Modern Dünyanın İşleyişi Üzerine Kurulmuş Birçok Cümle

Jean-Luc Godard’ın “Week-End” filmi üzerine biraz düşünelim istiyorum. Film kendini tanıtırken “evrende bomboş bir film” diyor. Ama izlediğimizde görüyoruz ki; evrende birçok kişiye söylenmiş sözlerle ve onların anlam ağacıyla dolu bir film. Boşluk belki de burjuvazi, anarşizm ve dünya düzeni üzerine konuştuğu halde kesin yargılar içermemesinden ve orayı anlamayı kendi dünyamıza bırakmaktan kaynaklanan bir gerçeklik. Filmin yapım yılı 1967,  bir yıl sonra Fransa’da 68 baharı adında bir devrim yaşanacak. Bununla birlikte düşünüldüğünde öngörüsü de bir hayli yüksek bir yapım. Filme dair anlatı kodlarına baktığımızda; klasik anlatı yapısında var olan kodların hiçbirinin yer almadığını görüyoruz. Bu filmle bir katarsis yaşamıyoruz, olaylar belirli bir bakış açısında bir ritimle ilerlemiyor. Bu açıdan bakıldığında klasik anlatı yapısına alışkın olanlar için izlemesi oldukça güç ve yorucu. Filmi izlerken kolaylık sağlayan yerler belirli epizotlara bölünmüş olması ve o çerçeve içinde bazı anlatıları bize sunması.

Jean-Luc Godard

Yeni Dalga Farkı

Bu anlamda burada Godard’ın Fransa merkezli Yeni Dalga’nın öncülerinden olduğunu söylemekte yarar var. Yeni Dalga öncüleri Hollywood’un film anlatı kodlarını reddederek kamerayı hayatın içine almışlar ve anlatılarını da o minval üzerine kurmuşlardır.

Her şeyin belirli bir kurgu etrafında gerçeklikten kopuk insanı manipüle etmeye açık yönünü reddetmişler, hikayeleri, oyuncuları ve mizanseni gerçekliğin sıradan bir parçası olarak görmeyi tercih etmişlerdir. Aynı zamanda Yeni Dalga’nın dili daha çok Godard eksenli düşünüldüğünde politik bir hal almıştır.

Sömürge Vurgusu

Filme dönecek olursak; film üst sınıfa mensup yani burjuva bir çiftin hafta sonunu ailelerinin yanında geçirme hikayeleridir. Dolaylı olarak da bir yolculuk filmi. İlk sahnelerde burjuvanın hayatına dair görüntüler görürüz. Sonra yola çıkarlar ve sanırım yedi dakika trafikte kalışlarını izleriz. Trafik de modern hayatın vazgeçilmez öğelerinden biri. Trafikte kaldıkları süre içinde Fransa’da yaşam hakkında da birçok bilgi ediniyoruz.  Yolda arabalarına anarşistlerin bindiği sahnede; Marx’ın bir sözünü kullanıyorlar. Hepimiz kardeşiz diye, çiftimiz buna itiraz ediyor bu İsa’nın bir sözdür diye. Üçüncü Dünya adı altında verilen bölümde çiftliğe ulaşmak için bindikleri çöp kamyonunda. Corinne ve kocası Roland karnı acıkır, o esnada çöp kamyonundakiler ekmek yemektedir onlardan ekmek isterler. Ronald’a bir dilim ekmek verir ve bu “Amerika’nın Konga’ya verdiği kadar der. Corinne ekmek istediğinde onu öpmesini ister ve sonra ekmeği verir. Orada da, “Büyük petrol şirketlerinin Cezayir’e uyguladığını uyguluyorum” der. Üçüncü dünya ülkelerinin sömürüsü bu diyaloglarda gerçekliğe bürünür. Nazizm üzerine de görüşlerin yer aldığı bir bölüm yer alır filmde.

Ronald bir yerde parasına sahip olmak için kayınvalidesini öldürür, derisi yüzülmüş tavşan üzerine kan akarken en ürpertici anlardan birine şahit oluruz.

Yamyamlarla karşılaştıkları sahnede Ronald öldürülür bunun üzerine Corinne ne kadar iğrenç bağırsaklarını çıkarmışsınız der. Diğer karakter bu burjuvazinin iğrençliği bunu aşar der. 

Burjuvazi Yamyamlık Üretir

Film bir bütün olarak ele alındığında burjuva eleştirisi ve anarşizm eleştirisi olarak değerlendirilebilir. Burjuvazinin yaptığı ile anarşizm ve yamyamlar arasında bir fark yoktur. Hepsi dolaylı olarak bir şiddet ve kötülük üretme aracı olarak filmde yer alırlar. Hatta yer yer burjuvazi karşısında anarşizm daha iyidir. Burjuvazi sıradan hayatımızı çıkışsız, anlamsız ve zorba yaparken. Anarşizm ve yamyamlar da hayatımızın diğer alanlarında aynı faaliyeti gösterirler. Filmin sonunda Corinne yamyamlarla yemek yerken pişen etin içinde kocasından bir parça olduğunu öğrenir ama çok lezzetli olduğunu ve yeniden yemek istediğini söyler. Burada da burjuvazinin aslında yayamlıkla eşit olduğuna dair bir kanaate ulaşırız.

İzlenmesi her ne kadar zor da olsa üzerine düşünüldüğünde birçok konuyu tartışan ve bize düşündüren bir film olarak Week-End hafızalardaki yerini korur.

Zeynep KARACA

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir