Cengiz Han’ın torunlarından Batu Han tarafından 1242 tarihinde kurulan Altın Orda Devleti dini inançlar konusunda yüksek bir hoşgörüye sahiptir. Altın Orda Devleti’nin sınırları Kazakistan’dan Avrupa’ya Kafkaslardan Azerbaycan’a kadar uzanmaktaydı. Altın Orda Devleti Bulgar Devleti’ni yok etmiş ve Polonya ile Litvanya’yı da vergiye bağlamıştır. Bu dönemlerde bölgede yaşayan Rusların imparatorlukları ya da çarlıkları yoktur. Ruslar bölgede knezlikler (beylikler) hâlinde yaşıyordu. Bu knezliklerin en güçlüsü ve önemlisi Moskof Knezliği’dir. Taht kavgaları ve Timur’un istilası sonrası yıkılan Altın Orda Devleti (1502) yerine bölgede hanlıklar ve knezlikler ortaya çıkacak ve güçlenecektir. Kazan Hanlığı, Kırım Hanlığı, Nogay Hanlığı, Sibirya Hanlığı Altın Orda Devleti ardından kurulmuş hanlıklardır. Ruslar 2 Ekim 1552 yılında Kazan’ı ele geçirdiklerinde imparatorluk kurma adına önemli bir aşama kaydederler. Moskova son knezi Korkunç İvan Kazan’ı üç kez kuşatır alamaz. Kazan halkı canla başla topraklarını savunurlar. Kazan Hanlığı dördüncü kez kuşatıldığında kullanılan barut fıçıları sayesinde Kazan surlarında büyük delikler açılır ve Ruslar içeri girer. Böyle bir saldırı ile Kazan halkı ilk kez karşılaşmıştır. Kazan 2 Ekim 1552 tarihinde Rusların eline geçer. Böylelikle Orta İdil sahasında M.S 6. Yüzyıldan beridir devam eden Türk hakimiyeti son bulur ve Rusya Çarlığı’nın temeli atılır.
Fransız Devrimi ile dünya bir daha geriye dönülemeyecek derecede değişecektir. Dünya sanayi ve kültür anlamında gelişerek hızla yenilenir. Değişimlerden ve yeniliklerden Osmanlı İmparatorluğu ve Rusya İmparatorluğu da etkilenir. Fransa’da oluşan 1789 devriminden çok fazla etkilenen Rusya’da da büyük dalgalanmalar ve bunalımlar yaşanacaktır. Karl Marks ve Friedrich Engels Komünizm fikirlerini ortaya çıkarmış ve yaymaya başlamıştır. 1800’li yılların ortalarında Komünizm fikirleriyle çıkan Karl Marks fakir bir ailenin oğludur ve Komünizm fikirlerini yaymak adına sürekli yazılar yazar. Engels da bir fabrikatör ve işverendir. Karl Marks’ı düşünce ve maddi olarak destekleyen Engels’tır. Paris’teki bu gelişmelerin ardından Çarlık Rusya’da bir örgüt belirmeye başlar; bu örgütün ismi Narodnikler’dir. Bu örgüt proletaryayı işçi ve köylü sınıfı diye ikiye ayırır ve daha sonra da kendi içinde de ikiye ayrılır. Örgütün bir kısmı ılımlıdır ve siyasi mücadele ile amaçlarına ulaşmak isterler diğer kısım ise radikaldir ve terörizm yanlısıdır. Rusya’da ilk Marksist parti 1898 tarihinde kurulur. Bu partinin ismi Rusya Sosyal Demokrat Partisi’dir. Bu parti Narodniklerin Marksist ve ılımlı kanadının uzantısıdır. Teröre karşıdırlar ve devrimin sadece işçi sınıfıyla gerçekleşeceğine inanmaktadırlar. 1903 yılında gerçekleşen parti kongresinde fikirler ayrışır. Lenin tarafını tutanlara Bolşevik denirken Martov’un tarafını tutanlara ise Menşevik denilir. Menşevikler parti içinde azınlık durumundadır. Bolşevikler ve Menşevikler bir parti bünyesinde ortaya çıkmış fakat daha sonra fikir ayrılıkları yüzünden karşı karşıya gelmişlerdir. İkisi de Çarlık karşıtıdır. Rusya’nın yayılmacı politikasından rahatsızlık duyan Japonya 1904-1905 tarihinde Rusya’ya savaş ilan eder. Bu savaştan mağlup olarak çıkan Rusya büyük bir bunalımın içine düşer. Çarlık Rusya’sı halkının güvenini tamamıyla yitirmiştir. Bundan sonra ülkede 1905 Devrimi patlak verir. Çarlık Rusya’sı bu devrimi kanlı bir şekilde bastırır.
1905 yılında bölge Müslümanları da İsmail Gaspıralı önderliğinde aydınlanma ve bilinçlenme sürecine girer ve bu doğrultuda amaçlarına ulaşmak için siyasal eylemlere geçer. Aydınlanma ya da Ceditçilik Hareketi gelenekçilere karşı çıkarlar. Ceditçilik İsmail Gaspıralı ile başlamış ve Kazan Türklerinden Yusuf Akçura ile devam etmiştir. Sultan Galiyev’in yolu Yusuf Akçura ile kesişir ve Galiyev Ceditçilik hareketinden büyük oranda etkilenir. Bu fikri Bolşevizme entegre ederek davasına sürdürecektir.
Sultan Galiyev
Sultan Galiyev Özerk Başkurdistan Cumhuriyeti Sterlamak bölgesinde dünyaya gelir. Doğum tarihi bazı kaynaklarda farklı gösterilse de daha sonra yapılan çalışmalarda 13 Temmuz 1882 tarihinde Ufa Guberniası, Kırımsakallı kasabasının Elimbota köyünde doğduğu belirlenmiştir. Tam adı Mir Said Sultan Galiyev’dir. Ailesi Tatar Türklerindendir ve babası köy öğretmenidir. On kardeşi vardır, bunların ikisi hastalık sebebiyle ölmüştür. Mir Said Sultan Galiyev’in çocukluğu oldukça zorlu geçer. Köy öğretmeni olan babasının belirli bir maaşı yoktur, köylünün verdiği bağışlarla yaşamaya çalışırlar. O zamanki sisteme göre bu mesleği kendisi seçtiği için itiraz etme hakkına da sahip değildir. Baba bu yüzden farklı alanlarda çalışarak ek kazançlar elde etmek için çabalar. Sultan Galiyev, babası sayesinde küçük yaşlarda Rusça öğrenir, Rusçayı çok iyi derecede konuşur ve yazar. Galiyev’in babası bölge halkı arasında etnik bir grup olan Mişerlere mensuptur. Annesi ise soyludur; iflas etmiş zengin bir ailenin kızıdır ve Mirza’dır. (Poyraz, 2019, s. 9-34)
Sultan Galiyev’in kırılma noktası çocukluk yıllarına denk gelir. Babasını iyi bir adam ve iyi bir Müslüman olarak nitelendirse de Ben Kimim adlı otobiyografisinde oldukça sert biri olarak gösterir. Sultan Galiyev’in babası annesine karşı da çok serttir ve Galiyev’e yapması için ağır görevler verir. Galiyev’in çocukluk yıllarıyla ile ilgili unutamadığı anıları vardır. Galiyev soylu bir anne ve Mişer bir babanın oğludur. Galiyev’in babası annesinin ailesinin yaşadığı çiftliğe hiç gitmek istemez ve bu yüzden anne ile baba tartışırlar. Sultan Galiyev önceleri bu tartışmalara anlam veremese de sonradan babasının haklı olduğunu kendisinin tecrübe ettiği acı bir olay ile anlayacaktır. Annesi ile dedesinin çiftliğine giden Sultan Galiyev akrabalarıyla arasında fark olduğunu anlar. Katıldığı aile gezmesinde masada toplanan herkes soyuyla ve çarlık defterinde hangi adla yer alıyor olmalarıyla övünürler. Sultan Galiyev konuşmalar karşısında sessizliğini korurken sıra ona gelir ve kendisinin Mişer olduğu vurgulanarak kahkahalarla gülünür. Çocuklar arasında yapılan oyunlarda da plebliği (sıradan halktan biri) daima yüzüne vurulur, aşağılanır. Ayrıca fiziksel olarak da hor görülür çünkü o kasık fıtığı hastasıdır, boyu küçüktür ve diğerlerine göre yetersizdir. Kendisinin tabiriyle çocuk ruhunda onarılmaz yaralar açılmıştır. Mişer bir babanın oğludur, fakirdir ve üstüne giyecek doğru dürüst bir elbisesi yoktur.
Küçük yaşlardan itibaren okumayı çok seven Sultan Galiyev öğretmen okuluna girer ve bu okulu birincilikle bitirir. Lise yıllarında çeviriler yapmaya ve yaptığı çevirilerden para kazanmaya başlar. Öyle ki bir keresinde yaptığı bir çeviriden aldığı para babasının ona gönderdiği paradan çok daha fazladır. Öğretmen okulunda iyi anlaştığı ve örnek aldığı isimler olduğu gibi sevmediği isimler de vardır. Sevmediği isimlerden biri Knez Kuşadev’dir. Knez Kuşadev adlı kişi Sultan Galiyev’i yapmadığı işlerle itham eder ve onu ispiyoncu olmakla suçlar. Bu ismi unutmamasındaki belki en önemli faktör ise ilk evliliğini yaptığı Rauza Çanışeva’nın üvey ağabeyi olmasıdır ve dört beş yıl boyunca henüz dokuz ile on dört yaşları arasındayken karısının Kuşadev tarafından tecavüze uğramasıdır. Sultan Galiyev daha sonra yazdığı otobiyografisinde işlediği bir cinayeti anlatır. İlk eşi tarafından aldatılmıştır ve ondan ayrılmıştır. Eşi ile sonradan barışsa da uğradığı ihaneti asla unutamaz ve eşinin birlikte olduğu insanın izini sürerek onu kendi evinde öldürür. Sonrasında yollarını ayırdığı ilk karısından bir kızı olmuştur. (Gürses, 2009, s. 34-38)
Sultan Galiyev 1917 yılında Bakü bulunmaktadır. Çarlık rejimi yıkılmış yerine geçici hükümet kurulmuştur. Müslümanların ulusal olarak harekete geçtikleri bu dönemde Galiyev milliyetçi bir aydın olarak görev alır. 1 Mayıs 1917 tarihinde Rusya Müslümanları Birinci Kongresi’ne katılmak üzere Bakü’den ayrılır. Bu kongrede dinleyici rolünde olan Galiyev kongreden oldukça etkilenir ve daha sonra Kazan’a geçer. Galiyev’in milliyetçi-devrimci çizgiden örgütlü sosyalizme ve Bolşevikliğe evrilmesi bu süreçte gerçekleşir. Sultan galiyev Komünizm adına örgütsel çalışmalarını ilk olarak Kazan’da yapmaya başlar. Burada 9 bin Müslüman işçiyi örgütler. Galiyev’in düşüncelerinin şekillenmesinde Mollanur Vahidov’un da etkisi oldukça mühimdir. Galiyev, Mollanur Vahidov’un bulunduğu Müslüman Sosyalist Komitesi’ne katılır. Galiyev ve yine diğer önemli bir isim olan Mustafa Suphi Mollanur Vahidov’un önderliğinde örgütlenmiş ve Müslüman Sosyalist hareketi içinde yer almışlardır. Ekim Devrimi’nden sonra bir iç savaş patlak verir. Açlık hat safhaya çıkar. Mollanur Vahidov başında bulunduğu Müslüman Kızıl alayı vasıtasıyla ciddi bir savunma harekâtı başlatır. Devrim mevzilerinin kaybedilmemesi için sonuna kadar savaşır. Vahidov Kazan kentini savunurken Beyazlar tarafından yakalanır. Beyaz hareketi içinde olan Kolçak tarafından kurşuna dizilir. 1918 ilkbaharında Tatar Burjuva Milliyetçi hareketi sona erdirilir. Önderlerinin çoğu yurtdışına çıkmak zorunda kalır. Hareket artık Rusya’daki faaliyetlerini gizli ve illegal biçimde yapmaya başlayacaktır. Bundan sonra oldukça yalnızlaşan Sultan Galiyev’e ağır sorumluluklar yüklenir. Öncü ve örgütçü bir lider olan Vahidov ölmüştür ve Müslüman Sosyalistler bu durumdan çok büyük yara almışlardır. İç savaş sırasında özerk bir şekilde örgütlenen Müslüman Kızıl Alayı da tahribata uğramıştır. O zamana kadar elde edilen kazanımların kaybedilmesi söz konusudur. Stalin Müslüman sosyalistlerin birleşikliğine ve özerkliğine şiddetle karşı çıkmaktadır. Galiyevcilerin asıl amacı kendi özerk partilerini kurmaktır. Kendi özerk devletlerini yani Tatar Başkurt Devleti’ni kurarak Sovyetlere katılmak istiyorlardı. Ruslara güvensizlik taşıyorlardı çünkü Komünist devrimden sonra bile Müslümanlara yönelik dışlayıcı tutumlar söz konusuydu.
Sultan Galiyev Mollanur Vahidov öldükten ve iç savaş bittikten sonra komünist kariyerinin zirve noktasına çıkacaktır. Yalnız bu dönemde iç savaş yıllarında Bolşeviklere kabul ettirilen istemlerin sürekli olarak ertelendiği bir dönemdir. Sultan Galiyev Müslüman Merkez Komiseridir ve Müslüman Askeri Kurulu’nun başkanıdır. Bu dönemde Milletlerin Hayatı adlı derginin de redaktörlüğünü yapmaktadır. (Reyhan, 2020, s. 56-80)
Sultan Galiyev Cumhuriyet birliklerini kurulmasını istiyordu. Sadece Tataristan değil diğer muhtar devletleri de aynı Rusya gibi bağımsız bir Cumhuriyet olmalıydı. Bu görüşünü 10. Bütün Rusya Sovyetler Kongresi’nde dile getirir. 1922 yılında aktif siyasetten çekilmiş durumda olan Lenin’in eşine yazdırdığı vasiyetnamede Stalin’e dikkat edilmesi ve görevden alınması yazılıdır. Bu dönemde bu vasiyetnamenin hiçbir hükmü yoktur ve Stalin artık Rusya’da tek yumruk hâline gelmiştir, tasfiyesi mümkün değildir. Stalin Milli Siyasi Güvenlik Merkezi’ni ele geçirmiştir. 30 Aralık 1922 tarihinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kurulur. Sovyet Birliği’nin kurulmasıyla daha önce kabul edilen istençler ve özerk bir Tatar-Başkurt Cumhuriyet kurulması adına verilen sözlerin hepsi unutulmuştur. Çarlık Rusya’sının devrilmesi ve çıkan iç savaşlarda kullanılan Müslümanların ve onları örgütleyen Galiyev’in hiçbir önemi kalmamıştır. Bu yüzden de Büyük Temizlik operasyonu başlar. Sultan Galiyev Büyük Temizlik ya da Kızıl Terör olarak adlandırılan operasyonların ilk kurbanı olmuştur. Moskova’nın belirlediği ilk kurban Sultan Galiyev’dir. Onun mahvına sebep olacak tasfiye kararına en yakın arkadaşları ve dindaşları da imza atar. Ancak ilk kurban olarak seçilen Sultan Galiyev’in ardından Moskova’nın terörü onları da yakacaktır. Sultan Galiyev 17-25 Nisan tarihlerinde katıldığı Rus Komünist Partisi 12. Parti Kongresi’nin Ulusal Sorunlar Toplantısı’nda halkların bağımsız devlet kurmaları yönündeki düşüncelerini dile getirmiştir. Bu toplantıda Stalin buna şiddetle karşı çıkmış ve ateşli tartışmalar yaşanmıştır. Galiyev bu toplantıda ulusal meselelerin Stalin’in gözüyle çözülemeyeceğini dile getirir ve meselenin şimdi çözülmesi gerektiğini aksi hâlde ileri atılan bir tarihte hiç çözülemeyeceğine vurgu yapar. Galiyev’in toplantıda dile getirdiği bu sözler onun sonunu hazırlar. Stalin bunun üzerine harekete geçer, sahte düzenlenen belgelerle Galiyev milliyetçilik yapmakla itham edilir ve gözden düşürülür. Toplantıdan sonraki on gün içinde Sultan Galiyev tutuklanır. Galiyev’i düzenlenen kurmaca ve sahte belgelerle vatan haini ilan ederler ve milliyetçilik yapmakla karşı devrimci olmakla suçlarlar.
Galiyev İslambirlikçi ve Türkbirlikçi tavırlarıyla diğer arkadaşlarının dikkatlerini üzerine çeker. Galiyev’in düşüncelerinin ve çalışmalarının suç sayılabilecek bir özelliği olmamasına rağmen ihanetle suçlanır. 1923 yılındaki tutuklanmadan sonra Galiyev artık muhalif durumdadır. Sultan Galiyev serbest kaldıktan sonra çok zor günler geçirir. Geçinebilmek hatta karın doyurmak için ciddi bir mücadelenin içine girer. Eski tanıdıkları ve arkadaşları ona yardım etmemektedir. Eşi ve üç çocuğuna bakabilmek için çeviriler yapar. Sultan Galiyev 1929 tarihinde çıkan yazısında (Asya ve Avrupa Türk Halklarının Sosyo-Politik, Ekonomik ve Kültürel Gelişmelerinin Esaslarına İlişkin Bazı Görüşlerimiz) başlıklı makalesinde Sovyetleri eleştirir ve ezilen halkların durumunu gözler önüne koyarak önemli tespitlerde bulunur.
Makalede önemli tespitlerde bulunan Sultan Galiyev’e göre; çağdaş insanlığı oluşturan milletler, sayı, sosyal ve hukuksal olmayan yönlerden iki kampa ayrılmıştır. Bu kampların birinde insanlığın yüzde yirmi ile otuzunu oluşturan ve tüm dünyayı altındaki ve üstündeki ölü ve canlı her türlü zenginlikleriyle ele geçirmiş halklar bulunmaktadır. Diğer kampta ise efendi halkların ekonomik, siyasal, kültürel hükmü ve köleliği altında inleyen halklar bulunmaktadır.
1928 yılında Sultan Galiyev tekrar tutuklanır. Burjuva milliyetçisi olmak ve kent soylu olmakla suçlanır. Bu tarihten sonra Sultan Galiyev’in yaşamı hakkında kesin bir bilgiye ulaşılamaz. Moskova’da yargılanır ve on yıl süreyle çalışma kampına gönderilmesine karar verilir. Çalışma kampı diye bahsi geçen yer Beyaz Deniz kıyısındaki Solovki adlı çalışma kampıdır. Ancak Galiyev’in bu kampa gönderilip gönderilmediği hakkında kesin bir bilgiye ulaşılmamıştır. Bazı kaynaklarda Sultan Galiyev’in 1940 yılına kadar yaşadığı ve sonra kuşuna dizilerek idam edildiği belirtilmektedir. Sultan Galiyev’in tutuklanması ardından ailesi de çok zor günler geçirir. Çocukları ve eşi yaşamak adına mücadele ederler. Sonrasında ise ailesi de sistemli bir şekilde ortadan kaldırılır.
Sovyetler Birliği resmi makamlarınca Sultan Galiyev ile ilgili 1989-1992 yılları arasında yapılan çalışmalarda hakkında delil olarak toplanan belgelerin sahte olduğu ve bir delil olmadığı kanısına varılır. (Poyraz, 2019, s. 291-318)
Burcu BOLAKAN
Kaynaklar
– Gürses, H. B. (2009). Sosyalist Turan ve Doğu Birliği Sultan Galiyev. (S. Gürses, Çev.) İstanbul: Sosyalist Yayınlar. S. 30-38.
– Poyraz, F. B.-M. (2019). İslâm’ın Rusya’daki Ayak İzi Sultan Galiyev (1 b.). Ankara: Sebilürreşad Basın Yayın. S. 9-34, 291-318
– Reyhan, H. (2020). Doğu’nun Büyük Devrimcileri Mollanur Vahidov ve Sultan Galiyev. Ankara: Dorlion Yayınları. S. 56-80.
Son Yorumlar