Müziğin Prensi Selami Şahin

Genelde insanlar her daim ya şakacı, ya asık suratlı, ya matrak ya da sıkıcı olurlar… Bu karakterler o kişilerin üzerine yapışır. İnsanlar diğer insanları baskın olan karakteri neyse onunla tanırlar. İnsanlar da kendilerine çizilmiş olan bu karakter sınırlarını muhafaza etmeyi bir başarı olarak görürler. Bizde baskın karakter ciddi, asık suratlı ağır abi olmak üzerine inşa edilir. Özellikle erkek bulunduğu ortamlarda içinden geldiği gibi gülmez, belli kalıp ifadeler dışında kendini anlatan cümleler kurmaz. Ciddiyetin sahteliğine sığınarak imaj çizer. Her dem kendini güçlü göstermeye çalışır. İçinde fırtınalar kopuyor olsa da, ne kadar büyürse büyüsün hep ana kuzusu olmaktan kurtulamamış olsa da, çok zayıf karakterli olsa da kendini karizmatik, sert göstermek için kılıktan kılığa girer. Zayıflığını, hayat karşısındaki kırılganlığını kapatmak için sert insan rolüne soyunur. Zaten kadınların ağız dolusu gülmeleri ezelden yasaktır buralarda. Erkek güç gösterisini hep kadın üzerinden harekete geçirir. Kadın bir malzemeye dönüştürülür aslında geleneğin, evliliğin kurumsal baskısı altında. Tanrının insana varlık sebebi olarak verdiği sevgi hırpalanan, zamanla yok edilen bir değere dönüşür. Erkek kadına, kadın erkeğe içinden geçenleri söylemez. Bizim buralarda özellikle kadınlar kendilerine farklı bir dil edinirler. Gizli, şifreli… 

Hem esprili, hem hüzünlü, hem giyimine kuşamına dikkat eden, hem duygusal yoğunluk yaşayan insanlar da zor bulunur bizim buralarda. Varlıkları çok istisna… İstisnalar da kaideyi bozmaz derler. Derler ama aslında zamanın akrep ve yelkovanı bu insanlar etrafında döner. Aranırlar, eksiklikleri çabuk hissedilir. Bütün bu cümleleri bir kişiye bağlamak, bir kişide düğümlemek istiyorum aslında. Espri imparatoru, hüzün prensi, besteleriyle dinleyenlerini felç eden, konuşmaları ve samimiyetiyle gönülleri mest eden birine, Selami Şahin’e…

Evet, sözü Selami Şahin’e getirmek niyetindeyiz. Şarkılarını dinlerken kimileyin çığlık çığlığa bir ayrılığın kapısında sancılanırız. Kimileyin göz pınarlarımız kururcasına, içli içli ağlarız. Çocuklar gibi… Kimileyin de bağıra bağıra sesimiz kısılıncaya değin göz yaşı dökeriz. Hüznü de yaşatır bize en damarından, neşeyi de… Bunların hepsinin dışında Onun yüzü topraklarımızın zenginliğinin yekunudur. Sesi yüreğimizde acı poyrazlar estirirken; samimiyeti, şakaları yüzümüze ipek yumuşaklığında tebessümler yayar. Son zamanlarda güzel filmlerde güzel karakterlere de hayat verdi kendisi…

Selami Şahin deyince herkesin aklına mutlaka bir şarkı gelir. Beste fabrikası desek mübalağa etmiş olmayız. Sesiyle sözüyle insanı kederin, acının dipsiz kuyularına da düşürür; sevginin ve aşkın kutsallığıyla göğe kanat çırpan meleklere de dönüştürür. “Gitme Sana Muhtacım” derken insanoğlunun tek başına ne kadar eksik olduğunu, hepimizin bir diğerimize muhtaç olduğumuzu haykırır aslında. Şahin en çok da görselin, tekniğin, mekaniğin esir aldığı ruha vurgu yapar. Modern insan ne yazık ki sözü de ruhu da yitirdi. Betona kesmiş kentlerde ruh üşüyor. Gönül yaralanıyor. Kimse kimseye merhamet etmiyor. Yüreğini susturuyor, duygularının üzerine beton döküyor. İşte böyle bir ortamda bütün sıcaklığıyla samimiyetiyle “Muhtacım gözlerine/Muhtacım sözlerine/Ruhumu ısıtacak/Sımsıcak nefesine gitme” diyerek herkesin kutsadığı erkekliğin de muhtaçlığını dile getirir.

Selami Şahin Mısır kökenli bir anne ve Hataylı bir babanın oğlu olarak 1948’de Hayat Yayladağı’nda doğuyor. 14-15 yaşlarında şarkı söylemek hevesiyle Hatay’dan ayrılarak İstanbul’a gidiyor. Çocuk yaşta bir çok zor işte çalışıyor. Kendisiyle yapılan bir söyleşide şunları anlatıyor:

Sanat hayatınızın 57. yılındasınız. Ne muazzam! Üstelik herkese nasip olmayacak bir şöhret… Nasıl başardınız?

Antakya-Yoncakaya Köyü… İlkokuldayım. Bayramlarda öğretmenlerim bana şarkı söyletirdi. Köyde kaval öğrendim. İlkokul mezunuyum. Şarkıcı olacağım diye 15 yaşında, tek başıma İstanbul’a geldim. Otelde, lokantada çalıştım. Plakçı Sirkeci’deydi. Orada iş buldum. Şirketin sahipleri yemeğe gelmişti, “Babalarım bana plak yapın. Annem babam çok fakir, şarkıcı olmak istiyorum” demiştim. Çok küçük olduğumu söylediler. Patron, “Çocuğun sesini dinleyin” dedi. Ben de söyledim. Ayağa kalktılar ve “Böyle bir şey olamaz, çocuğun sesi şahane, hemen 45’lik yapalım” dediler.

Ne hikâye ama! Film gibi…

O 45’likle, 17 yaşında ünlendim. Notayı kitaplarla kendi kendime öğrendim. Annemle babama İskenderun’da bahçeli ev yaptırdım. İstanbul’a da çok geldiler. Hacca da gönderdim. Kral ve kraliçe gibi yaşattım onları. Soğan ekmek yiyordum ama kazandığım parayı anneme babama gönderiyordum.

Anladığım kadarıyla maneviyata daha çok kıymet veriyorsunuz. Değil mi?

Kesinlikle. Annemin sesi çok güzel. Mısırlı kendisi. Ondan almışım yeteneğimi. Babam da Hataylı. Ailede Ermeni, Süryani, Alevi, Yahudi herkes var. İç içeyiz, kardeşiz. Âdem ile Havva’dan kardeşiz biz. Bizde ayrım yok. Hayatta kimseyi benden küçük ya da büyük görmedim. Kalbi güzeli başıma taç ederim. Ben halkın sevgisiyle varım. Onlara saygım sonsuz.

Gençliğinizde ailenize para gönderebilmek için 15 gün Gülhane Parkı’nda yatmışsınız. Doğru mu?

Otelde kalırsam anama göndereceğim para azalırdı. İşten çıkarmışlardı beni. Parklarda yattığım oldu. Çöpten yemek topladım. Bir gün çöpte yemek bulmak için aranırken bir teyze geldi, “Ne yapıyorsun böyle?” dedi. “Hiçbir şeye bakıyordum” dedim, inanmadı. Zorla bana yemek yedirdi. “Anne, ben dilenci değilim” dedim. Zorla harçlık da verdi. Sarıldı bana, ağladı. Her zaman ruhuna Fatiha okuyorum. Benim ailem çok fakirdi. Köyde hiçbir şey yoktu. Elektrik, su, yol bile yoktu. ‘Tapılacak Kadınsın’ şarkısını rahmetli anneme yazdım. Türkçe bilmiyordu annem. O şarkının Arapçasını söyleyince, bana sarılıp ağlayışını hiç unutmam.”https://www.cnnturk.com/magazin/

Bulunduğu yere paraşütle atlayanlar, torpille gelenler oralarda fazla barınamazlar. Şahin hayatın kalbinden gelmiş biri. Nereye gelmişse dişiyle, tırnağıyla kazıya kazıya gelmiş. O gerçekten sahici. Bu sahiciliğiyle dokunabiliyor hepimizin içine. İçimize işliyor…

Ben Bir Tek Kadın Sevdim/Seninle Başım Dertte/Tanımam Senden Başka/Özledim Her Şeyini/Ben Sevdalı Sen Belalı/Alışmak Sevmekten Zor/İyi ki Varsın/Sefam Olsun/Seni Seviyorum Anlıyor musun/Tapılacak Kadınsın/Gözler Kalbin Aynasıdır/Gitme Sana Muhtacım/Sensiz Olmuyor/Başımın Tatlı Belası/Seni Sevmediğim Yalan/Sen Mevsimler Gibisin/Beklenen Sensin/Gözlerin Bir Silah Bakışın Kurşun/Biraz Daha Kal/İlle de Sen/Eskilerden Kimler Kaldı/Eskimeyen Dost/Senin Olmaya Geldim/Ya Gidersen/Bir Akşam Üstü/Bulamazsın/Mümkün Değil/Nerde Akşam Orda Sabah/Hastayım Sana/Sen Sus Gözlerin Konuşsun/Ne Duamsın Ne Bedduam/Yanımda Sen Olmayınca” gibi içinde sitem, ayrılık, kavuşma, özlem, pişmanlık, mutluluk, mutsuzluk barındıran onlarca şarkıyı müzik tarihinin belleğine bıraktı Selami Şahin. Her dinlediğimizde yeni yeni duygusal atmosferlere girdiğimiz şarkılar… Müziğin geçmişe, ışık hızıyla maziye götürme ve en önemlisi hatırlama, hatırlatma özelliği var. Şahin’in şarkılarını dinlerken 70’lerin o insan kokan, insanın duygularını bütün çıplaklığıyla ortaya getiren, bugünkü genç kuşağın yaşamadığı/yaşayamayacağı güzellikleri hatırlatan iklimine girmek bu zamanlarda büyük ayrıcalık.

Şimdilerde düpedüz teknik koşullarda yaşıyoruz. Hepimiz birer otomat imgeye dönüştük. Yüzlerimizdeki insan sureti siliniyor, aşınıyor. Yalnızca fiziki yapısını, midesini düşünen; ruhunun sesine kulak vermeyen, içe yolculuğu pas geçen insanın huzura, doyuma, doygunluğa ulaşması imkân dahili dışında. Müziği, sesi, sözü, insani duyguları önemsemezsek içimizdeki boşluğu hiç bir şey doldurmaz. Derin boşlukla dolaşırız yeryüzünde. Bilmiyorum sizde de oluyor mu? İnsan içine çıktığımda, kalabalıklara baktığımda karşımda dehşet boşluk görüyorum. Aynı sokakta, aynı caddede insanlar yürüyor ama birbirlerine değmiyorlar… Kesif bir yalnızlık, devasa bir boşluk… Evet, bu teknik koşullardan sıyrılmak, insani sınırlarda dolaşmak için ille de müzik… En duygusalından, en arabeskinden…

Yüreğinin en derininden, en tenhasından gelen sesleri bizimle paylaştığı için Şahin’e çok teşekkür ederiz.

Muaz ERGÜ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir