* Hayâlî Beyin “Pervâneler melâmet oduna girişmeye.” ile başlayan şiirine Hasan’ın nazîresi: “Âşıklaruŋ odına semender girişmeye.”
*
Kitaplığımdaki başı noksan bir Hâfız Dîvânı el yazmasının son yaprağının b yüzünde, sonradan ilave edildiği anlaşılan bazı Farsça beyitlerle birlikte küçük bir Türkçe şiir de var. Ayrıca en başta birkaç şehir ve memleket adı var ki okuyabildiklerim şunlardır: (… …), Beç, Alaman, Bağdad, Korfoz, Arnavud, Boğdan, Tabu, Nahcıvan, Sigedvar, (…), İki … sefer olunmuşdur.” Türkçe ibarelerin bir diğeri “Her kimesne fındık kabın döğüp un idüp yese aslâ (…)” biçimindedir.
Farsça beyitlerin üstteki Câmi’ye aittir:
[Onun haricinde her şey onun zatında şaştı kaldı / Akıl, onun kemalinin özüne vakıf olamaz.]
*
Alt sol taraftaki Hâfız’a aittir:

[Ben melek idim ve firdevs yerim idi / Beni bu ıssız harab yere (dünyaya) Âdem getirdi.]
(Sağ alttakini tespit edemedik.)
*
Siyakat yazısıyla yazılmış ve müellifi Hasan olan Türkçe şiir ise tasavvufi remizlerle kaleme alınmış hikmetli bir parçadır. Hayâlî Bey Dîvânı’ndaki beş beyitlik aynı redifli parçaya nazire olarak yazıldığı anlaşılmaktadır. Öbür şairleri de etkilediği anlaşılan Hayâlî Beyin sözü geçen şiiri de aşağıda verilecektir.
Bu şiir, hayli usta bir şairin eseri gibi görünmektedir. Son beyitte çok yaygın bir ad (Hasan) müellif adı olarak geçtiği için kim olduğunu belirlemek benim için kolay değildir. Sahanın uzmanları fikir beyan edebilirler. Yalnız elimdeki Hâfız Dîvânı’nın el yazmasının ketebe kaydında 905 yılının Receb ayında çoğaltıldığı yazılıdır. Bu da miladi takvimle 1500 yılının şubat ayına denk düşmektedir. Bu şiirin bu tarihten sonra buraya kaydedildiği anlaşılmaktadır.
-iş sesleriyle tam kafiyeli ve -meye sesleriyle rediflidir. Vezni “mef’ûlü fâilâtü mefâ’îlü fâ’ilün”dür.
Beş beyit ve 61 kelimeden oluşturulan şiir oldukça anlamlıdır. İlk iki mısraın içerdiği âşıklar, od (ateş), semender, pişmek kelimeleri birbirleriyle tenasüp içindedir. Şiirde geçen âşık, ârif, âbdâl, semender, od, pişmek, dünyâ, ahiret, nasîb ehli, dem, erişmek, kitâb, okumak, hakk, inâyet, yolda kalmak, murâda erişmek tabirleri zengin çağrışımları olan ifadelerdir. Abdâl sözcüğü burada tasavvuf edebiyatında bir azizler sınıfı anlamında geçmektedir. Dilimizde abdâl, âlem, irfân (ârif) kelimelerinin anlam dünyası hakkında Muna Yüceol Özezen‘in Hilyetü’r-Ricâl ve Söz Varlığı (TDK, Ankara 2011) eserinde geniş açıklamalar vardır.
Şiir bugünkü dile serbestçe şöyle aktarılabilir: Semender ateşte yanmadığına inanılan ve ağzından alevler saçan, büyük bir kertenkele şeklinde tasavvur edilen masal hayvanıdır (Kubbealtı Lugati). Buna rağmen aşıkların odu, ateşi o kadar yakıcıdır ki semender ona girmeye denilmektedir. Bir ârifi tanımadıkça da kimse iki cihanda nasîb ehli olamaz. Yüz bin kitap okumakla kişi ârif olmaz, ârif odur ki hakkı görüp de onunla kavga etmeye, onu kabul ede. Abdâl da odur ki âlemi bir lokma eyleyip, iki cihanı içip de tabiatını bozmasın. Sonunda şair Hakkın yardımı olmasa Hasan’ın murada erişemeyeceğini ifade etmektedir. Çok kullanılan kelimelerle çatılmış şiirin aslı şudur:
“Âşıklaruŋ odına semender girişmeye
Geçmeye hora kim ki bu od-ıla pişmeye
Dünyâ vü âhiretde nasîb ehli olmaya
Bir ârifüŋ demine kişi kim irişmeye
Yüz biŋ kitâb okursa kişi ârif olmaya
Ârif odur ki hakkı görüp de itişmeye
Abdâl odur ki âlemi bir lokma eyleye
İki cihânı nûş ede kursağı şişmeye
Hakkun inâyeti eger olmazsa destgîr
Kala Hasan bu yolda murâda irişmeye.”
Eski el yazmalarının kenarlarında böyle binlerce beyit (müfred), not, açıklama, bend veya şiirler “uyumaktadır”. Bunların “uyandırılarak” yeni yazıya aktarılması bir umman olan edebiyatımıza birer damla katmak mesabesindedir. O sebeple, bunları kamuya mal etmekten büyük memnunluk duyduğumu belirteyim. Bu yazıyı hazırlarken İbrahim Enes Onat ve Mehmet Kirişçioğlu‘nun kıymetli yardımlarını gördüm. Kendilerine müteşekkirim.
Hayâlî Bey’in nazîre yazılan şiiri:
“Pervâneler melâmet oduna girişmeye
Erbâb-ı aşk girmez ise aŋa pişmeye
Âşık denilmez aŋa ki efgânı her gece
Eflâk perde-dârı ile râz açışmaya
Ol hâcîya harâm ola ihrâm-ı aşk kim
Evvel kademde Kabe-i vasla erişmeye
Deryâ-yi kudret içre göŋüldür o mâhî kim
Bahr-i Muhîti nûş ede kursağı şişmeye
Etfâl-i lâ yezâl ile pistân-ı hikmeti
Şâhum geçer mi dem ki Hayâlî emişmeye.”
(Ali Nihad Tarlan, Hayâlî Bey Dîvânı, İstanbul 1945, s. 362. Son beyitteki “piştân”, “pistân”: meme diye tashih edilmiştir.)
Fethi GEDİKLİ

Son Yorumlar