Âşık Veysel

Veysel Şatıroğlu veya mahlası ile Âşık Veysel (d. 25 Ekim 1894, Şarkışla, Sivas – ö. 21 Mart 1973, Sivrialan, Sivas), Türk halk ozanı. “Avşar boyunun Şatırlı obasına mensuptur.” (Özgür Ansiklopedi)

21 Mart 1973 günü, doğduğu köy olan Sivrialan’da, şimdi adına müze olarak düzenlenen evde yaşama gözlerini yumdu.

En güzel şiirlerinden bazılarını ölümünden hemen önce yazdı. Şimdi Şarkışla’da her yıl adına bir şenlik yapılır. Türkçesi yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Tekniği gösterişsiz ve nerdeyse kusursuzdur. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içedir. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de var.

Âşık Veysel, “Adam olmayana düşman bile olmam.” diyor…

Tüm Halk Ozanları gibi Âşık Veysel’de, duygularını, düşüncelerini  halkın diliyle anlatır. Gücünü halkının sevgisinden almıştır.

Kim okurdu, kim yazardı?
Bu düğümü kim çözerdi?
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk’olmasa”

Âşık Veysel, bu dörtlükte, “İnsanların düşünceleri farklı olmasaydı iyi ile kötü birbiriyle arkadaşlık eder; dostla düşman arasında bir ayırım bulunmazdı.” düşüncesini ileri sürmektedir.

Oysa, burada, fikir(düşünce) kavramı ile birlikte insandan söz edilmemiştir.  “koyun” ve “kurt” kendi varlık anlamaları yerine değil, “insan” varlığı yerine kullanılmıştır.

Şiirde, “koyun”; “doğru, kötülük düşünmeyen iyi insan”, “kurt” ise; “kötülük düşünen, doğruluktan yana olmayan insan” anlamında kullanılmıştır.

Veysel şiirlerinde, insan olmanın özünü, kini sevgiyle yenmenin gereğini savunur.

Sağlam ve duygulu bir şair, tutarlı bir dünya görüşü ve insan mutluluğunu insanı sevmekle başlayacağını vurgular şiirlerinde. Aklın ve sevginin önderliğinde insan olmak için yola çıkmış bir Ozan.

Halk Ozanlarını öbür insanlardan ayrılması, sese, taşa, renge, söze egemen olmasındandır. Doğaya insana yeni bir bakış açısı ve düşünme anlayışı getirmişlerdir. Halk Ozanları yeni bir kişilik ve kimlik ortaya koymuşlardır. 

Veysel, Halk ozanlarından en çok Karacaoğlan’ı, Yunus’u, Pir Sultan’ı Emrah’ı, Dertli’yi severdi.

Yine Cumhuriyet döneminin, bence en büyük devrimi olan “Köy Enstitüleri” olmasaydı, Ozan Veysel bu denli ünlenemezdi. Çünkü o yılların ilerici eğitim-öğretim anlayışı içerisinde Veysel sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar  köy enstitülerinde saz ve türkü öğretmenliği yapmış, bir taraftan öğretirken öte yandan da, oralarda öğretmenlik yapan Cumhuriyet’in ünlü aydınlarından çok şey öğrenmiştir. Veysel’in Türk kamuoyuna tanıtılmasında o enstitülerde okuyan ve sayıları yirmi sekiz bin civarında olan öğretmen, eğitmen ve sağlık memurlarının büyük rolü olmuştur. (Hamit Karslı, http://www.hamikarsli.com/asik-veysel-2/)

Ruhi Su, Veysel hakkında şunları söyler: “Âşık Veysel’i 1941-1942 yılarında tanıdım, yanlış hatırlamıyorsam… Köy Enstitülerinde beraber çalıştığımız zamanlar da oldu. Düşüncesinin ve sanatının gelişmesinde Köy Enstitülerinin büyük katkısı olmuştur. Hemen en güzel Türkülerini o dönem içinde söyledi. Bu katkıların karşılıklı olduğunu da söylemeliyim; hoşsohbet, çok efendi bir insandı, biz de kendisinden çok şeyler öğrendik…” 

“Türküler, halkımızın sorunlarını özgürce söyleyebildiği tek aracıdır diyebilirim. Söyleniş biçimin de hiç bir sınır koymaz. Ben burada asıl başka bir noktaya değinmek istiyorum. Türküler, hayattan kopmamış, halkın hayatında  önemli sayılan hiçbir olayı atlamamış olmalarıyla hayata karşı güvenmemizi artırır, yaşama gücünü taze tutar. Türküleri sevmemizin nedeni budur bence.”

Sabahattin Eyuboğlu“Veysel’den alınacak ders, sanatına tertemiz, bir gönül ve ömür vermesi, içinde ve dışında olup biteni açık gözlerden daha iyi bilmesi, Sivrialan köyünden dünyaya açılması, halktan haktan, iyiden güzelden yana işinin ehli ve sözünün eri olması, insanlıkla şairliği ayırmaması… “ der.

Bedri Rahmi Eyuboğlu: “Âşık Veysel, üç önemli işi birden en iyi biçimde başarmıştır: Yazmış, bestelemiş ve  çalmıştır. Yani üç ayrı kişinin yapacağı işi iyi biçimde tek başına yapmış, bu çabayı çok iyi sürdürmüştür.”

“Âşık Veysel’in Yunus Emre’den bu yana gelen gerçek âşıklar zincirinin son halkası olduğu üzerine söylenenlere katılmıyorum. Âşık Veysel’de katılmazdı. Aslan yatağı boş kalmaz.”

Eserlerindeki Türkçe yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içe… Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de vardır. Şiirleri, Deyişler (1944), Sazımdan Sesler (1950), Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimli kitaplarında toplandı. Ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı.” (Vikipedi, Özgür Ansiklopedi)

Veysel Baba,  sazı, sözü ile halkımızın dilinde ve gönlünde yaşıyor.

50. ölüm yıldönümünde Ona “Işıklar içinde yat, Veysel Baba” diyorum.

Cezmi DOĞANER

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir