Şiirde Gönderme Sanatı ve Kimi Sorunsalları

“Gönderme” (telmih); özellikle divan şiirinde bir şiire, hikâyeye, efsaneye, kutsal metinlere, bir hadise, kıssa ya da tarihî bir olaya gönderme yapma sanatıdır. Divan edebiyatından sonra, Tanzimat, Servet-i Fünun ve Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinde de çok sık kullanılan sanatlardandır telmih sanatı. Yerine göre kullanıldığında hoş duran bu sanatı, şairim diyen hemen herkes en az bir kere kullanmıştır şiirinde.

Şiirde göndermeler -ki ben buna istinat duvarı diyorum- her zaman tehlikelidir ve her an şairinin üzerine yıkılabilir. Telmih (gönderme), ustasının elinden çıkmazsa ya da kararında yapılmazsa şiir en küçük bir sarsıntıda yer ile yeksan olur.

Edebiyatımızda öyle şairler var ki âdeta başka bir usta şairin papağanı gibi ha babam ünlü dizeleri kendisi yazmış gibi monte eder şiirine. Dolayısıyla da çalıntı dizeler malum şairin dizelerinden daha güçlü olduğu için paratoner gibi çeker dikkati. Bilinen telmihten medet uman şaşkın şairin şiiri de orta yerde kalakalır ama ustası öyle mi ya?..

“Yaş otuz beş! yolun yarısı eder
Dante gibi ortasındayız ömrün…”

Cahit Sıtkı Tarancı’nın en ünlü şiiri olan “Otuz Beş Yaş” şiiri bu mısralarla başlar. Peki “Dante gibi ortasındayız ömrün” dizesiyle anlatılmak istenen nedir? Cahit Sıtkı Tarancı burada ünlü İtalyan şairi “Dante”nin adını kullanarak ne yapmak istemiştir?..

“Dante Alighieri, 1265 yılında Floransa’da doğmuş bir İtalyan Şairdir. 1274 yılında, yani Dante dokuz yaşındayken, komşulardan birinin verdiği davete babasıyla birlikte giderler. Dante orada komşularının sekiz yaşındaki kızı Beatrice’i görür ve ona çocukça bir sevgiyle bağlanır. İkinci defa karşılaştıklarında ise Dante on sekiz ,Beatrice ise on yedi yaşında birer genç olmuşlardır. Dante’nin, Beatrice’e duyduğu çocukça sevgi, ikinci karşılaşmadan sonra platonik bir aşka dönüşecek ve ömrünün sonuna kadar devam edecektir.

Dante, duygularını kimseye açmaz; hatta sevdiğine bile söylemez. Bu karşılıksız aşktan habersiz olan Beatrice, 1288 yılında zengin bir şövalye ile evlenir ve evlendikten iki yıl sonra, 1290 yılında hayata gözlerini yumar.

Şairin kalbinde silinmez bir iz bırakan Beatrice’in ölümü üzerine, Dante’nin platonik aşkı, mistik ve ilâhi bir aşka dönüşür ve Beatrice, Dante’nin kalbinde ölmezliğe erişir. Beatrice öldüğünde, sevgilisinin adını ölümsüzleştirecek bir eser yazmayı düşünen Dante, kendini tamamen okumaya verir.

Derken1300 yılında, yani Dante otuz beş yaşında iken Beatrice eşliğinde ilahi bir yolculuğa çıktığını, bu yolculukta sırasıyla Cehennem, Âraf ve Cenneti gezdiğini varsayarak İlahi Komedya’yı yazmaya başlar. Şiirin ilk mısrası “Hayat yolumuzun yarısında kendimi karanlık bir ormanda buldum” diye başlar. Dante burada Mezmurlar’ın bir ayetine atıfta bulunmaktadır. Mezmurlar 90 / 10 da “Yıllarımızın günleri yetmiş yıldır” (Kitabı Mukaddes sayfa 595) mısrasına ithafen otuz beş yaşında ilahi yolculuğa çıktığını düşünen Dante, “Hayat yolumuzun yarısında” ifadesini kullanır.”

İşte Cahit Sıtkı Tarancı’nın ünlü Otuz Beş Yaş şiirindeki “Dante gibi ortasındayız ömrün” mısrası Dante’nin İlahi Komedya’sındaki başlangıç dizesine yapılmış bir atıftır.” 

Bütün bu bilgilere vâkıf bir şair olan Cahit Sıtkı’nın “Dante” göndermesi şiirde sırıtmadığı gibi, okur eğitimi açısından da isabetli bir göstergedir.

Bir de Yunus’un sevilen şu dörtlüğüne bakalım:

 “Gökyüzünde İsa ile
Tur Dağı’nda Musa ile
Elindeki âsâ ile
Çağırayım Mevla’m seni…”

Yunus’un ilahisinde halkın, gerek dini terminolojiye gerekse bahsedilen peygamberlerle ilgili hikâyelere olan aşinalığı, şiiri daha da yüceltip göndermeleri daha anlamlı kılıyor.

Okurun anlamadığı telmihleri istediğiniz kadar kullanın, bir anlamı yok:

“Dudakları Bedahşan…” deseniz, halk nereden anlayacak Afganistan’ın Bedahşan şehrinin kırmızı yakutuyla meşhur olduğunu ve şairin, sevgilinin dudaklarını Bedahşan yakutuna benzettiğini?..

Bu imge ancak divan mazmunu olarak belirli elit kesim içinde anlaşılabilen bir göndermedir. Demek ki şairin kullanacağı göndermenin okur profiline de uygun olması gerekiyor.

Şimdi bir de günümüz şairlerinden, hatta günümüzde yaşayan ama macerası soldan sağa salınan eski komünist, yeni muafazakâr İsmet Özel’in sosyalist alışkanlıkla kaleme aldığı “Amentü” şiirinde kullandığı “Lady Godiva” telmihine bir bakalım. İsmet Özel gibi usta bir şairin çok dar bir çevrenin bildiği, (hatta bilmediği) Lady Godiva hikâyesine göndermede bulunduğu:

“ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur”

dizelerini anlayan beri gelsin. Okur bunu okur, dinler de şairin neye ve kime hangi amaçla telmihte bulunduğunu anlamaz ya da anlayamazdı diyelim. Bereket versin ki internet çıktı da bir tıkla bütün hikâyeyi öğrenmek mümkün oldu. Şair, “Amentü” şiirinde, neredeyse 1920’den günümüze uzanan karmaşık bir Türkiye panoraması çizer:

“İstiklal Harbi’nin başarıya ulaşmasıyla çanlar susturulur fakat İslam dini ve Müslümanlar bu sefer de içten bir tehlikeyle karşı karşıya kalır. Tek partili dönemde ezanın Türkçe okunması, susturulan çan gibi “İslam’a yapılan bir saldırıdır.” şaire göre. Milli Mücadele’de yurdunu ve dinini savunan şairin babası, ezanın Türkçe okunması sırasında devletin polisi olduğu ve bu konuda herhangi bir harekete geçmediği için, şair onu ağır bir şekilde eleştirir:

“polistir babam / Cumhuriyetin bir kuludur” der ona.

Şair bu olanlardan hiçbir şey anlamadığını söylemektedir. Onun beklediği Lady Godiva gibi bir kahramandır.

Lady Godiva 11. yy’da yaşamış bir İngiliz dükünün karısıdır. Kocasının halktan ağır vergiler toplaması üzerine halk nahif kalpli Godiva’dan bu duruma son vermesi için eşiyle konuşmasını ister. Lady Godiva, kocasıyla defalarca konuştuktan sonra Dük ona bir teklifte bulunur: Şayet Godiva bir atın üzerinde uzun saçlarından başka vücudunu örtecek hiçbir şey olmaksızın çırılçıplak bir vaziyette Coventry şehrinin sokaklarını dolaşır ve çok güvendiği halktan hiç kimse ona bakmazsa tüm ağır vergileri kaldıracağına söz verir. Lady Godiva bu teklifi kabul eder ve halka durumu bildirerek evlerinden çıkmamalarını söyler. Halk; hem onlara merhametli davranan, onlar için böyle bir fedakârlığa katlanan Godiva’ya olan sevgilerinden dolayı hem de ağır vergilerden kurtulmak için evlerine kapanarak tüm perdeleri sımsıkı kapatır. Lady Godiva şehri dolaşırken kimse ona bakmaz fakat içlerinden sadece biri, Tom adında bir terzi nefsine yenilip perdeyi aralayarak bakmaya çalışır. Perdeyi aralaması üzerine Godiva’yı göremeden gözleri kör olur.

Şair bu olaya “ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur” dizesiyle telmihte (göndermede) bulunur. Onun beklediği birilerinin Godiva gibi fedakârlık yaparak kahramanlık sergilemesidir. Çünkü, ancak insanların selameti için yapılan böylesi bir kahramanlık neticesinde Tom gibi kötü niyetli insanlar cezalandırılabilir.

Godiva göndermesi, çok anlaşılabilir; bilinen bir gönderme olmadığı için güzelim “Amentü” şiirinde çapak gibi görünürken, mevzu yeni yeni anlaşıldıkça şiir daha bir görkem kazanmaya başladı.

Sözün özü, şiirde ikilemeler ne kadar sırıtırsa, telmih de o oranda dikkat çeker; bu cümleden olarak genç şairleri bu sanat konusunda dikkatli olmaya davet ederken, bu kullanımı Yunus, Fuzuli, Pir Sultan Abdal, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Yahya Kemal, Hilmi Yavuz… gibi hakkıyla yapan ustalara da selam olsun diyoruz.

Mehmet BİNBOĞA

1 Yorum

  1. Arif Bilgin Cevapla

    “Yaş otuz beş yolun yarısı eder
    Dante gibi ortasındayız ömrün”
    ‘Bu mısradan ne anlıyorsunuz’ diye öğrencilerime sormuştum; geneli şu cevabı vermişti:
    Demek ki Dante 70 yaşamış, Tarancı da 35 yaşında olduğu için ona göre yolun yarısına geldiğini anlatıyor”
    Bugün de sorulsa büyük oranda aynı cevap alınır kanaatindeyim.
    NOT: Yazınız harika. Tebrik ederim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir