“Üretin! Saksıda fesleğen mi olur, bir makale mi olur, ne olursa olsun üretin. En yakınınızdakinin kafasına basarak yükselmek yerine yapılacak en iyi iş budur” diyor Ünsal Oskay. Çalışın, üretin… Salim Cöhce hocamız da bu sözün hakkını sonuna kadar vermiş biriydi. Çalışkan ve üretkendi… Hocamızın geçtiğimiz günlerde uzun süredir tedavi gördüğü amansız hastalığa yenik düştüğünü büyük bir üzüntüyle öğrendim.
Kendisi hem Türk Tarihi hakkında yaptığı detaylı çalışmalarla hem de bu konu üzerine üretilen tutarsız teorilere karşı sert çıkışlarıyla bilinir. Sempozyumlardaki “korsan bildirileri” kanımca dinleyicileri her zaman mutlu etmiştir. Bunlardan birine şahit olmuş biri olarak söylemem gerekir ki ciddiyetsiz ve tutarsız konuşmalara sessiz kalmayarak işine ne kadar bağlı olduğunu her fırsatta öğrencilerine ve meslektaşlarına göstermiştir. Aynı zamanda doğru ve tutarlı bilgiye olan saygısını… Salim Hoca yönettiği lisansüstü tezleri ile Genel Türk Tarihi sahasında önemli çalışmaların da ortaya çıkmasını sağladı.
Salim Hoca, Ermeniler ve Pontus Rumları üzerine yaptığı çalışmalarla tarih camiasında kendisinden söz ettirmiş ve Türk tarihine oldukça önemli katkılarda bulunmuştur. Bir hoca olarak Türk akademisine kıymetli insanlar kazandırdı, bir insan olarak da öğrencilerini koruyup gözetti ve bunları reklam olsun, adım duyulsun hesabıyla yapmadı. Sessiz ve el altından… Hocamızın bu yönünü vefatından hemen sonra öğrencilerinin kendisiyle ilgili paylaştığı anılarında da gördüm. Hem de fazlasıyla… Burada da bir tanesini isim vermeden olduğu gibi aktaracağım. “Hayatımın birçok noktasında emeği olan hocam ile beraber Doğu Anadolu’da onlarca kütüphane kurmak için çok çaba harcadık. Birçok çalışmayı bu ülkeye kazandırdık. Hiç yorulmazdı, daima yeni bir şeyler üretmek için çalışırdı. Durumu olmayan öğrenciler bul derdi, isim verirdim hocam bunlar diye. Yıllarca gizlice yardım etti ve bu öğrencilerin hala onlara Salim hocanın yardım ettiğinden haberi yok. İşte böyle bir insandı… Bu ülkeden bir daha böyle bir ilim adamının çıkması çok zor. İyi ki yıllarca böyle bir ilim adamının yanında yer aldım.” Elbette insani yönünü koruyan ve biraz da Türk geleneğinden gelen yardımlaşma kültürünü yaşatıp öğrencilerini maddi/manevi her yönden destekleyen değerli çok hocamız var. Dileğim ve arzum bu sayının azalmamasından hatta artmasından yana.
Salim Hoca’da ilmi titizlik çok yüksek dozdaydı. Bu durum sert çıkışlarına neden olabiliyordu. Önce sabırla karşısındakini dinliyor ama bir süre sonra tahammül edemediğinden olsa gerek sözü eline alıyor ve eleştirilerine başlıyordu. Bizde eleştiri kültürü zayıftır, eleştiri sınırları aşabiliyor ve hakaret boyutlarına varabiliyor, bu noktadan nazarla Salim Cöhce’nin bu dengeyi iyi kurduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Bilimin gelişmesinden, doğru bilgiye ulaşmaktan yana tavır takındığı için asla sözünü esirgemiyordu. Mevzuları şahsileştirmezdi.
Adına hazırlanan armağan kitabında kendisi hakkında şu ifadelere yer verilmiştir. “Genel olarak tarih ilmi, özel olarak da Türk tarihi sahasında yılların birikimiyle literatüre eserler kazandıran Prof. Dr. Salim Cöhce, bir Orta Çağ tarihçisi olmaktan öte, sorgulayan, düşünen bir aydındır. Tarihsel bütünlük içerisinde, tarihçinin rolünün azımsanmayacak derecede önem iktifa ettiğine dair kanaatleri taşıyan Prof. Dr. Salim Cöhce, mensubu bulunduğu Türk Milletinin kadim geçmişine dair eserleriyle ona ilmi temelli ışık tutma gibi mümtaz ve çetin bir görevi üstlenmiştir. Çalışmalarını sorgulayıcı, çözümleyici ve karşılaştırıcı metotlarla temellendiren Prof. Dr. Salim Cöhce, Türk tarihinin en karanlık devirleri olan Türkistan tarihi ve yine Türk tarihçiliği için bakir bir alan olan Hindistan Türk tarihi devirlerine dair çalışmalarıyla analitik yaklaşımlarda bulunmuştur.”
Salim Hoca’nın hayatı hakkında bilgi vermek gerekirse, 1955 yılında Karaman’ın Ermenek ilçesinde doğmuş, ilk, orta ve lise öğrenimini burada tamamlamıştır. 1980 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdikten sonra burada Umumî Türk Tarihi sahasında 1982’de yüksek lisansını 1986 yılında doktora derecesini almıştır. 1985 yılında okutman olarak Fırat Üniversitesi’ne atanmıştır. 1988’de ise İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü’nde öğretim Üyesi olarak görev almıştır. Kurucu başkan sıfatıyla bu bölümü eğitim ve öğretime hazırlamıştır.
İnönü Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü Başkanlığı görevini de 1990 tarihine kadar sürdürmüştür. Bir yıl sonra doçent unvanını almıştır. 1993 tarihinden itibaren üç yıl süreyle bu üniversitenin Kültür, 1997–2003 yılları arasında da Atatürk İlke ve İnkılâpları Araştırma ve Uygulama Merkezi müdürlüklerini yürütmüştür. 1995 yılında Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi asil üyeliğine seçilmiştir. 1997’de profesör unvanını almıştır. Başta Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan gibi Türk ülkeleri olmak üzere KKTC, Romanya, Suriye, Hindistan ve Pakistan’da çeşitli kurumlarda konferanslar vermiştir. 1998 yılından bu yana Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM), Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayın Kurulu üyeliğini de yürütmüştür. “Günümüzde Pontusçuluk Faaliyetleri”, “Türk İstiklal Mücadelesi ve Hindistan”, “Sino Turcica”, “Atatürkçü Düşünce Sistemi” adlı çalışmalara imza atmıştır. “Prof. Dr.Salim Cöhce Armağanı ‘Türk Tarihine Adanmış Çileli Bir Ömür” adlı kitap Prof. Dr. Alparslan Ceylan’ın editörlüğünde hazırlanarak henüz hayattayken 2017 yılında kendisine armağan olarak basılmıştır.
Emel AKBAŞ
Son Yorumlar