik bakımdan çok üstün bir kuvvetle 10 Temmuz 1921 tarihinde Batı Cephesinden genel bir taarruza geçer. Yunanlar Afyon, Eskişehir, Kütahya ve Bilecik’i işgâl eder. Batı Cephesi Karargahına gelen Mustafa Kemâl Paşa daha fazla kayıp verilmesine mânî olmak için yeni bir strateji belirleyerek İsmet Paşa’ya Türk Ordusunun Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmesi direktifini verir. 25 Temmuz’da Türk Ordusu tamamen Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilir ve Polatlı-Haymana mihverinde tertiplenmeye başlar.

“Kütahya-Eskişehir Muharebeleri” [16] olarak bilinen bu çarpışmalarda ordumuzun insan zâyiatı ile araç ve gereç kaybı büyüktü. Türk Ordusunun Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmesinin yarattığı moral bozukluğu TBMM’yi de etkiler. 4 Ağustos 1921 tarihinde TBMM’de yapılan gizli oturumda yorgun orduyu yeniden canlandıracak ve ülkeyi bu bâdireden kurtaracak yegâne çârenin Mustafa Kemâl Paşa’nın “Başkumandan” unvanıyla fiilen ordunun başına geçmesi olduğunda karar kılınır. 5 Ağustos 1921 tarihinde Meclis Başkanı Mustafa Kemâl Paşa’yı TBMM yetkileriyle donatan ve üç ay süreyle Başkumandanlık görevi veren kanun TBMM’de kabul edilir. [17] 

Başkomutan süratle planını uygulamaya ve başarıyı sağlayacak tedbirleri süratle almaya başlar. amaçla 7-8 Ağustos’ta kendi imzasıyla on adet “Tekâlif-i Milliye/Millî Vergi” emri yayımlanarak ülkede olağanüstü bir seferberlik başlatılır ve topyekûn bir harbe hazırlanmaya başlanır. Başkomutan bu tedbirleri aldıktan sonra 12 Ağustos 1921 tarihinde Polatlı’daki Cephe Karargahına gelerek fiilen TBMM Ordusunun başına geçer.

Yunan Ordusu 13 Ağustos’ta Sakarya’daki Türk mevzilerine doğru ileri harekâta başlar.

Başkumandan’ın Assocıated Press Haber Ajansı’nın Muhabirine Verdiği Demeç… 

Yıllarca mücadeleye mecbur kalsak bile Yunanları Anadolu’dan çıkarmaya kesin olarak azmettik. Türkiye Türklerindir; işte milliyetçilerin ilkesi budur. Biz, hukukumuzu savunmak için mücadeleye devam etmeye karar verdik.

Bizim harp çarelerimiz [barışa yönelik yaklaşımımız Londra Konferansında da belirttiğimiz üzere] açık şekilde belirgindir.

Trakya’ya gelince… [Hâlihazırda Yunanların işgâlinde hulunan] Doğu Trak­ya, hinterlandımızın ayrılmaz bir kısmını oluşturmakta ve Türk çoğunluğa sahip bulunmaktadır. Trakya’nın diğer kısımları [yani batısı] için [ise] biz memnuniyetle  çoğunluğun fikrine müracaat edilmesini kabul edeceğiz.

[16 Mart 1920 tarihinden  beri İtilaf Devletlerinin işgâlinde bulunan] İstanbul bizimdir. Bununla birlikte [Türk] Boğazlar[ı] ve Marmara Denizi için, başkentin emniyeti sağlanmak şartıyla bir çözüm tarzı kabul etmeye [de] hazır bulunmaktayız.

Her zamandan çok inanıyorum ki harp pahalı bir iştir. Harbin sürüklediği faciâlar ve dehşetten üzgünüm. Fakat harp olmaksızın elimizdeki silahları bıraktığımız zaman [ülke ve mişllet olarak] nasıl tamamen harap olacağımızı da biliyorum.

Eğer [İtilaf Devletleri] bizi rahat bırakırlarsa, millî hareketimizle Türkiye’nin gelişmesine çalı­şacağız.

Alkollü içeceklerin satışının yasaklanması için katı kanunlar yaptık, kumar oyun­larını kaldırdık. Biz, Amerika’nın bize dostluğunu göstermeye devam etmesini ve bizimle ticari ilişkide bulunmasını arzu ediyoruz. Amerika kadar demokrat olduğumuzu da zannediyoruz.

[Türk milleti olarak] Biz [bağımsızlık ve istiklâlimiz için] birleştik. [TBMM] Hükûmeti[ni] devirmeye çalışacak Enver [Paşa] taraftarı bir partinin mev­cut olduğu [da] doğru değildir.

Bolşevikler [Rusya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti] ile ilişkilerimize gelince… Biz onlarla [16 Mart 1921 tarihinde Moskova Antlaşması olarak anılan] bir dostluk antlaşması imzaladık. [Bu antlaşmanın] Başlıca şartlardan biri şu[dur] ki Ruslar, ülkemizde Bolşeviklik] propaganda[sı] ve tahriklerde bulunmayacaklar, çünkü Sovyet teşkilatı ile bizim [anayasal] teşkilatımız arasında esaslı farklılık vardır.

Sonuç…

Çapraz / mukâyeseli okumalar yapıldığı takdirde görüleceği üzere Mustafa Kemal Paşa’nın dirâyetli askerî ve siyasî liderliğinde yürütülüp müstesnâ bir zaferle sonuçlandırılan Şanlı Millî Mücâdele, karmaşık iç ve dış dinamiklerin ve süreçlerin ustaca yönetilmesinin bir sonucudur. Şanlı Millî Mücadele’ye yönelik çapraz okumalar, bu kutlu mücadelenin ne denli karmaşık süreçler içerdiğini anlamaya imkân sağlayacağı gibi, o günlerden bugünlere uzanan dönemin de sağlıklı bir şekilde anlaşılmasını mümkün kılacak, geleceğe yönelik öngörülerin de görece isabeti olmasını sağlayacaktır.

Dr. İrfan PAKSOY

© 2025. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

SONNOTLAR

[1] Associated Press’in Ankara’da bulunan muhabirinin aktardığı bilgilere göre Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği demeç. Vakit, 2 Eylül 1921, Sayı 1339, s.1.
[2] Mütâreke Savaş: Devletler veya devlet grupları tarafından, millî güç unsurlarının tamamının veya bir kısmının kullanılması suretiyle icrâ edilen ve taraflarca savaş niteliği kabul edilen, kuvvet kullanılmasını içeren, düşmanca niyet ve/veya eylem.
[3] Savaş ve muharebe farklı şeylerdir. Savaş; devletler veya devlet grupları tarafından, millî güç unsurlarının tamamının veya bir kısmının kullanılması suretiyle icrâ edilen ve taraflarca savaş niteliği kabul edilen, kuvvet kullanılmasını içeren, düşmanca niyet ve/veya eylemdir Muharebe, savaşta, taktik/operatif bir maksadın tahakkuku için iki tarafın kuvvetleri arasındaki silahlı mücâdeledir. Muharebe ise silahlı kuvvetlerin çatışmalarının cereyan ettiği durumdur. Muharebe hasım kuvvetlerin silahlı kuvvetlerinin karşılıklı olarak silahlı mücâdeleye giriştikleri, savaş içindeki bir safha veya safhalardır.
[4] Âyan Âyan Meclisi / Meclis-i Âyan: Osmanlı Devleti’nin Meşrutiyet sistemi içinde bir senato benzeri bir kurum olup, Meclis-i Mebûsan (seçilmiş milletvekilleri) ile birlikte Meclis-i Umûmîyi (Genel Meclisi) oluşturan ve 23 Aralık 1876 tarihli Kanûn-ı Esâsî’ye (Anayasa’ya) göre kurulmuş yasama organıdır. Toplumun önde gelenlerinden oluşan Üyeleri Padişah tarafından seçilen Âyan Meclisinin üyelerinin sayısı Mebusan meclisinin üye sayısının üçte birini geçmezdi. Mebusan Meclisinin kabul ettiği kanun ve bütçe tasarıları Âyan Meclisine gelir, burada incelenir ve gerekiyorsa değiştirilir veya düzeltilmesi için Mebusan Meclisine geri giderdi. Kanun yapmak veya değiştirmek hakları da olan ve İstanbul’un işgâl edilmesine (16.03.1920) dek faaliyetini sürdüren bu Meclis, TBMM’nin açılmasıyla (23.04.1920) tamamen hükümsüz kalmıştır.
[5] Pontus kelimesi siyasî değil coğrafî bir bölgeyi tanımlar. Pontus adı Antik Dönem yazarları tarafından bütün Karadeniz kıyıları için kullanılmış bir kelimedir. Daha sonra sadece Karadeniz’in Anadolu kıyıları için, Pontus Krallığının kurulmasından (M.Ö. 281) sonra ise bu krallığın kapladığı alanı belirtmek için kullanılmıştır. Buna göre Pontus coğrafî olarak aşağı-yukarı Çoruh Nehrinin denize döküldüğü yerden Bartın Çayına kadar uzanan yerleri ve Anadolu yaylalarının kuzey bölümlerini içine almaktadır.
[6] Amasya Genelgesi hakkında detaylı bilgi için bkz. İrfan Paksoy, “Manifesto… (Amasya Genelgesi)”, 22.06.2023, https://www.eura24.com/yazi/manifesto-amasya-genelgesi-1400.html#google_vignette, Erişim Tarihi: 21.08.2025.
[7] Erzurum Kongresi hakkında detaylı bilgi için bkz. İrfan Paksoy, “Bölgesel Görünümlü Millî Bir Kongre”, 23.07.2023, https://www.eura24.com/yazi/bolgesel-gorunumlu-milli-bir-kongre-1445.html, Erişim Tarihi: 21. 08.2025.
[8] Misak-ı Millî hakkında detaylı bilgi için bkz. İrfan Paksoy, “Bir Milli Siyaset Belgesi: Misak-ı Milli”, 31.01.2024, https://www.eura24.com/yazi/bir-milli-siyaset-belgesi-misak-i-milli-1655.html, Erişim Tarihi: 21. 08.2025.
[9] Sivas Kongresi hakkında detaylı bilgi için bkz. İrfan Paksoy, 05.09.2023, “Ya İstiklâl Ya Ölüm”, https:// www.eura24.com/yazi/ya-istiklal-ya-olum-1496.html#google_vignette, Erişim Tarihi: 21.08.2025.
[10] Komutanlar Toplantısı hakkında detaylı bilgi için bkz. İrfan Paksoy, “Kongre Sonrası-2 (Amasya Görüşmelerine Doğru)“”, 17.12.2024, Erişim Tarihi: 21.08.2025.
[11] Temsil Heyetinin Ankara’ya gelmesi hakkında detaylı bilgi için bkz. İrfan Paksoy, “Kongre SOnrası–6 Amkara’da Kutlu Bir Gün”, 27.12.2024, https://ankaraulusgazetesi.com.tr/yasam/kongre-sonrasi6-ankarada-kutlu-bir-gun-1665h, Erişim Tarihi: 21.08.2025.
[12] San Remo Konferansı hakkında detaylı bilgi için bkz. İrfan Paksoy, Sevr’e Uzanan Yol-4 (San Remo Konferansı)”, 31.07.2024, https://www.eura24.com/yazi/sevr-e-uzanan-yol-4-san-remo-konferansi-1784. html, Erişim Tarihi: 21. 08.2025
[13] Rusya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti-RSFSC: Ekim 1917 Devrimi sonrasında kurulan RSFSC, Sovyetler Birliği’nin nüfus ve yüzölçümü bakımından en büyük ve kurucu cumhuriyetidir. RSFSC’nin 30 Aralık 1922 tarihinde Belarus SSC, Ukrayna SSC, Orta Asya ve Kafkasya Cumhuriyetleri ile birleşmesiyle de SSCB resmen kurulmuştur. SSCB’nin 1991 yılı sonlarında dağılmasının ardından 12 Aralık 1991 tarihinde yerine kurulan Rusya Federasyonu, RSFSC’nin yasal varisidir.
[14] Gümrü Barış Antlaşması hakkında detaylı bilgi için bkz. İrfan Paksoy, “Doğu’da Önemli Bir Başarı”, 26.12.2024, https://ankaraulusgazetesi.com.tr/yasam/doguda-onemli-bir-basari-1344h, Erişim Tarihi: 21. 08.2025.
[15] II. İnönü Muharebesi hakkında detaylı bilgi için bkz. İrfan Paksoy, II. İnönü Zaferi“”, 02.04.2024, https://www.yeniankara.com.tr/yazarlar/irfan-paksoy/ii-inonu-zaferi-17852, Erişim Tarihi: 21.08.2025.
[16] Kütahya-Eskişehir Muharebeleri hakkında detaylı bilgi için bkz. İrfan Paksoy, “Kütahya ve Eskişehir Muharebeleri ”, https://www.eura24.com/yazi/kutahya-ve-eskisehir-muharebeleri-1434.html, 16.07.2023, Erişim Tarihi: 21.08.2025.
[17] Başkumandanlık Kanunu hakkında detaylı bilgi için bkz. İrfan Paksoy, “Taahhüt ve İfası”, Ankara Ulus gazetesi, 09.08.2025, Erişim Tarihi: 20.08.2025.  İrfan Paksoy, “Başkumandanlık Kanunu”, 04.08.2023, https://www.eura24.com/yazi/baskumandanlik-kanunu-1462.html, Erişim Tarihi: 21.08.2025.

KAYNAKLAR

Ali Bilgin Varlık, “Savaşı Tanımlamak: Terminolojik Bir Yaklaşım”, Avrasya Terimler Dergisi, Cilt 1, Sayı 2, 2013.
Associated Press’in Ankara’da bulunan muhabirinin aktardığı bilgilere göre Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği demeç. Vakit, 2 Eylül 1921, Sayı 1339.
Atatürk Araştırma Merkezi ve Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri Cilt 1 (1906-1921), Editör: Yüksel Özgen, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2024.
İrfan Paksoy, Cihan Harbi’nde Osmanlı Devleti, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2018.
İrfan Paksoy, “Manifesto… (Amasya Genelgesi)”, 22.06.2023, https://www.eura24.com/yazi/manifesto-amasya-genelgesi-1400.html#google_vignette, Erişim Tarihi: 21.08.2025.
İrfan Paksoy, “Bölgesel Görünümlü Millî Bir Kongre”, 23.07.2023, https://www.eura24.com/yazi/bolgesel-gorunumlu-milli-bir-kongre-1445.html, Erişim Tarihi: 21. 08.2025.
İrfan Paksoy, “Ya İstiklâl Ya Ölüm”, 05.09.2023, https:// www.eura24.com/yazi/ya-istiklal-ya-olum-1496.html #google_vignette, Erişim Tarihi: 21.08.2025.
İrfan Paksoy, “Kongre Sonrası-2 (Amasya Görüşmelerine Doğru)“”, 17.12.2024, Erişim Tarihi: 21.08.2025.
İrfan Paksoy, “Kongre Sonrası–6 Ankara’da Kutlu Bir Gün”, 27.12.2024, https://ankaraulusgazetesi.com.tr/ yasam/kongre-sonrasi6-ankarada-kutlu-bir-gun-1665h, Erişim Tarihi: 21.08.2025.
İrfan Paksoy, “Bir Milli Siyaset Belgesi: Misak-ı Milli”, 31.01.2024, https://www.eura24.com/yazi/bir-milli-siyaset-belgesi-misak-i-milli-1655.html, Erişim Tarihi: 21. 08.2025.
İrfan Paksoy, “Sevr’e Uzanan Yol-4 (San Remo Konferansı)”, 31.07.2024, https://www.eura24.com/yazi/ sevr-e-uzanan-yol-4-san-remo-konferansi-1784. html, Erişim Tarihi: 21. 08.2025.
İrfan Paksoy, “Bir Utanç ve Esaret Belgesi”, 12.08.2023, https://www.eura24.com/yazi/bir-utanc-ve-esaret-belgesi-1470.html, Erişim Tarihi: 05.08.2025, Erişim Tarihi: 05.08.2025.
İrfan Paksoy, “Doğu’da Önemli Bir Başarı”, 26.12.2024, https://ankaraulusgazetesi.com.tr/yasam/doguda-onemli-bir-basari-1344h, Erişim Tarihi: 21. 08.2025.
İrfan Paksoy, II. İnönü Zaferi“”, 02.04.2024, https://www.yeniankara.com.tr/yazarlar/irfan-paksoy/ii-inonu-zaferi-17852, Erişim Tarihi: 21.08.2025.
İrfan Paksoy, “Kütahya ve Eskişehir Muharebeleri ”, https://www.eura24.com/yazi/kutahya-ve-eskisehir-muharebeleri-1434.html, 16.07.2023, Erişim Tarihi: 21.08.2025.
İrfan Paksoy, “Sakarya Zaferi Öncesindeki Yenilgi (Kütahya ve Eskişehir Muharebeleri)”, 02.08.2025 , https:// www.dibace.net/irfan-paksoy/sakarya-zaferi-oncesindeki-yenilgi-kutahya-ve-eskisehir-muharebeleri/, Erişim Tarihi: 05.08.2025.
İrfan Paksoy, “Taahhüt ve İfası”, 09.08.2025, https://ankaraulusgazetesi.com.tr/gundem/taahhut-ve-ifasi-3744h, Erişim Tarihi: 20.08.2025.
İrfan Paksoy, “Başkumandanlık Kanunu”, 04.08.2023, https://www.eura24.com/yazi/baskumandanlik-kanunu-1462.html, Erişim Tarihi: 21.08.2025.
İrfan Paksoy, “Sakarya Melhame-i Kübrâsı”, 23.08.2023, https://www.dibace.net/irfan-paksoy/sakarya melhame-i-kubrasi/, Erişim Tarihi: 05.08.2025.
İrfan Paksoy, “Başkumandanlık Kanunu”, 04.08.2023, https://www.eura24.com/yazi/baskumandanlik-kanunu-1462.html, Erişim Tarihi: 05.08.2025.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir