“Beni bir duâ ile yâd et, gönlümü şâd et
Bu kitâbın müellifi dervîş Kemal Kabulî.”
Yukarıdaki sözleri de muhtemelen kendisinden işittim! Dua vesilesi olsun ve gönlü sevinsin diye onu yazıya “öndeyi” yaptım.
*
Ölüm haberini seyahat maksadıyla gittiğim Fas’ta aldım.
23.02.1947 günü Erzurum’un Ilıca ilçesine bağlı Ovacık kasabasının Kızılkale köyünde Müslim ve Gülpaşa’dan olma Nüsret Cimillioğlu, 10 Ekim 2023 Salı günü İstanbul Tuzladaki Özel Gisbir Hastanesinde saat 10.30 sularında dünyaya gözünü yummuştur. Bu fani âlemde yetmiş altı yıl ömür sürmüş oluyordu. Cenazesi 11 Ekim 2023 Çarşamba günü öğle namazını müteakip Pendik-Kaynarcada Bademli Camisinden kaldırılmış ve Pendik Yeni Şeyhli mezarlığında toprağa verilmiştir.
Yüksek tansiyondan muzdarip olan Nüsret Hoca bir yılı aşkın süredir pıhtı atması sonucu felç olmuştu. 4 Eylül Pazar günü sabah rahatsızlanıp cankurtaranla hastaneye getirilmişti. Üç yıl evvel de konuşmasını etkileyen yüzüne hafif bir felç inmişti. Hekim ilaçlar ve sulandırıcı vermiş, fakat kendisi gibi sahaflık yapan oğlu Yusuf’a göre biraz ihmal etmiş; “Allah’ın takdiri ne ise o olur.” demişti.
İstanbul Maltepe Bölge Hastanesinde yoğun bakımda yattığı sürece sık sık durumunu oğlundan sormaya çalışırdım. 17 Eylül 2022, Cumartesi günü kendisini görmeye Maltepe Özel Bölge Hastanesine gittim. Oğlu Yusuf ile babasını üçüncü katta yoğun bakım odasında perdesi açılan pencereden bir dakika görebildik. Cihazlara bağlı olarak kıpırtısız yatıyordu. Hekiminin verdiği bilgiye göre, vücut işlevleri yerinde ama bilinci kapalı idi. Biraz kolunu depredince “Bu iyi!” demiş hekimi. Nusret Usta, Nusret Usta! diye ünledim ama deprenmedi. Oysa ayağa kalkar diye umuyordum. (Nüfusta Nüsret diye kayıtlı olmasına rağmen biz ona Nusret Hoca veya Nusret Usta derdik.)
Birkaç ay sonra hastaneden taburcu edilerek evine götürülmüştü. 27 Kasım 2022 Pazar günü poyrazlı bir havada onu Kaynarcadaki evinde ziyarete gittim. Saat 16.00da evde idim. 16.29.da ayrıldım. Yanında yarım asırdır evli olduğu hanımı vardı. Ayrıca Türkmenistanlı Hatice hanım da kendisine bakımda yardımcı oluyordu.
Aynı zamanda hafız olan Nüsret Cimillioğlu, Mısırda Kahirede Ezher Üniversitesinde güç şartlarda İlahiyat okumuş bir insandı. Sınavlara Türkiyeden gidip gelmişti. Hicaza gitmiş hacı olmuştu. Adanada kanun dışına çıkmadığı zamanlarda Cemalettin Kaplan ile çalışmış, binlerce talebe yetiştirmişti. Emekli olduktan sonra önce Ankarada, sonra İstanbulda sahaf dükkânı açmıştı. Kaplan’ın sonradan nasıl öyle bir hal aldığını anlayamıyordu.
Kitaptan anlar, şiir zevkine sahip, halk şiirine ve divanlara sevdalı bir insandı. Arapçası iyi idi. El yazması kitapları okuması da öyleydi. Okuyamadığım bazı şeyleri kendisine sorardım. Hafız olduğu için olsa gerek hafızası kuvvetliydi.
Dükkâna gittiğimde benim için ayırdığı bazı “ekdi/ekti” (Anası ölüp de başka bir koyuna alıştırılan ya da elde beslenen kuzu. Burada mecazen “ait olduğu kitaptan kopup tek kalmış kitap yaprağı”.) el yazması yapraklar verirdi. Ben de okur yayımlar, kendisine teşekkür ederdim. Verdiği bu ekdi kağıtları yazıya dönüştürmemden memnun kalır, hatta gıpta ederdi. Kendisinin de sevdiği beyitleri yazdığı bir defteri, daima yanında taşıdığı tamamlayıcı parçası çantası ve içinde kitapları vardı.
Kendisinin bazı manzumelerini kaydettiği defterini de bana vermişti. Ayrıca sevdiği, beğendiği beyitleri not aldığı defteri ölümünden sonra bana vasiyet etmişti. Sağ olsun oğlu Yusuf bey onu da bana tevdi etmiş bulunuyor.
Elinden binlerce yazma kitap geçmişti. Sonradan satıp tasfiye ettiği iyi bir nadir eserler kitaplığı vardı.
Ölümden sonra da yaşama arzusuyla olacak, sattığı kitaplara, bir cümle veya beyit not düşerek damgasını basmayı severdi. Kimde böyle bir arzu yok ki?
Öğle yemeği yemez; Özdemirler İş Hanının üst katındaki dükkânında, halk tabiriyle, sanki porsuk boğardı yani gün boyu bir yığın sigara içip dükkânı dumanla doldururdu. Ben bazen duman altı olmaktansa kapı önündeki kürsülerde oturmayı tercih ederdim.
Beyazıttan dükkanını Üsküdar Toptaşına taşıması “aramızı açmıştı”! Dersten sonra, bazen gün ortası, cumartesi gidebileceğim, bir kitap veya belge bulabileceğim, takıldığım bir hususu soracağım, kitaplar üzerine konuşabileceğim bir odaktan mahrum kalmak beni üzmüştü. Yine de ayda bir Toptaşındaki dükkâna uğramaya çalışır, sohbetinden ve kitaplarından istifade etmeyi ihmal etmemek isterdim.
Kitabı çok sevdiği için kitabı pahalı alır, sanki biraz pahalı satardı. Bu sebeple, kitap meraklıları ona aslında biraz pahalıcı diye bilirdi. Sanırım bu yüzden Ali Birinci’yi kızdırdığını biliyorum ama kendisinin ona hürmeti vardı ve onun şu sözünü şiar olarak naklederdi: “Kitap, seni alayım da mı üzüleyim almayayım da mı? Alayım da üzüleyim.” Yine bunun gibi kitapla ilgili birçok beyti veya fıkrayı iyi bilir ve anlatırdı. Bir kısmını zapt etmeyi başarmıştım.
Meselâ 2 Şubat 2023te “Tezkireci, şair Latifî’ye (ö. 990/1582) ait beyti, Nusret Cimillioğlu’ndan zapt etmişim: “Nitekim eğlencesidir mâl ü servet câhilin / Ehl-i irfânın da mâl-ı bî-şümârıdır kitâb (Nasıl cahilin eğlencesi mal ve servet ise kitap da irfan ehlinin tükenmez malıdır.)
“Madem kitâb cem‘ etdin, oku
O sahhâf-ı bî-şuur gibi olma!”
Beyazıt’taki dükkanında çok kimseyle de karşılaşmıştık. Şair Seyfettin Ünlü, merhum sanatçı Huşeng Azeroğlu, kendisinden önce bu fani dünyayı terk eden merhum Adanalı Kitapçı Ahmet Remzi Piçli, Prof. Dr. Şamil Dağcı, Gaziantepli Edip Yağmurlu, ilk akla gelenlerdendir.
Yazımı onun kitaba verdiği değeri çok iyi ifade eden Beyoğlunda sahaf festivali münasabetiyle 26.09.2015 tarihli Yeni Şafak gazetesindeki sözleriyle bitireyim:
“KİTAP, SEVENLERİN SERVETİDİR
Sahaf Nusret Cimillioğlu da 20 yaşından beri kitap topladığını belirterek, sahaflığın kitapçılıktan öte, bir sanat olduğunu ifade etti. Sahafların kitaba karşı sevgisi olduğunu kaydeden Cimillioğlu, “Madem kitap cem ettin, oku o sahaf-ı bişuur gibi olma, derler. Yani şuursuz olarak, sadece bir eşya gibi görmeyeceksin kitabı. Mesela benim eve giderken, gelirken yanımda, çantamda muhakkak kitap olur. Okur ve not alırım. Onun için kitap, sevenlerin servetidir. Hayata kitapsız atılan, savaşa silahsız katılan adam gibidir” dedi. Cimillioğlu, kitap satın almanın, satmaktan daha çok mutlu ettiğini ifade ederek, “Kitapları karıştırırken içerisinden bir yaprak, bir yazı çıkar, o kitabın bedelini üçe beşe katlar” şeklinde konuştu.”
Rahmetli Cimillioğlu’ndan fırsat buldukça kaydettiğimi bildirdiğim beyit ve sözlerden birkaçını ona rahmet nedeni olması için aktarıyorum:
“İlahî budur senden ümidim yaşadıkça
Kitâb dolu bir ev ile çiçek dolu bir bâğçe.”
*
Ahmak adam avcı, ahmak hayvan tazı olur.
*
Nasip ise el getirir yel getirir sel getirir; nasip değilse el götürür yel götürür sel götürür.
*
Al eline kalemi yaz başına geleni!
*
Kalem feryâd eder ağlar mürekkeb
Beni câhil eline verme yâ Rab.
*
Nusret Hoca’yı bir kez daha Fatihalarla yad ederken, Üsküdar Sahaflar Çarşısında “Kalender Sahaf” adıyla baba mesleğini sürdüren oğlu Yusuf Cimillioğlu’na bereketli ömürler diliyorum.

Ayaktakiler, Soldan Sağa: Ömer Türkoğlu, Halil İbrahim Uçak, Talat Öncü, Etem Coşkun. Oturanlar, Soldan Sağa: Nusret Cimillioğlu, Fuat Köksal…
Hakkında daha fazlası için Ekşi Sözlükte “nusret cimillioğlu” girdisine ve Facebook’ta dostlarının ve talebelerinin yazdıklarına bakılabilir.
Allah gani gani rahmet eyleye…
Fethi GEDİKLİ

Son Yorumlar