Aydil Erol’un (25 Mayıs 1938-8 Mayıs 2023) Ardından

Beylikdüzü’nden koltukaltı çantasıyla her gün Cağaloğlu’na iner. Önceleri rahmetli Kemal Çapraz’ın Ufuk Ötesinde, sonraları Hanifi Kayan’ın Kubbealtı Fotokopi adlı “dostları buluşturma yeri”nde karşılaşırız onunla. Devamlı hızlı hızlı bir şeyler anlatır. Yerinde duramaz, oradan oraya koşar! Bu Aydil Abidir, Aydil Erol. Onu nasıl anlatabilirim diye düşünürken en iyisi işi çağrışımlara bırakmak deyip öyle de eyledim…

Aydil Erol, Çengelköy’de doğmuştu. Kastamonulu bir ailenin çocuğuydu. Nihal Atsız’ın talebelerindendi. Böyle deyince onun en büyük sevgisinin Türke ve Türkün sahip olduğu şeylere olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Onun dışında hiçbir şey daha önemli değildi denilebilir. Bu sebeple, Türkçeye vurgunluğu onu kötü kullananlara karşı eleştiriye yönlendirecekti. Yine bu vurgunluk, bazı eski Türkçe kelimeleri de eserlerine taşıyacaktı. Türklüğe zarar verdiğini düşündüğü şeyleri ortadan kaldırmak, zarar verdiğini düşündüğü kimseleri tenkit etmek onun boynunun borcu olacaktı. Hayatı boyunca işçi arılar gibi durmadan Türklük peteğine bal taşıdı. Kimi zaman horyat oldu bu, kimi zaman duyduğu, işittiği Türkün taşıdığı bir ad oldu, kâh bir yazar, kâh bir şair oldu.

Türklük deyince coğrafyaya sığmayan, tarihe sığmayan büyük bir millet gelirdi onun aklına. Edirne’den Hakkari’ye kadar uzanan topraklar onun yurdunun ancak bir bölümü idi, vaktiyle Attila ordularının atlarının çiğnediği Macar ovalarından, Fransa’nın Orléans şehrinden, Bosna’dan, Balkanlardan başlayarak Anadolu’yu geçip Kuzgun Denizinin aşağısı ve yukarısında kalan memleketler, Kıpçak bozkırı, Altın Orda ve Kırım hanlarının hükümdarlık ettiği ülkeler, Kazak Kırgız bozkırları, Mete’nin, Kür Şad’ın at çapıp nal çatlattığı Çin ovaları, Sibir-eli, Altay, Ötüken havalisi Aydil Erol’un mukaddes, kutlu yurdu idi. Bu dev ülkenin insanları onun insanları, sevinci sevinci, üzüntüsü üzüntüsü idi.

Yıllardır topladığı, not aldığı vatandaşlarının, soydaşlarının isimleri şarkılarla, şiirlerle, türkülerle, tarihi örneklerle “Adlarımız” (1989, 1991, 1996, 2010) kitabı olur. Acılar, sevgiler, hüzünler, sevinçler için için yanar “Horyatlar” (1990, ilaveli 2. Bs. 2000) olur taşar. Bu asil millete, “ülkü taşır” millete dokunan aynı zamanda onun “Bamteli”ne (2005, 2018) dokunmuş olur, o zaman gereğini yapmakta hiç tereddüt etmez. Dostları, sevenleri, sayanları çoktur; onlar günün birinde onun eline sanki dağ çiçeklerinden derlenmiş bir demetçik çiçek bırakırlar: “Aydil Erol Armağanı”dır (1998) bu! Buna çam sakızı çoban armağanı da diyebilirsiniz, yarım elma gönül alma da! Şairlerle yazarlarla tohtaşıktır, dosttur, hem de som şair yazarlarla, cins şair yazarlarla ve onları öyle sevimlice, öyle ağzından bal akar biçimde anlatır ki keşke dersiniz “Mehmet Âkif” (2002), “Ahmet Haşim” (2002), “Bir Destan Adam: Ömer Seyfeddin Bütün Eserleri” (2020), “Âşık Veysel Şatıroğlu”nun (2007) yanı sıra Gaspıralı İsmail Beyi, Hüseyinzade Ali Turan’ı, Ziya Gökalp’i, Yahya Kemal’i de yazıp anlatsaydı ne güzel olurdu.

Aydil Abinin hep nükteciliğine gönderme yapılır, o bu nükteleri biraz da kendi gibi nüktecilerden alıyormuş. Ayrıca “Rüzgârın Getirdiklerinden” (Aydil Erol Armağanı içinde) adını verdiği vecizeleri de onun şahsiyetini, seciyesini anlamanın anahtarları gibidir. Rüzgârın getirdiği o yapraklardan aşağıdaki ikisi bu konuda bir fikir verecek niteliktedir:

“Ülkü. Ey ülkü ne sihirli kudretsin ki, şu yaşanmaz hayatı bile güzelleştiriyorsun!..”

“Yolcular. Makam, mevki, servet ve şöhret isteyenlerin olsun! Biz, aşk yolunun karasevdalılarıyız.

Onlarca gazete ve dergide binlerce yazı yazmış, duyduğunu, düşündüğünü, gördüğünü, işittiğini kütüğe geçirmiştir. Gün gelir bu milletin çocukları onları derler tasnif eder kitap eder okurlar diye, kendi tanıklığını, kendi ürününü koyup gitmiştir.

Bir dava adamı olması yanında Aydil Erol bir sevgi şairidir de. Hamasi konularla ilgili horyatları varsa da daha çok lirik konulara hasredilmiştir bu horyatlar. Onlardan da iki örneği sunmak isteriz:

“Nem kaldı
Yağmur yağdı nem kaldı
Yâre verdim gönlümü
Verilecek nem kaldı?”

“Yara sar
Hekim isen yara sar
Cellât âşık asamaz
Asar ise yar asar.”

Yukarıda göndermede bulunulan eserlerinden başka ayrıca şu kitapları vardır: Erken Dökülen Yapraklar (2009), Milli Doktrin Dokuz Işık (2010), Nutuk Sözlüğü (R. Ekşi ile, 2011), Siyasetname/Nizamülmülk (2015), Bir Destan Adam: Ömer Seyfeddin Bütün Eserleri (2020), Ömer Seyfeddin’den Seçmeler (2008), Dosta Düşmana Karşı (2022)

8 Mayıs 2023’te, İzmir’de gözlerini dünyaya yuman ve 10 Mayıs 2023 günü doğduğu Çengelköy’de aile mezarlığında toprağa tevdi edilen Aydil Erol, yazdıklarıyla, hatıralarıyla okuyucularının ve dostlarının kalbinde şüphesiz ebediyen yaşamaya devam edecektir.

Fethi GEDİKLİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir