Büyük Taarruz Destanı

Bugünkü yazım, hâlen ALKA Yayınevinde baskı sürecinde olan (Mustafa Kemâl Paşa’nın dirâyetli siyasî ve askerî liderliğinde yürütülen ve zaferle taçlandırılan Şanlı Millî Mücâdele’nin son safhasında işgâlci Yunan kuvvetlerinin Anadolu’dan atılmasıyla sonuçlanan görklü harekâtı anlatan) “Büyük Taarruz Destanı” isimli şiir kitabımdan derlenmiştir. Bugünkü çalışmamın devamı mâhiyetinde olmak üzere ön ve arka kapak sayfası da yukarıda görülen bahse konu eserden kısaltılarak derlenecek şiirler, bu sayfanın sınırlılıkları kapsamında Eylül ayının ikinci yarısına dek zaman zaman okuyucu ile paylaşılacaktır.

Büyük Taarruz Öncesinde

1922 yılı

Haziran’ın on altısı.
Gazi ve Müşir Başkumandan
  Mustafa Kemâl Paşa,
    bir yıl önce
      Sakarya’da püskürtülen
       Yunan kuvvetlerini
        Anadolu’dan söküp atmak üzere
         taarruza geçme kararını aldı.

Bu kararını
sadece üç kişi ile paylaştı:
  Batı Cephesi[i] Kumandanı
  İsmet (İnönü) Paşa,  
    Genelkurmay Başkanı
      Fevzi (Çakmak) Paşa    
       ve Millî Müdafaa Vekili
          Kâzım (Özalp) Paşa. 

Bu konuda
“Nutuk” isimli eserdeki
  ifadelere göz atacak olursak:
“Faaliyette gizliği sağlamak
ve düşmanı yanıltmak için
 her şey
  cephenin kuzeyinde
    yani sağ tarafta gerçekleştiriliyor,
    cephenin solunda
    her faaliyetimiz
     durmuş görüntüsü veriyordu.

O günlerde
İzmit-Adapazarı doğrultusunda
bir geziye gidiyor gibi
  yola çıktığım zaman,
  Ankara’da
   Genelkurmay Başkanı
    Fevzi Paşa Hazretleri ile
    görüştükten sonra,
      o zaman
       Millî Müdâfaa Vekili olan
        Kâzım Paşa hazretlerini de
         Sarıköy istasyonuna dek
          yanımda götürerek
          oraya çağırdığım
          Cephe Komutanı
           İsmet Paşa Hazretleri ile
             birlikte taarruz için
              gerekli hazırlıkların
              âcilen bitirilmesi
                ile ilgili kararlar aldık.

Artık büyük taarruzdan
söz etmek zamanı gelmişti.
Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra
  düşman ordusu,
   büyük ve kuvvetli bir grupla
    Afyonkarahisar-Dumlupınar
     arasında bulunuyordu.

Bir başka kuvvetli grubu ile de
Eskişehir bölgesinde idi.
Bu iki grup arasında
  yedek kuvvetleri vardı.

Sağ yanını,

Menderes bölgesinde bulundurduğu kuvvetlerle,
sol yanını da
  İznik Gölü kuzey ve güneyindeki
   kuvvetleriyle koruyordu.
    Denilebilir ki,
     düşman cephesi
      Marmara’dan Menderes’e kadar
       uzanıyordu.

Türk Ordusu’nun
 15 Ekim 1921’de başlayan
 taarruz planının ismi
  Sad Taarruz Planıydı.
   Sad,
    kapalı anlam itibariyle de
     mübarek ve kutlu anlamına geliyordu.

Ayrıca Türk Ordusu’nun
Sakarya Zaferi sonrasındaki
tertiplenme şekli
  Arap alfabesindeki
  ‘sad’ harfine benziyordu.”

Asıl amaç;
 bir imhâ muharebesi yaparak
 Yunanları çabuk ve
  kesin bir sonuç alacak şekilde
    bertaraf etmekti.

Taarruz
 düşmanın hiç beklemediği
 Afyon’un güneyindeki
  sarp dağlık bölgeden yapılacaktı.

Lâkin
 Afyon Cephesindeki
 Yunan kuvvetleri de peş peşe    
  beş savunma hattı hâlinde
    kuvvetle tahkim edilmişti.[ii]

Bir yıl önce
 Yunan kuvvetlerinin
 Temmuz 1921 ayında
  yaptığı ileri harekât sonucu
    Afyon, Kütahya ve Eskişehir düşmüş,

TBMM tarafından
 5 Ağustos’ta kabul edilen kanunla
 Meclis Başkanı Mustafa Kemâl Paşa
  üç ay süreyle Başkumandan
   olarak görevlendirilmişti.

Bu kanun

 TBMM tarafından
 Sakarya Zaferi’nden sonra
  30 Ekim’de,
   4 Şubat ve 6 Mayıs 1922 tarihlerinde
    üçer ay süreyle uzatılmış,
     20 Temmuz 1922 tarihinde de
       süresiz olarak uzatılmıştır.

Gazi ve Müşir Başkumandan
 “başkumandanlık” görevini
 29 Ekim 1923 tarihinde
  Cumhuriyet ilan edilene
   ve cumhurbaşkanı seçilinceye
     kadar da sürdürecektir.

Yunan Hükûmeti,
Mayıs ayının on dokuzunda
 Küçük Asya Ordusu komutanı
  Korgeneral Anastasias Papulas’ın
   yaş haddinden dolayı
    emekliliğini istediğini
     duyurmuş,
      ardında da
       bu önemli göreve,
        Hükûmet çevrelerine yakın
         ve hiç de liyâkati olmayan
          Korgeneral Georgos Hacıanesti
            atanmıştı.

Oysa,
bu görev değişikliği
tamamen siyasî gerekçelerle
  yapılmıştı.
   Zirâ
    Papulas, Atina’ya
     savaşın bitirilmesini
      ve siyasî çözüm aranmasını
       tavsiye eden  
        bir rapor göndermişti.

Böyle bir gelişme
Başbakan Gunaris liderliğindeki
Kralcı Yunan Hükûmeti için
  kabul edilebilir olmadığından
    Papulas istifaya zorlanmıştı.

Papulas’ın
görevden alınmasının ardından
Yunan Küçük Asya Ordusundaki
  altı kabiliyetli general
   bu değişikliği protesto ederek
    emekliliklerini istediler.
     Altı generalin talebi kabul edilip,
      yerlerine yüksek komuta
       ve kurmay pozisyonlarından
         atamalar yapıldı.

Bu değişiklikler sonucunda
Yunan Küçük Asya Ordusu,
1922 yılı yılı baharında
  moralini kaybetmiş,
   kendisini
    ittifak hâlinde destekleyen
     bir hükûmetten yoksun,
      nicesi de
       muharebe ve savaş konusunda
        deneyimli olmayan
         generaller tarafından
          idare edilen bir duruma
           düşmüştü.

Atina’daki İngiliz Ataşesinin
bildirdiğine göre,
  daha önce

Tümene komuta etmiş olan

   Hacıanesti
    altı yıldan beri
     komutanlık görevinde
      bulunmamış,
       kendisi
        iyi eğitim görmüş olsa da
        eski kafalı,
          kendini beğenmiş,
           çılgınlık derecesinde
             Kral Konstantin yanlısıydı.

İngiliz ataşesine göre,
o, bir komutan olacak kadar
gerekli meziyetlere
   sahip değildi.

Yunanistan’ın,
İngiltere başta olmak üzere
 Müttefik Devletlerin
 ikna edilerek
   İstanbul’un Yunanlar tarafından
   işgâl edilmesi
     ana fikrine uygun olarak
      Hacıanesti,
       Başbakan Gunaris’in
        Küçük Asya Ordusu
         Başkomutanlığı önerisini,
          Batı Anadolu’daki
           savunmayı kolaylaştırmak üzere
            cepheyi geri çekip daraltmak,
             Doğu Trakya’daki
              İstanbul’u işgâl etmesi planlanan
               Yunan kolordusunun da
                kendisine bağlanması ve
                  bu kolordunun
                   Batı Anadolu’daki kuvvetlerle
                    kısmen takviye edilmesi
                     şartıyla kabul etmişti.

Ancak…

İki ay sonra  
yani 29 Temmuz’da
  Doğu Trakya’daki ordusunu
   güçlendirmiş durumdaki
    Yunanistan’ın,
     İstanbul’u işgâl etmeye yönelik
      Müttefik Hükûmetlere
       nota vererek yaptığı talebin
        ertesi gün   
         red edilmesi
          ve buna izin vermeyeceklerini
           belirtmesiyle
            Yunanistan’ın İstanbul hayali
             akim kalacak,
              Anadolu’daki Yunan kuvvetleri de
               kısmen
                Doğu Trakya’ya
                 intikâl ettirildiğinden
                  bir kolordu nispetinde
                   azalacaktır.

5 Haziran’da
 İzmir’e gelmiş olan
 Hacıanesti
  bu göreve başlar başlamaz
   tümen ve kolordu komutanlıklarında
    komuta değişikliğine gitmiş,

Gnkur.Bşk. Dusmanis’in de

tavsiyelerine uyarak
Tümgeneral Pallis ve
  Albay Sarıyannis’i
   Küçük Asya Ordusu
    karargâhından uzaklaştırmış,
     Küçük Asya Ordusu
       Kurmay Başkanlığına   
       2. Yunan Tümeninin
          parlak komutanı
          General Valettas’ı getirmiş,
Sakarya’daki
 kolordu komutanlarından
 Tümgeneral Kondilis ile
  Tümgeneral Polimenakos’u
   görevden almış,
1. Kolordu Komutanlığına

     General Trikupis’i
2. Kolordu Komutanlığına

       Tümgeneral Diyenis’i
3. Kolordu Komutanlığına

           Tümgeneral Sumilas’ı
             getirmişti.

Hacıanesti,
 cephede doğrudan
  komutayı almak yerine
  İzmir’in konforu içerisinde
   ve Küçük Asya Ordusu
   Genel Karargâhı
     olarak kullandığı
      bir Yunan savaş gemisini  
       Başkomutanlık yapmayı
         tercih etmişti.

Hacıanesti
 göreve başlamasını
 takip eden
  on beş gün içinde
    Küçük Asya’daki
     cümle Yunan birliklerini
      denetledikten sonra da
      “Bütün cepheyi dolaştım
        ama
        Mustafa Kemâl adında
          bir komutana rastlamadım.”
           diyordu.

Yunan Küçük Asya Ordusu
 başkomutanlığı
  sanki tiyatroda
   bir komedi oyunu oynuyordu.
    Oysa eşzamanlı olarak
      Gazi ve Müşir Başkumandan
       Yunan kuvvetlerini
        Anadolu’dan sökmek üzere
        taarruza geçme kararı almış,
          bu kararını da
           Gnkur.Bşk. Fevzi Paşa,
            Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa
             ve Millî Müdafaa Vekili Kâzım Paşa
             ile paylaşmıştı.
………………..

(Devam edecek)

İrfan PAKSOY
Emekli Hava Kurmay Albay, tarih doktoru, yazar ve akademisyen (Ankara Üniversitesi).

© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir