Gökdelen Sevdası-III

Allah’ım, diyorum, bunca arızalı insan arasında benim işim ne? Bir yandan ‘seni kimse itmedi, özgür iradenle talip oldun deneticiliğe. Şimdi ne sızlanıyorsun?’ diyor iç sesim. Seçilen güzide insanlar, kariyer ve statüsü olan seçilmişler. Her biri devletin bir makamında, profesör titriyle akademide, milyonlarla konuşan-sanayi ve ekonomide başarılar yakalamış insanlar.

Halkın arasından çıkıp gelmiş, sonradan görme, kör-topal yaşayan bir sen varsın. Seni çelişkiye düşüren belki de bu. Hiçbir kariyer ve statün olmayınca özgeçmişinde, böyle büyük bir sitenin ‘Denetim Kurulu Başkanı’ diye anılmak nefsine hoş gelmiyor mu? Site içinde yürürken adımların bile farklılaşıyor. Bütün o çalışanlara, görevlilere tebaanmış gibi bakmıyor musun? Tipine bakan seni de onlardan biri sandığı halde. Böyle bir algıya kapılanlar haksız mı?

Hatta Denetim Kurulu Başkanı seçilmene itiraz eden biri ne demişti; ‘…Blok deneticisi olarak seçildiğim Denetçiler Kurulu üyesi görevimden, seçim süreci sonrasında Denetçi misyonu, yetkinliği, yeterliliği olmayan mesleği noter olarak tasdik makamı olan birinin Denetim Kurulu Başkanı olarak seçilmiş olması dolayısı ile Denetim mesleğine duymuş olduğum saygı nedeniyle istifa ediyorum.’

‘Adam haklı her yönden. Bir kere denetim mesleği saygı duyulacak bir iş. Tasdik makamında olan bir noter ne anlar bu işten? Böyle misyonu, yetkinliği, yeterliliği olmayan’ senin Denetim Kurulu Başkanı seçilmen bir facia! İstifadaki meramını anlatan cümledeki ifade bozukluğu bir yana bırakılırsa, adamcağız seni çıplak uyarmış ama anlamamışsın işte. 

Kaç yıldır müteahhidin atadığı geçici yönetime itiraz ediyordunuz. Müteahhidin sözleşmedeki eksik bıraktığı işler için harekete geçmeyen, sakinlerin aidatları ile bu eksikleri tamamlayan, hesapsız kitapsız harcamalar yapan, bilanço, gelir-gider kalemlerini sunmayan geçici yönetimi devirip site sakinleri olarak işe el koydunuz. Al işte demokratik bir süreç sonunda Site Yönetim ve Denetim kurulları oluştu. Artık başınız göğe ermiştir. Yürüyün bakalım demokrat savaşçılar gibi. Artık siteniz Erdemli Toplum yurdu olacak ve Solaris gibi herkesin imrendiği bir habitusa hayat verecek!

Öyle mi gerçekten? Daha başlangıçta bütün demokratlar yorgunmuş bir yandan. Çoğu aidat, ısınma ve sıcak su bedellerini ödemeyen, itirazlarla haklarındaki icraları durduran adalet duygusu gelişmiş, çarpışa çarpışa bu günlere gelen, adım adım seçim yatırımı ile müteahhit ve yönetime muteriz insanlar genellikle. Sanki her biri Spartaküs ve kapitalist müteahhide karşı savaşım vermiş yoldaşlar. Gidişatı düzelteceğine, örnek bir site yönetimi başlatacağına inanarak bu işe talip olan birkaç kişi ya çıkar, ya çıkmaz.  Asıl sorun seçilmişlerin yönetimindeki süreçte gizliymiş meğer. Seçilmek için kat maliklerine yalvaran, içlerindeki gizli despotlukları özenle saklayan hizipler karşısında, benim gibi hayatında röntgen filmi bile olmayanların genel kurul filmi olsun bari tesellisine sığınanlar.

Gelişmiş modern devletlerde yaygın olan siteler inşa ediliyor Türkiye’de. Konsepti batılı, modern, en son teknoloji ve ithal malzemelerle inşa edilmiş gökdelenler. Ne yazık ki ‘sakinleri’, müteahhidi ve müteahhidin yakınları ile kurduğu ‘profesyonel yönetim şirketi’ doğulu. Pazarlamada bize mutlu aile resmi çizmişlerdi ya. İşte şimdi doğu tipi mutluluğun zirvesinde yaşıyoruz. Kar, buz, fırtına, tipi eksik değil önümüzde. Her günümüz ayrı bir macera. Başımızda bir Zerdüşt eksik sadece ve felsefesini, hukukunu, mutluluğun şartlarını inşa edecek Nietzsche’miz yok.

Her şey kasaba kurnazlığı, müteahhit açgözlülüğü ve sonradan görme zenginliğin getirdiği görgüsüz kat maliki gösterişi arasında sürüyor. Bu işlere karışmayanlar gerçekten mutlu. Biz seçilmişler sitenin derdi ile boğuşan Gurularız.

Bizim sürekli maratonumuza ayak uyduramayan hukukun kaplumbağa adımlarını sayıyoruz. Gelişmelerin ardından yetişmeye çalışan hukukun nefes nefese kaldığı astımlı yargı kararlarının şaşırtan içtihatları ile baş başayız artık.

Böyle büyük sitelerde inşaat ve iskan alma süreci uzun sürebilir. İlk başlanan bloklara yerleşenler vardır. Sonraki etapların inşaatı sürerken asansör, temizlik, teknik hizmetler, ısınma ve sıcak su hizmetleri verilir bir yandan. Bu hizmeti alanların aidat ödemesi gerekir. Biz tapu dairesinde kat irtifakı tapumuzu alırken bir yandan da Yönetim Planını imzalıyoruz. O Yönetim Planı müteahhidi hep alacaklı, siteden daire alanı sürekli borçlu kılan maddelerle kapitalizmin anayasası imiş halbuki. Biz öylesine imza atıp geçmiştik. Tapu daireleri hep kalabalık nedense ve bir an önce imzamızı alıp tapu belgesi vermeleri lütuf gibi hissedilir o dairelerde. Emniyet duygusu bizi sarar. İşte tapunu aldın. Bu büyük başarıdır Türkiye’de. Halbuki kendimize bukağılar vuran planları kabul etmişiz. Üstelik kanunlara aykırı olsa bile. Kanuna aykırılığını tespit ettirip iptal edene kadar geçerlidir o zalim maddeler. Size sorulmamıştır, bilgi de verilmemiştir. Müteahhit düzeni bu planda söz hakkı vermez biz alıcılara. Satıcı, Kat Mülkiyeti Kanununu arkasına alırken, bizi sürekli yolunan kaza çevirir, haberimiz yok. Bu haksızlıkla aidata itiraz ederiz. Zemindeki asansör masrafına, çatıdaki bahçe düzenlemesine. Gerilim Türkiye’de yaşama tarzı olmuştur. Komşuluk bir çatışma sürecine endekslenmiştir. Güzel insanlardan, kadersiz Kat Maliki çıkarır bu yönetim planları. Güya hep birlikte ortak bir kararla oluşmuştur Yönetim Planı.

Yeni bir daireye taşınmanın hevesi ile biz aidat, ısınma sıcak su bedeli ne varsa ödüyoruz. Hatta demirbaş bedeli diye her daireye 1000 TL. salma salınmış onu da ödemişiz. Hukuka aşık olanlar ne aidat ne diğer bedelleri ödemiş. Bunlara yapılan icra takipleri, itiraz üzerine açılan davalar reddedilmiş. Çünkü aidat alınması için kat irtifaklı arsa üzerindeki yapının fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin 2/3’ü fiilen kullanılmaya başlanmış olması’ gerekir.

Sitelerde aidat borcu dairenizin bulunduğu blok ortak giderleri, bir de site ortak alan giderleri vardır. İşte bize büyük özellik diye anlatılan bahçe düzenlemesi, havuzlar, yürüyüş yolları, tenis kortu, futbol basketbol sahaları, evcil hayvan habitusu, otoparklar… Benim çocuğum yok, bu hizmetten yararlanmıyorum deme şansınız yok. Madem siteden bir daire aldınız o halde belayı buldunuz. Ya da konforu. Bakış açısına göre değişir. Bu kalemlere site güvenliği, profesyonel yönetim hizmetinin hukuk yardımı, payölçer okuma parası, giderler kaleminde uzun listeler halinde sıralanmış. Bu işleri takip eden  ‘Apsiyon’ diye bir internet site hizmeti. Yönetim ne girmişse borcunuz o gözüküyor. Süresinde ödemeyince ayda %5 faiz. 

Türkiye’de her alanda olduğu gibi Apsiyonu ciddiye alıp bütün ödemelerini yapanlar enayi-hukuki haklarını kullanmayan saftirik insanlar. Ya da toplumsal sorumluluktan çok bireysel mutluluğa yoğunlaşmış insanlar. Biz vatan kurtarma temrinlerine doyamamış, o alanda fırsat bulup hevesini tatmin edememiş, site yönetiminde görev alarak  ikame duygular yaşamak isteyen idealist insanlarız. Yoksa bana üç km. uzaktaki sitenin çalışmayan asansörü, otoparktan şikayeti üzerine harekete geçmediğim için sitemlerini ileten insanların derdiyle ne işim olabilir? Otur evinde, yazı yaz, film seyret. Geç balkona, çekirdek çitle. Yok, biz bu topluma ne verebiliriz diye büyümüşüz. Toplum bizi adam yerine koyup bir göreve getirmemiş. Bari sitede bir koltuk kapayım derdiyle böyle yorgunluklara katlanıyoruz.

Halbuki yat keyfine bak. Sitenin güzelliklerini yaşa. Yürüyüşe çık, bisiklete bin, kazlara yem ver. Ya da aidat filan ödemiyorum, bu site zaten para hesabı yapmayan mutlu insanlar ülkesi. O halde benim payıma destek versinler diye hiçbir ödemeye yanaşmayabilirsin de. Zaten devri devran, aidat ödemeyenleri koruyan bir sistemle ayakta. Aidat isteseler ne olur ki? Çünkü iskan raporu alındıktan sonra en fazla ‘bir yıl’ geçici yönetimi sürdürebilir müteahhit firma. Bu süre geçtiği için yetkisi olmadığından davaların reddine karar verilir. Aidat ve bedelleri ödemeyenler için nihai zafer.

Tamam şimdi biz seçilmişler yönetiminin müteahhit ve firmasından siteyi devir teslim almasını bekliyoruz. Aynı zamanda müteahhidin vaat edip  yapmadığı sitedeki eksikliklerin tespiti yapılmalı. Herkes umudunu bize bağlamış. Zahmet edip 45 derecede bahçede genel kurula katılmış. Bizlere destek ve oy vermiş. Yazlığa tatile gitmesini ertelemiş, o gün keyfi yokken bahçeye inip bizlerin seçim vaadi nutuklarına katlanmış.

O ne? 14 bloktan oluşan, kanun tüzük yönetmelik, planlarla düzenlenen Site yönetimin tüzel kişiliği ve dava ehliyeti yok. O ancak aidatları talep edebilir ve site yönetiminin gerektirdiği günlük işleri yapabilir.  Ayni davalarda taraf olamaz. Sadece her bir kat malikine tanınmış bu hak. Genel hukuk ilkelerine göre.

Sistem müteahhitleri korumak için her yerden destek verecek ki Türkiye’de sermaye terakümü olsun. Her bir ailenin küçük yatırımları GSMH’yı büyütsün. Müteahhitler bir araya gelerek inovasyonla büyük yatırımlara sermaye oluştursun. Milli otomobil, helikopter, uçağımız dünya hava sahasında yerlerini alsın. Yapay zekanın dünyasında biz de yerimizi alalım. Yoksa toprağın sermaye olduğu dönem bitiyor artık. Dünyanın yeni zenginleri sanal yaratıcılıktan doğuyor. Bizim müteahhitler bu geleceği öngördüğü için hazırlık yapıyorlar. İktidarlar, yargı, basın onların önündeki engelleri kaldırıyor. Milletçe Büyük kalkınma hamlesindeyiz.

Küçük sorunları mesele etmenin âlemi yok. Ailelerin biraz sıkıntıya düşmesinin. Vaat edilen evlerde birkaç eksikliğin. Ne önemi var, böyle büyük Megaloidea karşısında?

Kaldı ki Türkiye gelecek öngörülerini boşa çıkaran bir arazi-arsa zenginliği ile merkantilist ekonomi ile dünyaya meydan okuyor. Böylece Avrupa’da olduğu gibi herkesi 24m2. Evlere sığınmak zorunda bırakmıyor. Dairemizin yarısını kaplayan misafir odası ile gelmeyen konuklara her an hazır bir halde engin misafirperverliğini yaşama imkânı sunuyor. Her bir aileye bir ay kalınan yazlıklarla, zenginliğin bohem yaşam alanları ile her bir vatandaşta Halikarnas Balıkçısı olabilme istidadını ayakta tutuyor.

Bize pazarlamada yok her ailenin bir ağacı olan site korusu vaadi verilmiş. Yok, model gemiler yüzdürülecek havuzlar maviye boyanmış. Dron uçurma alanı, emniyetin denetimi nedeniyle akamete uğratılırsa maliyeti düşürme hesabı kınanabilir mi müteahhitlerin? Bir kere koru denen yerdeki arsa müteahhidin değil. Park bahçe koru yerine okul inşaatları yükseliyor. Eğitime önem veren bir her ülkenin tercih edeceği şekilde. Yollar, yağmur suyu kanal ve menfez demirleri bizim aidatlarla yapılmış. Demirbaş diye her daireden alınan 1000 TL ile toplanan iki milyona, masa sandalye bilgisayar alınmış. Gerisini  ortak alanların eksiklerine harcamışlar. Dairede led aydınlatmanın sensörleri Çin malı. Senesinde bozulmuş. Payölçer sayaçları dandikmiş, beş yıllık garantisi, ilk etaba başlamadan alınmış. Biz daha oturalı iki yıl olmadan garanti süresi dolmuş ve yenilenmesi gerekiyormuş. Hadi verin bakalım 65 Euro. Asansörler öngörülen şartları taşımıyor, yeşil belge alamamış. Olsun pamuk eller cebe girecek ki özlediğiniz yaşam koşullarına ulaşabilesiniz. Zaten bu lansmandan daire alan sazanlar, aidat korkusu duymayan sınıfa mensuplar. Mahallesini terk edenin cezası peşin gelirmiş. Benim ödediğim peşin, beklentilerim veresiye.

Yönetimin bütün bu eksikleri tespit etmeye ve yüklenici firmaya dava açma ehliyeti yok. Ancak her bir kat maliki dava açarsa, o da ancak kendi arsa payı kadar olanı talep ve dava edebilir. Ne güzel sistem değil mi?

Gel de bu düzende müteahhitlere kutsal insanlar diye bakma. Gerçekten böyle büyük bir site inşa etme organizasyonu büyük başarı. Bütün bir ömür elde ettiği birikimlerle bir daire alan tüketiciyi koruyan yasaların yokluğu bir nimet. Olsa ne olacak ki? Her türlü hakkınızı aramak pahalı ve uzun bir süreç.

Hukukçu olunca bunlarla baş edebilir diye mi bakıyorsunuz? Bu süreç gözünüzü korkutur, sonuç garanti değilse, ne yaparsınız? Sineye çekmek ve ‘mutlu aile’ rolünü sürdürmek en iyisi. Üstelik çevreden bakanlar bu sitede yaşayanları ayrıcalıklı insan görüyorlar. O halde kan yutup kızılcık şerbeti içiyoruz demek zorundayız.

Ha Denetim Kurulu Başkanı olarak nasıl bir görev yapıyorum? Bak bu daha ilginç. Artık bu görevde yaptıklarımızı, diğer iki denetici güzel insanla sürdürdüğümüz çalışmaları bir başka yazıda anlatırım. O yazı daha eğlenceli olabilir sizin için. Benim içinse trajedi. Hatta trajikomik. Zaten istifa eden o denetici de beni ehil görmemişti bu göreve. Adamda bir keramet varmış, kesinlikle. Öngörü ve feraset. Ne mal olduğunu bilmeyen insanın kendisiymiş meğerse. Mal olduğum kesin de paha mı ölçecek ‘değer ölçüsü’ icat edilmemiş halihazırda.

Eski evimin mutlak efendisiydim yeni evimin kölesi oldum. Gelecek yazıda açıklarım bu gerçeği.

Devam Edecek

Mustafa EVERDİ

3 Yorum

  1. Seyit R. Özer Cevapla

    Eski evinizdeki efendilikten yeni evinizde köleliğe giden süreci güzel anlatmışsınız. Kanunların müteahhitlerden yana olması şaşırtmadı.
    ” Dairemizin yarısını kaplayan misafir odası ile gelmeyen konuklara her an hazır..” Pandemi den dolayı gelemeşlerdir.
    🙏

  2. Metin Kazan Cevapla

    Denetçilik tam da size göre. Doğrudan gözlem beceriniz ve hukuk bilginizle Denetim Kurulu Başkanı olmayı da hak ediyorsunuz. Ödediğiniz aidatları, açmaya çalıştığınız davaları kafaya takmayın derim.😉
    Tecrübe ile anlattıklarınız yönetici olacaklara rehber yazı gibi olmuş.🤗

  3. Mustafa Everdi Cevapla

    Seyit R.Özer ve Metin Kazan, çok teşekkür ederim. Zamanla düzelir yazıdaki aksaklıklar belki kitap olur. Apartman’da Lüküs Hayat- Doğuda Neden Bayat?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir