1992 ve 1993 yıllarında Azerbaycan’la Ermenistan arasındaki savaştaki taraflı haberleri ve haksız tutumları nedeniyle Avrupa medyasına mektuplar yazardık. Ne yazık ki, bu mektuplarımızın hiç etkisi olmazdı. Onlar taraflı haberler vermelerinin yanısıra mutlaka Azerbaycan’ın da bir Müslüman ülke olduğunu haberlerde belirtirlerdi. En çok duyduğumuz haber şuydu:
“Müslüman Azerbaycan’la Hıristiyan Ermenistan arasındaki anlaşmazlık.”
Geçmişe dönüp baktığımızda Avrupa medyasına hâkim olan anlayış hep bu yöndedir. Örneğin 1974 Kıbrıs çıkarmasında Almanların en önemli gazetelerinden birinin başlığı şöyleydi:
“Kanlı Türkler Kıbrıs’ta!”
Kıbrıs’ta gerçekten neler olmuştur, Türkler niye adaya çıkmıştır gibi sorular haberlerde yer almazdı.
Oysa insanlar, okumuş, aydın, demokratik toplumların olaylara daha hümanist, soğukkanlı, adil bakacağına inanırlar. Bütün iletişim araçlarına sahip Avrupa, dünyanın çeşitli bölgelerinde olan olayları algılama, anlama ve analiz etme gücüne sahiptir. Buna rağmen söz konusu başka halklar ve toplumlar olduğunda olayların çarpıtılması, yanlış, hatta kasıtlı haberler yapılması, propagandaya başvurulması ister istemez insanları hayal kırıklığına uğratmaktadır.
Azerbaycan 1992 yılında bağımsızlığını ilan etti. Kafkasya’daki bu güzel ülke 70 yıl sonra gelen bağımsızlıktan sonra demokratik, özgür bir toplum olma yolunda daha bir adım atmadan komşusunun saldırısına uğradı. Bu savaş ister istemez yeni bağımsız olan bu ülkenin demokratik adımlarını da baltaladı. Ayrıca bu saldırgan savaşta binlerce insan öldü, binlercesi yurdundan yuvasından oldu. Demokratik ülkeler bu duruma müdahale etmeleri gerekirken “din kardeşliği” duygusuyla Ermenistan’ı desteklediler ve onların yardımlarıyla Ermenistan daha yeni bağımsızlığını kazanmış bir ülkenin topraklarını işgal etti. Onların bu işgal için nedenleri çok basitti: Tarihi olarak bütün bu topraklar onlarındı. Sürekli tarihi hesaplaşma içinde komşularıyla kavgalı olan bu halk, kendi içinde de barışı, adalet, demokrasiyi sağlayamamaktadır. Hükumetler sürekli darbelerle el değiştirmektedir. Ülkede işsizlik ve ekonomik kriz had safhaya ulaşmıştır. Yapılan propagandalarla ırkçılık inanılmaz bir duruma gelmiştir. Bu propagandaların ülkeyi ve yeni kuşakları nasıl hastalıklı bir hale getirdiğini, bir Ermeni insan hakları savunucusu olan gazeteci Vardan Arutunyan bakınız nasıl izah etmektedir:
“Biz geçmişimizden bir türlü kopamadık. Hatta geçmişten kopmak bile istemiyoruz. Oysa geçmişimiz sırtımızda bir ağır yük olarak bizi ileriye gitmekten alıkoymaktadır. Biz vatanseverlik duygusuyla Tigran Veliki’nin okul haritasını okullarda duvara asıyor ve kendi sınırlarımızı denizden denize ilan ediyoruz. Acaba o haritaya bakarak o topraklara dönebileceğimize kendimiz de inanıyor muyuz? Biz şimdi yine geçmişi tekrar ediyoruz. Yine komşularımızı düşman ilan ediyoruz. Yine bir başka ülkenin sömürgesine dönmüşüz. Sürekli kurtuluşu dışarıda arıyoruz.”[1]
Vardan Artunyan’nın içeriden gördüğü haksızlığı ne yazık ki demokratik Avrupa bir türlü görememiştir. Veya kasıtlı olarak görmek istememiştir.
Azerbaycan’da Tovuz’a saldırı olayları yaşandığında Avrupa medyası yine olayları tek taraflı göstermeye devam etti. Almanya’nın solcu gazetelerinden TAZ’da Tigran Petrosyan isimli bir gazeteci Avrupa’daki protesto yürüyüşlerini tamamen çarpıtan bir köşe yazısı yazmıştı. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Barbara Junge’ye bir mektup yazdım ve adil olmaları gerektiğini, solculuğun bir Hırıstiyan dayanışması olamayacağını anlatmaya çalıştım. Ama ne yazık ki mektubuma Barbara hanım cevap bile vermedi.
İki gün önce başlayan Azerbaycan-Ermenistan savaşında sürekli Avrupa medyasını takip etmeye çalıştım. Der Spiegel, FAZ, Tagesschau, Die Welt gibi Alman gazeteleri olaylara pek yorum katmadan verdiler ve Uluslararası hukuka göre Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmiş olduğunu da yazdılar. En önemli haber kanalı N24 kanalı da haberlerinde olayı gazetelerde olduğu gibi verdi. Bu işgal itirafı ve vurgusu ne kadar devam edecek bilemiyorum. Ama umarım sürekli demokrasi ve insan haklarına vurgu yapan Avrupa bu işgal ve haksızlığa en azından tarafsız bir şekilde yaklaşmaya devam eder.
Orhan ARAS
[1] Vardan Arutunyan 1960 yılında Erivan’dan doğmuştur. 1978-1980 yılları arasında Sovyetler Birliği’ne karşı mücadele için gizli bir teşkilata katılmıştır. 1980 yılında tutuklanarak 8 yıl hapse mahkum olmuştur. Ural’da cezasını çektikten sonra 1988 yılında Erivan’a dönmüş. Azerbaycan-Ermenistan savaşında esir değişimi komitesinde çalışmıştır. 1995 yılında Kontex gazetesini çıkarmıştır. 2004 yılından beri Hukuk ve Özgürlük Vakfı’nın başkanıdır.
Son Yorumlar