Deniz Garipcan’ın “Firûze” Adlı Şiir Kitabı Üzerine Bir İnceleme

Deniz Garipcan‘ın “Firûze” adlı şiir kitabı, Şubat 2019’da Yenisey Yayınları tarafından yayımlandı. Kitap 3 bölümden oluşuyor:

  1. Hayata Dair Şiirler
  2. Nazire Şiirler
  3. Şehirlere Yazdığım Şiirler (Şehrengizler)

Kitabın birinci bölümü; aşk, mutluluk, hüzün, özlem, kadın ve memleket temalı 47 şiirden oluşuyor. Son derece zarif bir üslupla şiirlerini göz nuru dökerek oya işler gibi işleyen Garipcan, kitabın ilk şiiri  “Gaye” de, kendini de şiire dahil ederek dünyaya bakışının panoramik fotoğrafını çekiyor:

“Dünya denen hanın kapısın çalıp
Hakiki sahibin bulmaya geldim
Muazzam nizamın seyrine dalıp
Sanmayın ebedi kalmaya geldim…”

Şair, “Adak” şiirinde ise hayata sımsıkı bağlanıp dirençli bir duruş nasıl sergilenir onu mısralara dökmüş:

“Ziyânına takılma geçip giden günlerin
Sevdan sermaye ise cürmü nedir ağyarın?

Taze bir bahar gibi yeşersin hep günlerin
Aşka kur yüreğini bozulmasın ayarın!

Desen ki ‘Yusuf benim, kuyudayım, zordayım!’
Züleyha değilsem de bezirgânım burdayım!”

Şair şiir poetikasını “Şiir Neydi?” şiirinde dile getiriyor:

“Hazla yakılan mumun hüzünle süzülüşü
Saklı ıstırapların tebessümlü gülüşü…”

Oldukça duyarlı bir şair Garipcan. O, sadece duygu dünyasındaki kaosu, açmazları, çileleri değil, dış dünyadaki somut gerçekleri de dile getiren bir şair. Örneğin “Eylül” adlı şiirinde:

“Henüz yeni düşüyor saçlarıma kırağı,
Gafletin ocağında yakın sandım ırağı”

ve “Ekim” adlı şiirinde,

“Eylül’ü uğurladık turnaların göçünde;
Ayva güler, Nar ağlar ekim sonun içinde.”

diyerek sonbaharın ruhunda bıraktığı izlenimleri dizelerine döküyor. “Gülen ayva, ağlayan nar…” metaforlarıyla da Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun:

“daha nem olacaktın bir tanem
gülen ayvam, ağlayan narımsın
kadınım, kısrağım, karımsın…”

şiirine selama durur gibi metinlerarasılık yapmıştır.

Bu kitapta Şair, Türk halk şiirinin birçok nazım biçimini kullanıyor. Özellikle; 7’li hece (mani), 8’li (semai), 11’li (koşma) ve 14’lü hece vezni ve serbest müstezatla şiirlerini yazıyor. Hatta kimi şiirlerinde klasik hece nazım biçimlerinin dışında da uzun bentler kullanıyor.

Garipcan, şiirlerinde ahengi sağlamak için dizelerdeki duraklara dikkat etmiş, uyak ve rediflerden faydalanmıştır. O, şiirlerini, standart bir uzunlukta yazmıyor. Kimi şiirleri uzun kimi şiirleri kısa.

Garipcan, şiirlerinde dili kullanmada oldukça rahat davranmış. Eski ve yeni sözcükleri bir arada harmanlamış. Örneğin, “Leyli can” şiirinde:

“İçli bir ağıt yakar yüreğimin avazı
Hasretin zül kırbacı döven oldu Leyli can
Ruhumda hezeyanlar her yanım göçük duvar
Ahuzârım semada tavan oldu Leyli can!”

Garipcan şiirlerinde edebi sanatları başarılı bir şekilde kullanmış. Örneğin; “Yüreğini Çınlattım” adlı şiirinde:

“Duygular doludizgin koşar iken dörtnala
Asla minnet etmedim yüreği namert kula.”

derken açık eğretileme yoluyla duygularını ata benzetir.

İkinci dizedeki söylemler (minnet etmek, namert kul) de halk söyleyişlerine göndermedir ( telmih sanatı).

“Sarıkamış” adlı şiirinde:

“Dala konmuş kuş görsem, yüreğimde karakış
Binlerce Mehmetçiğin Makberi Sarıkamış…”

diyerek Sarıkamış’ı mezara benzeterek teşbih sanatı yapıyor. Şair aynı zamanda ikinci dizede “Makber” sözcüğünün ilk harfini büyük yazmakla, Abdülhak Hamit Tarhan‘ın “Makber” adlı şiirine göndermede bulunarak çift anlamlı tevriye sanatı yapıyor olmalı. Ayrıca burada malum şiire telmihte de bulunuyor. Hatta bana kalırsa, sanki Deniz Hanım Hamit’e, “Acına saygı duyuyorum ama Sarıkamış’ta şehit düşen on binlerce Mehmetçik için yazılmalıydı o şiir…” dercesine şaire gönül koyuyor.

“Kadın” adlı şiirinde:

“Neslin devamıdır Âdem’den beri
Analık vasfıyla uludur Kadın!”

dizelerinde annelik ile ilgili (anne, kadın, nesil, devam) kelimeleri bir arada kullanarak tenasüp (ilgi) sanatı yapmıştır.

Garipcan, iyi bir nazirecidir de… Şair; önemli şairlerce yazılan;  sevdiği, beğendiği şiirlere âdeta yoldaşlık eden okunası şiirler yazmış. Örneğin, Âşık Veysel‘in “Sadık Yâr”ine, “O Sadık Yâre…” adlı şiiriyle selama durup nazire yapmış:

“Sevdiceğim nazlı yârim
Bu name sana!
Çevir bakışlarını da üşütme beni
Tükenmez takâtle sevda kokuşlum
Bele kuşağına üşütme beni!”

Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın “Selam Olsun” adlı şiirine,

“Selam Olsun bizden ebedi yurda
Burada güllerin boynu büküktür
Gün yine doğmakta ay uykularda
Işıklar uzamaz, gölgeler yüktür”

dizeleriyle de nazire yapar.

Garipcan aynı zamanda modern zamanların  bir “Şehrengiz Şairi” olarak da dikkat çekiyor. Örneğin, “Çukurova’ya” adlı şiirinde,

“Toroslara yaslanmış Akdeniz bakışlı yâr
Pamuktan kucağında huzurun kokusu var.”

derken bizi alıp Adana’nın bereketli topraklarına altından bir güneşin alnacına bırakıyor.

Aynı zamanda Garipcan’ın şiir dünyası oldukça renkli ve cıvıl cıvıldır. Onun için dünyada var olan her şey; her nesne, olgu ve kavram  şiirine konu olabilir. O, şiirlerinde işlevsiz nesne kullanmaz. Dağ başındaki pembe bir gelincikten söz ediyorsa, tek başına da  olsak hırçın rüzgârlara direnmemizi, bir papatya dalı gibi insanlığa yaşama sevinci ve güzellikler sunmanızı öğütler.

Garipcan, tasavvufi konuları da kitabında es geçmemiş. “Hüznümün Vecdi” adlı şiirinde:

“Nefretin ateşini, Nebi’nin doğduğu gün gibi söndür
Mevlanaca kucak aç, dünyayı aşkla döndür!
Kıble dediğimiz yön, mazlum biçâre gönüldür
Tüm müminler kardeştir, o gün işte bu gündür
“Kûn fe yekün” ayet ayet, yine Hakk’a diriliş;
Ebabil ol kanat çırp, yetiş ey vefa yetiş!

diyerek tasavvufi yönünü de ortaya koymuş.

Belli ki şairin halk kültürü üzerine oldukça  zengin bir malumatı var. Dolayısıyla bu kaynağı da şiirlerinde cömertçe kullanmaktadır. Bunu yaparken kaba, basit bir dili değil, olabildiğince sanatlı bir söyleyişi merkeze alıyor.

“Çıkmayan yolların yolcusu kayıp
Haklılar hep hakir bu memlekette
Konuşmak suç olur susarsak ayıp
Düşüncemiz fakir bu memlekette…”

Kısacası; Deniz Garipcan’ın kitabı,  ne zamandır unuttuğumuz heceyle yazılmış özgün şiirlerden oluşmaktadır. Şiirlerinin hemen hepsi hem halk müziği hem de Türk sanat musikisi formlarında bestelenmeye uygundur. Şairin birçok şiirinde kolay söylenmiş izlenimini veren( sehl-i mümteni) mısra-ı berceste dizeler var. Bu,  onun oldukça güçlü bir şair olduğunu işaret eder.

“Dünya dediğimiz bir avuç düştü,
 O da herkese nasibi kadar düştü.”

Firúze’yi okumaktan ve incelemekten büyük keyif aldığımı söyleyebilirim. Bu buram buram toprak kokan, çiçek kokan, anne kokan, vatan kokan nadide şiirler için şairi kutluyorum.

Elmas LÜYE

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *