Calvin’ler Her Yerde Ürer

Calvin, Serveto ve Castellio’nun hikâyelerini bilir misiniz? Farklı mahallenin yaşanmışlıkları, zorbalıkları, din adına yapılan vahşetin hikayelerinin kahramanıdır.

Bazen bana “din karşıtı” derler. “Yahu niye karşı olayım” derim. Karşı olduğum zorbalıktır. Bu zorbalık ister din adına yapılsın, ister inanç kılıfı altında günümüze intikal ettirilen yerli yabancı gelenekler olsun, bunların içinde en küçük zorbalık, 21. yüzyıla yakışmayan ne varsa hepsine “kesinlikle” karşıyım… 

Bu karşı olduğum zorbalık ister “kutsal olarak kabul edilmiş”   metinlerden, yorumlardan kaynaklansın, ister “seçilmiş”, “görevlendirilmiş”, “kutsanmış”, “yüceltilmiş” kişilerin günümüze intikal ettirilmiş söz, fiil ya da davranış kalıplarından olsun, en küçük “zorbalık”, “ötekileştirme/dışlama” içeriyorsa,  “kesinlikle” karşıyım. Üstelik bunları dile getirmekten de hiç çekinmem.

Hikâyeye gireyim, Hikâye dedimse bir kurgu değil, gerçek;

Hikâyenin birinci kahramanı JONN CALVİN adını muhtemelen hepiniz duymuşsunuzdur.  Calvin, Fransız din reformcusu, 16. yüzyılda Avrupa’da gelişen Reform hareketinin en önemli önderlerinden biri olarak bilinir. “Reformcu” kelimesi, size insancıl gibi gelmesin  Calvin tam bir cani (anlatacağım)

Cenevre kentini de bilirsiniz, İsviçre’nin incisi olarak bilinir. Günümüzde, “diplomasi”, “barış”, “anlaşma”, “sözleşme” kelimeleri ile anılan bir kenttir. Cenevre Üniversitesi‘nin bahçesindeki 1909 yılında protestan reform hareketlerinde yaşananların anısına yapılmış, beşer metre yüksekliğinde John Calvin, William Farel, Théodore de Bèze ve John Knox’un heykelleri bulunur. (merak ederseniz internette bulursunuz fotoğraflarını) 

İşte hikâye, 1500’lü yılların ortasında Cenevre‘de başlar. Calvin 1541 yılında Protestan cemaatine ev sahipliği yapan Cenevre’ye bir “vaiz” gibi gelir… O dönemde bir şehir meclisi yönetir burayı. Calvin kısa zamanda kurnazlığı ve “inanç sömürüsü” yoluyla bu kentin yönetimini ele  geçirir. Bildiğiniz zalim bir diktatör olur.

İnanmış bir adamdır Calvin“Tanrı beni, iyi ve kötü olanın ortaya çıkmasıyla yarattı” diyecek kadar inanmıştır, tanrısına ve kendine ve de kitabına.

Derdi “Yeni Kudüs” yaratmaktır. Kutsal kitabın dışında hiç bir hakikat  olmadığına inanmıştır.  Ve “kendi yazdığı”, “yazımına katkıda bulunduğu” ya da “onayladığı” metinler dışındaki her türlü metin, düşünce “sapkındır”. “Hakikatin tekeli sadece kendine” aittir.

MİGUEL SERVETO, hikâyenin diğer kahramanı; O da inanmış bir adam. 1511 yılında İspanya’da doğdu. Daha 14 yaşına gelmeden Yunanca, Latince ve İbranice öğrenmiş, ayrıca felsefe, matematik ve ilahiyat konusunda da epey bilgi sahibi olmuştu, çok zeki bir teologdu.

Tarih ve Mukaddes Kitap üzerine yaptığı araştırmalar sonunda, Katolikler hem de Protestanlar hakkında şunları söyledi: “Ne bu iki gruptan herhangi biriyle tamamen aynı fikirdeyim ne de ikisine de tümüyle karşıyım. Çünkü ikisinin de bana göre bazı doğruları ve bazı yanlışları var, fakat herkes diğerinin hatasını fark ediyor, kimsenin kendi hatasına baktığı yok… ”  

JONN CALVİN ve MİGUEL SERVETO‘nun  Cenevre‘de yolları kesişir.

SONUÇ: MİGUEL SERVETO, teolojik görüşünden dolayı, bir kazığa bağlanır, hafif ateşte, ağır ağır kızartılarak acılar çektirilerek öldürülür…

Peki kitabın kapağında bulunan diğer isim SEBASTIAN CASTELLIO kim? Yazı çok uzadı, hadi hepsini kitaptan okuyun.

Aramızda Calvinler yaşıyor, bizim mahallede, din  piyasasında, siyasette,  “hakikatin tekeli kendisinde olan”, “Tanrının kendisini görevlendirdiğini düşleyen” Calvinler var.

Şuradan tanırsınız onları; “Despot bir mizacın ilk düşüncesi karşıt fikri baskılamak, sansürlemek olur” Yani kendisi gibi düşünmeyenleri şu ya bu yolla baskılayan, sansürleyen Calvinlerdir. Ve bizde her alanda Calvinler var.

Bu kitabı merak ettirebildiysem ne mutlu bana…

Lütfen üniversite hocaları dostlar özellikle İlahiyatçılar, bu kitabı öğrencilerine okutsun, din, siyaset  alanında Calvin tiplemelerini öğrenciler tanısın, onlara karşı uyanık olsunlar.

SON NOT: Hani yazının başında Cenevre Üniversitesi‘nin bahçesindeki heykellerden söz etmiştim ya.  Günümüzde bir uygarlık sembolü olan Cenevre‘de,  Calvin’den  sonra iki yüzyıl boyunca dünyaca ünlü tek bir ressam, tek bir müzisyen, tek bir sanatçı bile çıkmamıştır…  Baskı, zulüm ve zorbalığın olduğu yerde insan yetişmez.

Kartal YOLCU

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir