Vicdan ve Sistem: İki Şafak Arasında

İçinde yaşadığımız ekonomik sistem etrafında hayatımız şekilleniyor. Buna vahşi kapitalizm diyoruz. Evimize gelen faturalardan üzerimize aldığımız kıyafete kadar her şey bu küresel ekonomik modelin etrafında şekilleniyor. Hangi dinden ya da kültürden olduğumuzun  birbirinden çok da farkı yok. Hepimizin ortak sermayesi bir emek ve bu emeği nasıl değerlendirmemiz gerektiğini bize dayatan bir sistem var.

Bu gerçeğin ne kadar bilincinde olmak olan biten her şeyi daha iyi anlamlandırmamıza vesile oluyor. Ama daha iyi ve başka bir hayat şu an için ufukta gözükmüyor. 2021 yılı verilerine göre 2 bin 170 işçi çalışırken hayatını kaybetti. Biz bunlara yıl içinde çeşitli haber kaynaklarında denk geliyoruz ya da okuyup geçiyoruz. Ama bu insanların ailelerine ne oluyor, haklarını nasıl savunuyorlar. Yasalar gerçekten işçinin yanında mı, soruları Türkiye gerçeği içindeki yerini her zaman koruyor.

MUBİ’de gösterimde bulunan İki Şafak Arasında filmi gerçekliğini bu sorun üzerine inşa etmiş. filmin yönetmeni Selman Nacar. İki Şafak Arasında Nacar’ın ilk uzun metrajlı filmi.

Bir tekstil fabrikasındaki makinelerin çalışma görüntüsü ile açılıyor film. Sistem işliyor ve her şey yolunda. Fabrikada bir gün içinde olup bitenlere odaklanıyor film. Sonu ölümlü biten bir iş kazası oluyor ve film bu olayın etrafında dönüyor. Fabrika sahipleri kaza geçiren işçinin hatası olduğunu söylüyorlar ama sonradan ortaya çıkan gerçek hatanın fabrika sahiplerinde olduğu yönünde.

Arka planda babanın yönetimde olduğu iki oğulun ortaklaşa yönettiği bir fabrika söz konusu. Ailenin muhafazakâr olduğu her halinden belli. Buradan bakıldığında da küçük Türkiye fotoğrafı sunuluyor bize. Ama bu kutsal aile de kendi içinde oğlunu olayların akışında kurban veriyor. Küçük oğul Kadir filmin vicdanı. Kendi hayatı içinde de sıkışmış bir karakter aslında. Sigara içtiğini babası bilmiyor, sevgilisinden ailesinin henüz tam haberi yok. Kadir’in durduğu ahlaklı yer şu açıdan önemli belki de; bir şey olur, hakikat için çok az bir ses yükselir. O kişi biridir kalabalık bir guruptan bir kaç kişi. Gerçeğin acımasız kurallarla işlediği zamanlarda birinin ya da birilerinin vicdanı hakikati söyler, savunur. Dünyaya ışık da buradan sızar. Ahlaklı bir yaşamın devam edeceğine dair umut da burada başlar.

Yasal süreçte de kanun işçinin yanında ama uygulama da işveren kârlı çıkıyor. Türkiye’de yasal süreçlerle yaygın kullanılan bir deyim vardır. “Kitabına uydurmak”. Burada da kanun kitabına uyduruluyor. Fabrika kapanacak değil ya, bir işçinin canına karşılık. Bu biraz vahşi düzenle de alakalı bir gerçeklik. Yaşadığımız çağda biz bir sistemin çarklarıyız daha fazlası değil. Birileri ölür, birileri sakat kalır, birileri işinden olur vs. Ama sistemi yaşatmak için dönen çark işlemeye devam eder. Yaşadığımız dünyada makine insandan daha kutsaldır. Bunu Charlie Chaplin “Modern Zamanlar” filminde ironik bir dille anlatır.

Filmin son sahnesinde de makinaların çalışmaya devam ettiğini görürüz. Biri öldü, bir aile ahlak sınavından geçti ama kutsal sistem devam etmeli. Ucu açık bir son.

Uzun soluklu tek planlarla çekilen film belirli bir estetik kaygıyı da yakalamış. İlk uzun metraj olarak övgüyü hak eden bir yerde duruyor Selman Nacar, izleyenler yeni filmlerini merakla bekleyecektir.

Zeynep KARACA

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir