Ön Yargı, Kaygı, Endişe ve Korku…

-Yanan yer bir daha yanmaz!-

Ön yargı: Bir kimseyle ya da şeyle ilgili olarak, belirli bir olaya, duruma ya da görmeye dayanan, önceden edinilmiş olumlu ya da olumsuz yargı, kanı.

Kaygı: Belirsiz, potansiyel olarak tehlikeli uyarana karşı verilen yanıt.

Endişe: Sonucu belli olmayan ancak olumsuz sonuçlanacağına inanılan gelecek olaylar hakkındaki duyum.

Korku: Bir belirsizlik karşısında tehdit algısı ile tetiklenen, rahatsız edici ve olumsuz bir his. Yaşamsal bir mekanizmadır.

***

İnsanlar ön yargılı, kaygılı, endişeli ve korku içinde dünyaya gelmezler. Ağlarlar çıkınca analarının karnından. Ağlarlar çünkü bu onların vücutlarına yeteri kadar oksijen pompalanmasını sağlar. Nefes yollarını açmak için yaptıkları bir eylemdir yani. Yok “dünyaya geldiği için ağlarmış” vs. palavralarına inanmayın. Dünyaya gelmek ne ceza ne de bir ödüldür. Kimse ne şeytan, ne de melek olarak dünyaya gelir. Çocuk dışarıda ne oluyor ne bitiyor hepsini duymuştur zaten. Bomboş bir beyinle çıkmaz anasının karnından.

Tertemiz, pırıl pırıl doğarlar.

Peki kim kirletir, kim onları canavarlaştırır? BİZ!

***

Gelelim bu girişten sonra SPİNOZA’nın dediklerine, düşüncelerine ve de dikkat çektiklerine. Spinoza’nın varsayımlarının tersini savunan papazlar, hocalar ve de özellikle yobazlardır. Cennet ve cehennem sermayeleri olmuş, özellikle de fakir halkı asırlar boyu sömürmüşlerdir. Bunların çoğu asalaktır, kenedir.

Dünya düzeni ceza ve ödül üzerine kurulmuştur. Korku cehennem, ödül ise cennet olarak tanımlanır bu insanlar tarafından. İnsanlar buna odaklanırken geçip giden sürede yaptıkları kötülüklerin cezasını çektiğini ve iyiliklerinin karşılığını aldığını göremez. Çoğu kez bunları “tesadüfler” olarak nitelendirir.

Milattan önce 400’üncü yüzyılda Sokrates “Kainatta tesadüfe tesadüf edilmez!” demiş. Yaşanan hiçbir şey tesadüf değildir. Ödüllendiriliriz ya da cezalandırılırız. Bunlarla geçer ömrümüz. Dolayısıyla cennet ve cehenneme gerek kalmaz.

Yanan yer bir daha yanmaz.

***

* SPİNOZA’NIN TANRISI

Einstein’a bir konferansta Tanrı’ya inanıp inanmadığını sorarlar. “*Spinoza’nın Tanrısına inanıyorum!” der. 

Spinoza inandığı Tanrı’yı söyle dillendirir:

“Dua etmeyi ve göğsüne yumruk atmayı bırak! Yapmanı istediğim şey, dünyaya çıkıp hayatının tadını çıkarman. Eğlenmeni, şarkı söylemeni ve senin için yaptığım her şeyin tadını çıkarmanı istiyorum.

Kendi inşa ettiğin ve benim evim olduğunu söylediğin o soğuk, karanlık tapınaklara gitmeyi bırak Evim dağlarda, ormanda, nehirlerde, göllerde, plajlarda… Yaşadığım yer ve sana olan ‘aşkımı’ orada ifade ediyorum.

Sefil hayatın için beni suçlamayı bırak! Sana hiçbir zaman yanlış biri olduğunu ya da günahkâr olduğunu ya da cinselliğinin kötü bir şey olduğunu söylemedim! Seks sana verdiğim ve aşkını, sevincini ifade edebileceğin bir hediyedir. O yüzden seni inandırdıkları her şey için beni suçlama.

Benimle hiçbir ilgisi olmayan sözde kutsal yazıları okumayı bırak. Gün doğumunda, bir manzarada, arkadaşlarının, küçük oğlunun gözlerinde beni okuyamıyorsan, beni hiçbir kitapta bulamazsın!

Güven bana ve benden istemeyi bırak. Bana işimi nasıl yapacağımı mı öğreteceksin? Benden bu kadar korkmayı da bırak. Seni yargılamıyorum, eleştirmiyorum, sinirlenmiyorum, rahatsız etmiyorum, cezalandırmıyorum.

Ben saf aşkım. Benden özür dileme; affedilecek bir şey yok. Eğer seni ben yaptıysam, seni tutkuyla, sınırlamalarla, zevklerle, duygularla, ihtiyaçlarla, tutarsızlıklarla… Özgür iradeyle doldurdum. Senin içine koyduğum bir şeyi yaparsan seni nasıl suçlayabilirim? Seni olduğun gibi olduğun için nasıl cezalandırabilirim?

Sence tüm çocuklarıma sonsuza kadar kötü davranan bir yer yaratabilir miyim? Nasıl bir Tanrı bunu yapabilir?

Her türlü emirleri unut, her türlü yasayı unut! Bunlar seni manipüle etmek için, seni kontrol etmek için, sadece senin içine suçluluk duyguları yerleştirip seni değiştirip kontrol etmek isteyenlerin işi.

Benzerlerine saygı göster ve kendin için istemediğin şeyi onlara yapma.

Senden tek istediğim hayatına dikkat etmen, uyarı durumunun rehberin olması.

Sevgilim, bu hayat bir test değil, bir basamak, bir adım, ne bir prova ne de cennete doğru bir başlangıç. Bu hayat şu anda yaşanıyor ve şu an senin ihtiyacın olan tek şey bu. Seni tamamen özgür kıldım, ödül yok, ceza yok, günahlar yok, erdem yok, kimse skor taşımıyor, kimse kayıt tutmuyor.

Hayatında bir cennet veya cehennem yaratmak için kesinlikle özgürsün. Bu hayattan sonra bir şey olup olmadığını söyleyemem ama sana bir tavsiyede bulunabilirim. Olmamış gibi yaşa. Sanki bu senin zevk almak, sevmek, var olmak için tek şansın. Yani eğer hiçbir şey yoksa, sana verdiğim fırsattan zevk almış olacaksın. Ve eğer varsa, sana iyi mi kötü mü diye sormayacağım. Sana sadece soracağım sorular: Beğendin mi? Eğlendin mi? En çok neyi beğendin? Ne öğrendin?

Bana inanmayı bırak; inanmak tahmin etmek, hayal etmektir. Bana inanmanı istemiyorum, beni kendinde hissetmeni istiyorum. Sevgilini öptüğünde beni hissetmeni istiyorum, küçük kızını yatırdığında, köpeğini okşadığında, denizde yüzerken…

Beni övmeyi bırak. Bencil bir Tanrı olduğumu nasıl düşünürsün? Övülmekten sıkıldım, teşekkür edilmekten bıktım. Minnettar hissediyor musun? Bunu kendine, sağlığına, ilişkilerine sor. Dünyaya göz kulak ol.

İzlendiğini mi hissediyorsun? Neşeni ifade et! Beni övmenin yolu bu. İşleri zorlaştırmayı ve benim hakkımda sana öğrettiklerini tekrar etmeyi bırak. Emin olman gereken tek şey burada olduğun, yaşadığın. Bu dünya harikalarla dolu. Neden daha fazla mucizeye ihtiyacın var? Neden bu kadar çok açıklama var?

BENİ DIŞINDA ARAMA, BENİ DIŞTA BULAMAYACAKSIN. BENİ İÇİNDE BUL; İŞTE BURADAYIM, SENİN İÇİNDE ATIYORUM.”

***

* Baruch Spinoza: 24 Kasım 1632 tarihinde Amsterdam’da dünyaya geldi. Benedictus de Spinoza veya Bento d’Espiñoza olarak da bilinmektedir. **René Descartes ve Gottfried Leibniz ile birlikte 17. yüzyıl felsefesinin en önde gelen rasyonalistlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Zamanında anlaşılmayan pek çok filozof gibi Spinoza da yanlış anlaşılmanın ve doğru anlaşılmamanın muhatabı olmuş, tuhaf bir çelişkiyle hem en büyük din düşmanlarından biri sayılmış, hem de eserinin temel kaynağının Tanrı sevgisi olduğu söylenmiştir. Bunlarla birlikte Spinoza’nın tam bir bilge yaşamı yaşadığı belirtilebilir. En büyük eseri Ethica adlı kitaptır.

** Rene Descartes: 31 Mart 1596 yılında doğmuş 11 Şubat 1650 yılında vefat etmiş Fransız Matematikçi ve filozoftur. Batının son yüzyıldaki en önemli düşünürlerinden biridir. Skolastik düşünceden sıyrılması ile modern felsefenin Descartes ile başladığı kabul edilmiştir.“

Nida ÖZ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir