Durum Öykülerinin Kodları…

Kurmaca metinlerin asıl unsurları olan: “şahıs kadrosu, olay, mekân ve zaman”ın metne serpiştirilme oranına göre “durum ya da olay öyküsü” adını alır öyküler. Adlarından da anlaşılacağı üzre daha çok eylem cümleleriyle yazılan hareketli öyküye “olay hikâyesi”, ad cümleleri ağırlıklı durağan ve daha ziyade düşünsel yönü ağır basan öykülere de “durum hikâyesi” denir.

Bizde durum öykücülüğünün duayeni sayılan Sait Faik, şiirsel dili ve akıcı üslubuyla oldukça başarılı eserler kaleme almıştır.

Sait Faik öykülerinin okuru sarıp sarmalamasının alameti farikası çok katmanlı oluşudur. Örneğin, “Havuz Başı” adlı öyküsünde, Sultanahmet Meydanı’nda sevgilinin yolunu gözleyen anlatıcı benle, ona Ayasofya’nın adresini soran Trakyalı köylü bir çiftin konuştuğu birkaç dakikalık sohbet anlatılır. Tipik bir “durum öyküsü” olan bu metinde anlatıcı özne (kahraman), bir yandan iç beniyle monologlar, hatta iç benin muhatabı sevgiliyle de diyaloglar kurgularken, bir yandan da yanına oturan köylülerin meraklı sorularına cevaplar yetiştirir. Dışarıdan bakıldığında bir bankta oturan üç kişi fotoğrafında aslında birkaç alt katman vardır.

1- Anlatıcının sevgilisi belli ki ona kırılmıştır, zira aşk hikâyelerinde nobran taraf genellikle erkektir.

2- Anlatıcı (ben), onu yeniden kazanmak için mazideki mutlu günleri ona hatırlatmak istercesine içindeki “ben”le, yine içindeki sevgiliyi konuşturur ama sevgili edilgen bir öznedir ve hiç konuşmaz. (Tabii konuşma eyleminde en az iki taraf olacağı için bu içlenmelere de ‘konuşma’ demek de kadük bir saptamadır.) Sevgili belki konuşmaz ama onun varlığını ve gerçekte olmadığı hâlde orada bulunduğunu bize hissettirir yazar.

3- Köylü adam daha önce geldiği hâlde, karısı İstanbul’a gezmeye ilk kez gelmiştir. Biz, küçücük bir konunun daha da daraltılıp temalaştırıldığı bu anekdottan yazarın, “Türk toplumunda kadının yeri” hakkındaki düşüncelerine de ulaşırız.

4- Köylü çiftle -belli ki okumuş- İstanbullu bir adamın aralarındaki kültürel uçurum, çok nahif cümlelerle de olsa, inceden inceye sezdirilmektedir.

5- Sevgilinin geleceği yoktur, anlatıcı özne umutsuzluğa kapılmıştır, o anda köylü çift artık umrunda değildir anlatıcının, onlar anlamasa da birdenbire bir büyüklenme tavrı takınır. Bununla da insanın dış dünya algısının iç dünyadaki maceralarla koşut gittiği düşüncesini ortaya koyar yazar.

Kısacası, durum öyküsü kurmak; ustalık, bilgi, beceri ve dile hükmetmeyi gerektirir.

Mehmet BİNBOĞA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir